Efsane tarih! 'Bu böyle biline'mez'

İnsanoğlunun zaman içerisindeki seyir defteri oldukça kabarık. Tozlu raflarda biriken bilgi ve belgeler nitelikli araştırmalar ve belli kaidelerle işlenip günümüze aktarılınca ‘tarih’ haline geliyor.

Efsane tarih! 'Bu böyle biline'mez'

Bu süreç ve metotların doğru işletilememesi sonucunda ortaya çıkan veriler, toplumun yanlış yönlendirilmesine, eksik veya abartılı bir tarih bilincinin oluşmasına neden oluyor. Türkiye’nin resmi tarihi ile gayri resmi tarihi arasındaki kopukluk da buradan kaynaklanıyor. Kaynak Yayınları tarafından hazırlanan ve Muhsin Öztürk’ün haftalık haber – yorum dergisi Aksiyon’da çıkmış yazılarından derlenen Efsane Tarih isimli kitap, resmi tarihin ilginç başlıklarını tarihi verilerin ve tarihçilerle yapılmış söyleşilerin ışığında yeniden gözden geçiriyor. Kitabın cevap aradığı ana soru şu: Bugüne kadar bize öğretilen tarihi bilgilerin hangisi efsane, hangisi gerçek? Sıkıcı ve zahmetli gelse de ‘resmi tarih’ olgusunun yaşatıldığı bir ülkede bu tür sorulara cevap vermemiz gerekiyor. Kitaptaki yazıların da yapmaya çalıştığı tam olarak bu. Başlıklar oldukça dikkat çekici. İşte birkaç örnek. Rönesansı Bizans değil, Endülüs tetikledi! İstanbul’un fethi sonrasında Avrupa’ya kaçan bilginlerin Rönesans’ın mimarı olduğu bilinirken, kaçanların pek bilgin olmadığı ve bugüne kadar bilim literatürüne herhangi bir katkıları olmayan ancak Avrupa’da öğretmenlik yapabilecek düzeyde şahıslar olduğunu öğrenmek tarih algınızı baştan ayağa değiştirebilir. Bu çürütülmüş bilgi yerine Avrupa’daki Endülüs gerçeğiyle baş başa kalabilirsiniz. Bir diğer örnek de mumyalarla ilgili. Siz doğal olarak herkes gibi mumyacılığı Mısır’a ait bir gelenek zannediyorsunuzdur. Peki ya Selçuklu ve Osmanlılarda da mumyalamanın yaygın olduğunu okusanız tepkiniz ne olurdu? Bu da son örnek. İlk uçan Türk Hazerfen’le ilgili. Bir masal mı, efsane mi? Aksini düşünmeye cesareti olan, mutlaka kitabın içerisinde yer alan İlk Uçan Türk Masalı’nı okumalı. Kitap, resmi tarihin tırnak içinde ‘Bu böyle biline!’ dediği birçok bilgiyi sorgulama cesareti göstermiş. Tabi her şey bu kadar kolay değil. Çünkü resmi tarihin sadece demekle kalmayıp geniş kitlelere anlattığı şeyin anlattığı gibi olduğunu gösterdiği ve beyinlere kazıdığı şeye direnmek kolay olmasa gerek. Ama her şey soruları sorup bir adım atmakla başlıyor. Taksim Anıtındaki gizli Rus kimdi? Mimar Sinan’ın kabrinden çıkarılan kafatası nerede? Fatih’in Hıristiyan askerleri var mıydı? Atatürk filmi için teklif götürülen Antonio Banderas’ı Türkler neden tehdit etti? Cumhuriyetin tarihi neden yazılmayacak? Şapka devrimi için herkesin baş ölçüleri alındığında Atatürk’ün baş ölçüsü ile uşağı Cemal Granda’nın baş ölçüsü aynı çıkınca Atatürk Granda’ya nasıl bir espri yaptı? Turancılar neden tutuklandı, Alparslan Türkeş’in tırnakları söküldü mü? Orhun yazıtları yanlış mı okundu? ABD neden Osmanlı’yı okuyor? Resmi tarihin anlattığı Atatürk’ün hayat hikâyesinde Şemsi Efendi mektebinde okuduğu yazıyor. Yoksa okumadı mı? … Tüm bu sorulara cevap bulmak isteyen, tarihi bilgilerin ne kadarının gerçek, ne kadarının efsane olduğunu merak edenler için bu kitap tarihi bir adım olabilir.
<< Önceki Haber Efsane tarih! 'Bu böyle biline'mez' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER