Ünlü şiirin
şairi Osman Sarı ile bu şiiri, dünyanın dört bir yanına eğitim için giden ‘önden giden atlılar’ı konuştuk.
“Issız sıcak çölleri / Karşı karlı dağları / Çoktan aşıp gittiler / Kayboldular uzakta / Önden giden atlılar...”
Bu dizeler ile başlayan ‘Önden Giden Atlılar’ şiiri, yakın zamana kadar az sayıdaki edebiyatseverin malumu idi. Ama artık binlerce, yüz binlerce kişinin gönlünde taht kurmuş durumda. Pek çok kişi bu şiiri, geçen yıl gerçekleştirilen
Türkçe Olimpiyatları’nda Ukraynalı Elvira Saranayeva isimli öğrencinin ağzından duydu. Bu yılki Türkçe Olimpiyatları’nın finalinde şiiri tekrar okudu Elvira.
TBMM Başkanı
Bülent Arınç’ın bu şiir ve bu şiirin şairi ile ilgili yaptığı konuşma, ‘Önden Giden Atlılar’ın şöhretini artırdı. Ama bu yöndeki asıl etki, bu şiirin, geçtiğimiz ağustos ayında öğretmen olarak eğitim mücadelesi verdiği
Moğolistan’da
vefat eden
merhum Adem Tatlı’nın hayatı ile adeta ete kemiğe bürünmesi oldu.
Şiirdeki ‘önden giden atlılar’ gibi Adem Tatlı da eğitim mücadelesini verdiği Moğolistan topraklarına gömülmek istemiş ve bu vasiyeti yerine getirilmişti. 5. Türkçe Olimpiyatları’nın finalinde ‘önden giden atlılar’dan Adem öğretmenin anılması,
hizmet ödülünün eşi ile oğluna verilmesi ve yapılan konuşmalar, geceye katılanlara ve ekranları başındaki yüz binlere duygulu anlar yaşattı.
Türkçe Olimpiyatları’nın neredeyse simgesi olan bu şiirin şairi Osman Sarı ile görüştük. Şair, yaptığımız görüşmede duygularını, düşüncelerini paylaştı bizimle. Halen
Sakarya Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde
öğretim üyesi olan Osman Sarı, bu şiiri on beş yıl kadar önce kaleme almış ve şiir ilk kez 1992 yılında İlim ve
Sanat Dergisi’nde yayınlanmış. Şiirinin yazıldığı dönemde okurun cephesinde yeterince anlaşılamadığını düşünüyor. Bu şiiri yazarken
İslam’ın yayılışında Peygamberimiz’in çağırıp görev verdiği üç sahabeden ilham aldığını söylüyor Osman Sarı ve ekliyor: “
Efendimiz, dünyanın dört tarafına giden sahabelere görevler vermişti. Onlar da İslam’ın mesajını ulaştırmak,
Allah’ın ismini duyurabilmek için yol aldılar. Ben, şiirimle bu insanları anlatmak istemiştim. Ama şimdi şiirim günümüzün öncü atlılarını da anlatıyor.”
Şiirimi okuyan Elvira ‘yabancı’ değil
Osman Sarı, dünyanın dört bir yanına dağılan eğitim ordusunun önemli bir neferi olan Adem Tatlı’nın hayatıyla şiirinde anlatmak istediği yaşamların özdeşleştiğini düşünüyor ve bu düşüncesini şu cümlelerle açıyor: “Adem Tatlı, aynı sahabelerin gittikleri topraklarda ölünce gömülmelerini istediği gibi, görev yaptığı Moğolistan’a gömülmek istiyor. Sahabelerin yolunda olduğunu göstermek için bunu yapıyor. Bu nedenle benim şiirimin bu isimle özdeşleştirilmiş olması beni çok mutlu etti. Adem Tatlı ile şiirim
vücut bularak adeta ete kemiğe bürünmüş oldu. Ama eğitim neferlerinin hepsini kapsıyor şiirim. Eğitim ordusunun bu başarılarını ben de büyük bir heyecanla izliyorum.”
Günümüzde eğitim alanında hizmet vermenin çok büyük önem taşıdığının
altını çizen şair Sarı, ancak Türkçeyi dünyanın dört bir yanına yayan kişilerin özel bir yeri olduğunu söylüyor. Şiirini Ukraynalı Elvira Saranayeva’nın telaffuzuyla dinlediğinde büyük bir gurur duyduğunu anlatan Sarı, şöyle diyor: “Şiirimi okuyan çocuğa yabancı gözüyle bakmıyorum. Senin şiirini binlerce kilometre öteden gelip senin dilinle okuyorsa o kişiye yabancı denilmez. Şiirde verilmek istenen anlam mutlaka onun kalbinde de bir yer etmiştir. Ben o çocukları çok değerli ve özel görüyorum. Her birisi inşallah Türkçeleriyle birlikte dünyaya bizi belki de bizden daha iyi anlatacak. Bu nedenle her Türk evladının bu eğitim seferberliğini canı gönülden desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.”
