Niyet okuyuculara cevap

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Nil Yayınları'ndan geçtiğimiz günlerde çıkan "Fikir Atlası" kitabı ile ilgili olarak Zaman Gazetesi'nden Ahmed Şahin'in bugünkü yazısı:

Niyet okuyuculara cevap

Hocaefendi, devleti yıkma düşüncesine nasıl bakıyor? Bu milletin eli kalem tutup ağzı laf yapan bazı aydınlarının ithamları hep aynıdır: - Sakın günümüzün dindarlarına mühim yerlerde yer vermeyin. Çünkü dindarlar ellerine geçen ilk fırsatta mevcut yönetimi yıkıp yerine kendi yönetimlerini kurmaya kalkışırlar. Bunlar rejim karşıtıdırlar. Bundan dolayı bazı kesimde, dindarlar rejimi yıkmak için fırsat kollayan kimseler olarak algılanmış, maalesef buna inanmış bir kitle de meydana getirilmiştir. Bu itham ve isnatlar ne kadar doğrudur? İsterseniz Hocaefendi'nin Nil Yayınları'ndan çıkan "Fikir Atlası" kitabındaki görüşlerinden bir alıntı yaparak konuyu bir de Hocaefendi'nin penceresinden inceleyelim. Bakalım yönetimi yıkma, yerine yenisini kurma düşüncelerine Hocaefendi nasıl bakıyor, kendisini dinleyenlere ve okurlarına nasıl baktırıyor bir görelim. *** Tenkit ve Tahrip!.. "- Tenkit ve tahrip kolaydır, ancak öyle meseleler vardır ki, onların hiç mi hiç tahribe tahammülleri yoktur. Mesela, işleyen bir devlet yapısı bunlardan (tenkitle tahribe tahammülü olmayanlardan) biridir. Siz kendi kulübeciğinizi yıkıp yerine yenisini yapabilirsiniz, ama kalkıp aynı anlayışla yapacağım diye devleti tahrip ederseniz, arada öyle ciddi boşluklar, rahneler meydana gelir ki, onları bir daha tamir edip dolduramazsınız! Bir devletin bazı kararları yanlış ve bozuk olabilir, milletin meselelerini dünyaya anlatmada ve dış politikada yetersiz kalabilir. Ancak sizin bu yanlış karar ve politika yerine teklif edeceğiniz tutarlı alternatif kararlarınız yoksa ve dış politika adına sunacağınız makul bir teklifiniz, sonra onu sağlam bir zemine oturtma plan ve projeniz mevcut değilse, ulu orta konuşmanız ve onların tahribine teşebbüs etmeniz hainlik olur. Ve bu millete karşı hainlik sayılır. Ben günümüzdeki devlet yapısına yönelik bu tür tenkitleri, çeşitli dönemlerde Osmanlı padişahlarına karşı tavır alınıp, onların alaşağı edilmesine benzetiyorum. Hep, "Hele bir indirelim, sonra yerine yenisini buluruz." denmiş, devlet tahrip edilmiş, ehil birisi bulunamayınca da, koskoca devlette uzun süre kaoslar yaşanmıştır. Ne acıdır ki, bu mantıksızlık ancak Devlet-i Âliye'nin gümbür gümbür yıkılmasıyla idrak edilebilmiştir. Mesela, Rıza Tevfik böyle bir sürece katkıda bulunanlardan biridir. Koskocaman ülke tarumar olup, İngilizler İstanbul'u, Yunanlılar İzmir'i işgal edince ve "el elden üzülüp yar elden gidince", işte o zaman bir şadırvan başına oturup adeta bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamış ve hepimizin bildiği "Sultan Hamid'in Ruhaniyetinden İstimdat" şiirini yazmıştır. Dahası, koskoca bir milleti maceraya sürükleyen Talat, Enver, Cemal Paşalar adına da, dile alınmayacak acı sözler sarf etmiştir. Mehmet Akif gibi Müslüman aydınlarda da aynı şeyi görmek mümkündür. Bu mübarek zevat, devleti idare edenleri sürekli çeşitli sıfatlarla suçlamış; gün gelip devlet yıkılıp her şey hak ile yeksan olunca da, bu milleti yeniden toplamaya ya da ölümüne mersiyeler dizmeye başlamışlardır. Bu mübarek insanların tam göremedikleri bir şey vardı; o da devletin bölgedeki konumuydu. Evet, Devlet-i Âliye bölgede hatta bütün dünyada bir muvazene unsuru idi. O yıkılınca huzur da kayboldu..." "- İşte bu yüzden ben her zaman, devletin bazı yanlışları karşısında, 'Hele bir yıkalım, sonra nasıl yapılacaksa öyle yaparız." mülahazasının, kocaman Devlet-i Âliye'yi bir macera hesabına yıkanların mülahazalarından farklı olmadığı şeklinde değerlendirmişimdir. (Lütfen şu satırlara özel bir dikkat!) "- Bizim şimdiye kadar bu yanlış hesapları yapanlarla hiç alakamız olmadı! Aksine var olduğumuz günden beri, bazen ağlayarak, bazen de ümitle gönülleri şahlandırarak, bu milletin, bir sarsıntı yaşamaması için hep kalbimin korunması gibi bir ihtimam göstermiş ve tehalükle çırpınmışımdır. Hatta o devlet erkanının, beni Sefiller'deki şakîler gibi senelerce köy köy, kasaba kasaba koşturtması, yakın takibe alması ve soluklarımı bile tespit etmeye çalışması, beni hiçbir zaman devletimize karşı bir kötülüğe sevk etmemiştir ve etmeyecektir de!.." *** - Ne dersiniz, bu fikirlerin sahipleri hâlâ devleti yıkma niyetiyle suçlanabilir mi? Bu türlü suçlamayı sürdürenlerin iyi niyetle ilgileri bulunabilir, iddialarına değer verilebilir mi?
<< Önceki Haber Niyet okuyuculara cevap Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER