Temel soru şu:
1- Oruç ezanla mı başlar, yoksa vakitle mi?..
* * *
Hemen ifade edelim ki, oruç ezanla değil vakitle başlar.
Ezanlar orucun başlama vaktini değil namazın başlama vaktini bildirir. Ayrıca ezanı okuyan
erken de okuyabilir, geç de.
Bu sebeple, orucun başlama bitme vaktini ezan sesleri değil takvimdeki imsak ve
iftar dakikaları bildirmiş olur. Bunun için, bulunduğunuz yerin imsak ve iftar dakikalarını iyi bilmek gerekir ki, imsak ve iftarda bir yanılgıya maruz kalınmasın, yanlışlıkla oruç yeme hatası meydana gelmesin.
İmsak ve iftarda bir yanılgı nasıl meydana gelir, oruç yeme hatası nasıl oluşabilir? Şöyle ifade edebiliriz durumu:
İmsak vakti girdiği halde girmedi zannıyla yemeye devam eden insan orucunu yemiş olur. Yahut da iftar vakti girmediği halde girdi zannıyla orucunu açan insan da orucunu yemiş olur. Bunlara hata ile oruç bozma hali denir. Bu kimselerin hata ile bozmuş oldukları bu oruçlarını
Ramazan’dan sonra yeniden tutmaları, yani
kaza etmeleri gerekir. Hata ile bozulan oruçlarda kefaret değil sadece gününe gün olarak kaza etmek yeterli olur. Yani sakatlanan oruç, sağlamıyla sonra değiştirilmiş olunur.
Nitekim
abdest alırken yahut da gusül yaparken oruçlu olduğunu bildiği halde dikkat ve
tedbir eksikliğinden dolayı boğazından aşağıya su kaçırır da orucunu hata ile bozarsa, bu orucu da sonra yeniden tutmak icap eder. Çünkü bu da kasıtla değil hata ile bozma halidir. Hata ile bozulan oruçlar sadece kaza edilir, kefaret icap etmez. Çünkü kasıt yok, bir dikkat eksikliği, bir tedbirsizlik söz konusudur.
* * *
2- Hata ile değil de unutarak orucunu bozanın durumu ne olur? Ona da hata ile bozan gibi kaza mı gerekir? Yoksa unutmalarda kaza da mı gerekmez?
Evet, unutarak bozmalarda kaza da gerekmez. Rabb’imiz bir sorumluluk da yüklemiyor. Hatırladığı andan itibaren hemen yeme içmesini bırakıp orucuna devam etmesi yeterli oluyor... Rabb’imiz (kasti) değil de (unutarak) orucunu bozanların hatırladıkları anda yemeyi bırakıp oruca devam etmeleri halinde unutmayı meşru bir mazeret olarak kabul buyuruyor.
* * *
3- Her günün orucu tek başına bir oruç olduğundan her oruca iftardan sonra imsak vaktine kadar niyet etmek gerekiyor. Niyet için sahura kalkma şartı yoktur. İftardan sonraki her dakika imsak vaktine kadar niyetin vakti sayılır. Zaten kendini oruca kilitleyen insanlarda bu niyet Ramazan boyunca kendiliğinden oluşur. Niyet etmedim diye bir vesveseye kapılmaya gerek olmaz. Ancak sahura kalkılarak az da olsa bir şeyler yemek, en azından bir
bardak su içmek hem sahur sünnetini yerine getirmek olur, hem de Ramazan ayının özelliği fiilen yaşanılmış bulunulur.
* * *
4- Oruç günlerinde istisnai bir durumla karşılaşıp da bir gün oruç tutmaması gereken insan ne yapabilir? Mesela, yarın mutlaka hastaneye gidecek, oruç bozucu şeylerle karşılaşacaktır. Orucunu bozsa kefaret yüklenecek, bozmasa buna mecburiyet vardır, muayenede oruç bozucu şeyler yaptırmaktalar. Bir çıkış yolu bulmak mümkün olmaz mı?
İslam’da çaresizlik yoktur. Elbette bir çıkış yolu bulunur. Nitekim böyle mecburi bir oruç bozma durumuyla karşılaşacak kimse, orucunu bozup da kefaret yüklenmek gibi bir tehlikeyle karşılaşmamak için o gece oruca niyet etmez. Ertesi günü oruçlu olmaz. Karşılaştığı oruç bozma mecburiyeti de ona bir mükellefiyet yüklemez. Çünkü oruçlu değildi ki, orucunu bozma kefareti yüklensin. Sadece mazeretinden dolayı o gün oruç tutmamış olur. Bu orucunu da Ramazan’dan sonraki müsait bir günde tutarak oruç borcundan kurtulmuş olur. Karşılaştığı zaruret, ona böyle bir ruhsatı sağlamış olur.
Ancak Ramazan’da mecburiyet yokken keyfi olarak oruç tutmamak günahların en büyüğünü işlemek demektir. Mazereti olmadığı halde orucunu tutmayanın ismi
Allah yanında asiler listesine yazılır. Asilerin gideceği yere gitmeye layık olduğunu bu itaatsizliğiyle kendisi ifade etmiş olur.
Ahmet
Şahin - Zaman