Dillere dolanan bu şiirin şairini daha yakından tanımak istediğinizi düşünerek sohbeti uzatıyor, gündelik yaşamından sorular soruyoruz. Şiirin sıkıştırarak kendisini yazmaya zorladığını söyleyen şair, şiirlerini kendisiyle baş başa kalabildiği yolculuklarda yazıyormuş. Üniversitedeki işi gereği
İstanbul-Sakarya arasında mekik dokuyan şair, öğrencileriyle
vakit geçirmenin kendisini her zaman canlı tuttuğunu da söylüyor: “Artık 60 yaşındayım. Devam edebildiğim kadar eğitim vermeye devam etmek istiyorum. Ama bu yoğun tempo yeni şiirler yazmamı engelliyor. Bütün arkadaşlarım ve çevrem yeni şiirler yazmamı istiyor. İnşallah
emekli olduğumda içimdeki sese
kulak vererek yeni şiirler yazacağım.” ‘Önden Giden Atlılar’ şiirinde anlatılan insanlar gibi öncü olamamanın ıstırabını duyduğunu ifade eden şair, “Önden gitmek zordur. Onlar kendilerinden ve hayatlarından büyük fedakârlıklar vererek önemli başarılara
imza atıyorlar. Maalesef ben onlar gibi olamadım.” diyor.
----------------------------------------------------
Şiirimi Vietnamlı çocuktan dinleyince dakikalarca ağladım
5. Türkçe Olimpiyatları’nda şiir dalında birinci olan ‘Kepez’ ve yarışmada okunan ‘Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman’ şiirlerinin yazarı şair
Bahattin Karakoç ile de görüştük, duygularını bizimle paylaşmasını istedik. Bahattin Karakoç, her cümlesinden heyecan ve memnuniyet duyulan sözlerini şöyle sıraladı: “O çocukların ağzından Türkçeyi dinleyince ülkemi daha çok sevdim. Şiirlerimin dili biraz ağırdır. Kelimeleri sembollere yükleyerek, damıtarak kapalı yazarım. Açıkçası dinlemeden önce bir Vietnamlının şiirimi bu kadar iyi yorumlayacağını düşünmemiştim. Ama ‘Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman’ şiirimi Vietnamlı Hanhnguyen Hua Dieu, o kadar güzel yorumladı ki dakikalarca ağladım. Belki kelimeleri tam söyleyemiyordu; ama ifadesiyle, telaffuzuyla ve yüklediği anlamla adeta şiirimi altın gibi parlattı. 77 yaşındayım, diyebilirim ki; hayatımın en güzel anını şiirimi o çocuğun ağzından dinlediğim zaman yaşadım. Bu zamana kadar çok ödül ve takdir aldım; ama hiçbiri bu olay kadar beni mutlu etmedi.
İnsanlar ister farkına varsın ister varmasın
Türkiye’de çok iyi şeyler oluyor. Bu kervan inşallah yürüyecek. İlk yapıldığı günden bu yana Türkçe Olimpiyatları’nı büyük ilgi ve merakla takip ediyorum. Ve bunu yapanları gönülden takdir ediyorum. O çocukları yetiştirip aramıza getirenler çok büyük hizmetler yapıyor. Çünkü içine kapanan ülkemizi adeta bir pencereyle dünyaya açtılar. Dünyadaki hiç kimse önden giden atlıların yaptığını yapamadı.
----------------------------------------------------
Sezai Karakoç, Necip Fazıl ve Said Nursi beni çok etkiledi
Sezai Karakoç ile Necip Fazıl beni çok etkilemiştir, fikrî dünyamın gelişmesinde
Bediüzzaman Said Nursi’nin büyük etkisi vardır. Necip Fazıl ise gerçekten hem üslubumu hem de ruh dünyamı derinden etkiledi. Gençlik yıllarımda memleketten İstanbul’a Necip Fazıl’ı görmek için gelmiştim. Beni dizine oturtup
nasihat etmiş ve ilgi göstermişti. O günü hiç unutmadım, benim için ehemmiyeti büyüktür. Yeni şiirler yazmaya vakit bulamasam da halen her hafta üstat Sezai Karakoç’un da olduğu edebi toplantılara katılıyorum. O atmosferin içinde olmak beni hem mutlu ediyor hem de manevi olarak besliyor.
Zaman-Pazar