Cemre Hanımlar Eğitim
Kültür Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen programa katılmak üzere Niğde'ye gelen
Gülen, program öncesi gazetecilerle bir araya geldi.
Niğde’yi çok beğendiğini belirten Gülen, "1993 yılında
Samanyolu TV açıldığında son
sınıf öğrencisiydim ve haber merkezinde muhabir ve editör olarak göreve başladım." dedi. 1999’da devraldığı
ana haber sunuculuğunu uzun yıllar sürdüren Gülen, şimdilerde Samanyolu Grubunun
radyolarının genel koordinatörlüğünü yürüttüğünü hatırlattı. "Radyo mu televizyon mu?" sorusuna "Kuru fasulye mi nohut mu?" diye
cevap verdi. Gülen, şöyle devam etti: "İkisini birbirinden ayıramıyorum. Yani hem
kuru fasulyeyi seviyorum, hem de nohudu… Zaten ikisi farklı kulvarlarda.
Televizyonun hitap ettiği kitle ile radyonun hitap ettiği çoğu zaman farklı oluyor. Radyonun dinleyicisi daha sadık. Çünkü radyo en çok araçta dinleniyor. Özellikle İstanbul’da günün belli ve azımsanmayacak bir kısmını arabada geçiren kitle genellikle radyo dinliyor. Bu yüzden radyo bir yol arkadaşı ve daha çok insana ulaştığı için radyoyu önemsiyorum."
Haber ve yorumun ayırt edilmesi gerektiğini vurgulayan Gülen, televizyonlardaki diziler konusunda şunları söyledi: "
Diziler
medeniyet ihraç ediyor. Dizi yapımcıları kendi görüşlerini ihraç ediyor. Gençlik dizilerindeki gençler bizim gençlerimiz mi?
Dizilerin ertesi günü öğrencilere kravat bağlatamadıklarını, gömleklerini düzelttiremedikleri öğrenciler olduğunu söylüyor öğretmenler. Bu yüzden diziler bizden izler taşımalı. İhraç edilen değerlerle yapılan dizilerden böyle sonuçlar doğuyor."
Gülen, bu kadar yoğunluğu arasında kitaba, dergiye mutlaka zaman ayırdığını, yoğun
gündem içinde şiir ve edebiyatla iç içe olmaktan büyük zevk aldığını kaydetti.
Cemre Hanımlar Eğitim Kültür
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Ayşe Torun, bu tür programlarının devam edeceğini, ev kadınlarının da bu tür sosyal programlara ihtiyaçları olduğunu söyledi.