Türkçenin esaret yılları

Bugün pek çoğumuz bilmese de 20. yüzyıl Türkçe konuşup yazan aydınlar açısından zulümlerle dolu geçti.

Türkçenin esaret yılları

Prof. Dr. Ahmet Buran, 'Kurşunlanan Türkoloji' isimli kitabında Orta Asya'dan Balkanlar'a uzanan bir coğrafyada Türkçe yazdığı için zulümlere uğrayan, sürgüne gönderilen ve idam edilen aydınların izini sürüyor. Kırgızistan'da bundan 73 yıl önce, aralarında dünyaca ünlü romanCengiz Aytmatov'un babası Törekul Aytmatov'un da bulunduğu 137 aydın, çeşitli bahanelerle tutuklanır. Aileleri yıllarca yetkili makamların kapılarını aşındırır, fakat ne ölülerine ulaşabilirler ne de yaşadıklarına dair bir bilgiye... Bu 137 aydın Kırgız Türk'ünün akıbetinin ortaya çıkması için 53 yıl geçmesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılması gerekir. Uzun süren bekleyiş, 1991'de bir görgü tanığının kızının hükümete bilgi vermesiyle aydınlanır. Gerçek, insanın kanını donduracak kadar acıdır: Kayıplar, kurşuna dizilerek öldürülmüş ve bir tuğla ocağındaki toplu mezara gömülmüştür. Bu olay, 20. yüzyılda Türk coğrafyasında şair, yazar ve fikir adamlarının yaşadığı zulümlerden sadece biri. 'Pantürkist, gerici, rejim düşmanı, casus' sıfatlarıyla yaftalanan aydınların tek suçu Türk dili alanında çalışmak ve eserlerini Türkçe yazmaktı. Stalin döneminde Sovyet yönetimi Türk dil bilimi üzerine yapılan çalışmaları 'tehlikeli' buldu ve bilim adamları açıklama yapılmaksızın evlerinden toplanarak çarçabuk kurulan mahkemelerde yargılandı. Sonuç hep aynıydı: Kurşuna dizilerek öldürülmek. 2004 yılında Moskova'da yapılan Şarkiyatçılar Kongresi'nde 'Türkolojiye Yapılan Katliam' (Repressirovannaya Türkologiya) adlı bir kitapla tanışan Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Buran, Sovyetler Birliği döneminde Türkçenin maruz kaldığı zulmü araştırmaya başlar. Çalışmalarını, 2007'de 'Kurşunlanan Türkoloji' adıyla kitaplaştırır. Buran'ın ilk basımı Manas Yayıncılık'tan yapılan kitabı, geçtiğimiz günlerde Akçağ Yayınları'ndan çıktı. Kitabın yeni basımı üzerine görüştüğümüz Buran, kitabı bir sorumluluk hissiyle kaleme aldığını söylüyor. Ahmet Buran'ın çalışması sadece Orta Asya coğrafyasında yaşananlarla sınırlı değil. 20. yüzyılda Türklerin bütün coğrafyalarda maruz kaldığı baskının dökümü bir bakıma. Buran'ın verdiği bilgilere göre Türk dili ve kültürü sadece Sovyetler'de değil, İran, Irak ve Yunanistan'da da saldırılara maruz bırakıldı. İran Şahı Rıza Pehlevi, 'Ak Devrim' adı altında saltanatı boyunca Türkçe konuşmayı yasakladı. Irak'ta Kerkük katliamında Türk aydınlarından 4 bin kadarı 'Turancılık' yaptıkları iddiasıyla tutuklandı. Başkurt Milli Hareketi'ne damgasını vuran Ahmet Zeki Veledi Togan ile Abdülkadir İnan gibi kurşuna dizilmekten kurtulan aydınlar ise ülkelerini terk etmek zorundaydılar. Ahmet Buran, başlangıçta Türkologların yaşadıklarını kaleme almak istemiş; fakat araştırmaları derinleştikçe zulme uğrayanların sadece Türkologlar olmadığını fark etmiş. Böylece çalışma, Türklere yapılan soykırımı araştırmaya doğru evrilmiş. Kitabın ilk bölümü 'Korku Tüneli'nde, Üsküp'ten Kırgızistan'a kadar uzanan coğrafyada yaşananlar anlatılıyor. 'Kurşunlanan Türkoloji' bölümünde ise ülke başlıkları altında, Türk dili üzerine çalıştıkları için baskı gören şair, yazar ve Türkologların yaşadıkları anlatılıyor. Bu zor yıllar, tanıkların hatıraları ve mektuplarıyla örneklendiriliyor. Sıralanan isimler arasında Samoyloviç, Polivanov, Zilfeld-Simumyagi gibi bilim adamlarının Türk olmamalarına rağmen Türkolojiyle uğraştıkları için zulme maruz kalmaları dikkat çekiyor. Tıpkı Müslüman-Türk halkların temsilcisi Sultan Galiyev'in Stalin'e ters düşünce öldürülmesi gibi. Ahmet Buran'ın çalışması, bir yandan geçen yüzyılda yaşanmış bu dramı orta koyarken bir yandan da canları pahasına dilini ve kültürünü korumaya, geliştirmeye çalışan yürekli aydınların hatırasını yüceltiyor. Manas'ı yayımlamak isteyenler ölüme gitti Sovyet rejimi, yalnız Türkçeye değil, destanlara karşı da yıldırma politikası uygulamış. Kırgızların milli destanı Manas, sakıncalı ilan edilmiş ve bu destanın yayınını gerçekleştirmeye çalışan Kasım Tınıstanov, öldürülmüş. Destanın bir bölümünü yayınlamak isteyen Coldoşev ile "Manas'ın bin yaşında olduğunu" ilan eden Polivanov da aynı akıbete maruz kalmış. Sovyet yönetimi işi daha da ileri götürerek roman karakterlerini de yargılamış. ZAMAN
<< Önceki Haber Türkçenin esaret yılları Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER