Uğurlu, İstanbul'a olan hayranlığı,Türkiye'ye olan bağlılığı ve sevgisiyle “Batılı Piyanist” algısını bozarak “Türk piyanist” olmanın haklı gururuyla tüm dünyayı kucaklıyor... İşte Yenişafak'ta yayınlanan röportajın çarpıcı bölümleri...
Sanatçı ayırmaz birleştirir
Müzisyenlerin politik demeç vermelerini nasıl buluyorsunuz?
Sanatçı eleştirisini sanatıyla soyut olarak yapmalı, yarına ışık tutmalı. Önemli olan şu: Sanatçı insanı, toplumu geleceğe hazırlamalı. Eğer güncel politikalarla uğraşırsa, o zaman popüler olur. Popüler olursa o günle uğraşmaktan yarına bırakacak eser yaratamaz.
Fazıl Say'ın demecinde yüzde otuzluk ve yüzde yetmişlik gibi ayrım oluştu. Sanatçı kitle ayırır mı?
Aslında sanatkar birleştiricidir. Ama bunu görev edindiği için yapmaz. Çünkü sanatkar ışıktır ve pervaneler o ışığa doğru gelir. Dolayısıyla herkes gelebilir oraya. O ışık herkes içindir orada ayrım olmaz. Olduğu zaman yanlış olur.
Peki sizde Türkiye'yi zaman zaman terk etmeyi düşünüyormusunuz?
Türkiye'yi terk etmeyi hiçbir zaman düşünmedim. Dünyanın her yerine giderim, konserlerimi verip, buraya geri dönerim. Her dönüşümde uçaktan Dünya Başkenti İstanbul'u mutlulukla gökyüzünden seyreder, bu kentte yaşadığım için şükrederim. Ben İstanbul'u yaşamadan eser yazamam, sokakta konuşmadan, selamlaşmadan ben olamam. Türkiye'yi terk etmek isteyenler isteklerinde serbestler.
Sanatçıların ülkesini terk etmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Rusya'da komünizm döneminde baskıdan kaçan yazarlarlar bile Avrupa'da yaşamaya başlayınca yazamaz oldular. Yok oldular. Rusya kapılarını açar açmaz hepsi doğdukları yere geri döndüler. Türkiye'ye terk etmek isteyenlerin bu kararlarını birkaç kez düşünmelerini öneririm.