Pek çok sahih hadis-i şerifte
nazar'ın hak olduğu ifade edilmektedir. Bunlardan birinde
Allah Rasulü, "Nazardan Allah'a sığının. Çünkü nazar gerçektir." (Buhari, Tıb, 36; İbn Mâce, 2/1159) buyurmaktadır.
Günümüzde hususiyle ruhla ve ruhçulukla meşgul olanlar, cinlerle temas temin edenler nazarın, fizik alanında da izahını yapmaya çalışmaktadırlar. Onlara göre insan vücudunun neşrettiği bir kısım şualar, karşı tarafla rezonans olduğu zaman bir çeşit tesir etmekte ve insanı yere serebilmektedir. Halk arasında nazar, "Falan köyde filan adam kocaman bir kayaya baksa onu parçalar." şeklinde iştihar etmiş ve ulum-u mütearife haline gelmiştir. Binaenaleyh nazarı tekzip ve inkâra ne medar, ne de mesağ vardır.
Nazar, insanın kazandığı şeyin bereketine de tesir edebilir. Mesela kendisine nazar edilen insanın kazancının başına bazen bir gaile ve bela gelebilir. Bu nazar, kazancı
haram etmez ancak kazanılan şeyin yümnünü, bereketini azaltabilir.
Allah Rasulü (sallallâhu aleyhi ve sellem), nazar değmesine karşı, Ayetü'l-Kürsî, İhlâs, Felak ve Nâs surelerini okumuş, Ashabına da bunları okumalarını tavsiye buyurmuştur. Ayrıca meşayih ve ehl-i keşf, nazarın etkisinden korunmak veya nazar isabet etmiş ise kurtulmak için Kalem Suresi'nin 51. ve 52. ayetlerinin okunmasını tavsiye etmişlerdir. Kalem Suresi'nde adı geçen ayetlerin anlamı şöyledir: "O kâfirler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, hırslarından neredeyse bakışlarıyla seni kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Ve o "delinin teki!" derler. Delilik nerede, o nerede? Kur'an'ın hiç delilikle ilgisi mi olur? Kur'an olsa olsa, sadece bütün insanlara bir derstir." (Kalem, 68/51-52) Hatta bazen bu ayetin arkasından
halka halinde Ashab-ı Kehf'in isimleri de yazılagelmiştir. Bu ayetin ve Ashab-ı Kehf'in isimlerinin okunması hadis-i şeriflerle sabit değilse de ehl-i keşfin bulmasıyla sabittir ve inkâr edilmeyecek kadar kuvvetlidir. Binaenaleyh kötü nazarların nazarından korunabilmek için bu dualar yapılabilir, sonra da ciddi bir tevekkül ile -inşallah- nazar bertaraf edilmiş olur.
İnsan her an Allah ile münasebeti güçlü olmadığından ervah-ı habise, cinler ve şerirler onun boşluklarından girip ona tesir edebilirler. Burada bir kanundan bahsetmek istiyorum. Cin taifesinin, insanlarla alakalarının olduğu bir gerçektir. Ancak bunların zararlı olmaları, insanın zarara müsait bir hal içinde bulunmasına bağlıdır. Bu şerli taife, insanın
isyan, laubalilik ve gaflet gibi hallerinden istifade ederek bu açık deliklerden içeriye girebilir ve hükümlerini icra edebilirler. Ama onlar, teslimiyeti güçlü, kalbi her an
ilahi âlemle donanımlı kimselere asla tesir edemezler.
Hâsılı, kazanca da nazar tesir edebilir.
Bundan korunmak için evvela, helalinden kazanılmalı; ikincisi, malın zekâtı verilerek Allah yolunda sigorta edilmek suretiyle teminat altına alınmalı; üçüncü olarak, o malı iyi yolda sarf etme kanaat ve niyetinde bulunulmalı ve son olarak da yukarıda ifade edilen dualar yapılmalıdır. İşin doğrusunu "Allâmu'l-guyûb" olan Allah bilir.