Yakınlarıyla vedalaşan,sevdiklerini
Allah'a emanet eden
hacı adayları yeryüzünün göbeğine, dünyanın ilk mabedi Mescid-i Haram'a doğru zorlu bir seyahate çıktı. Dikişsiz, modelsiz kefeni andıran beyaz ihramlar giyildi. Baş açık, yalınayak telbiyelerle 'yeniden doğuş'un ilk adımları atıldı. Bundan sonra
hacı adayı Arafat'ta 'mahşerin provasına' çıkacak. Şehirlerin anası Mekke'de Hz. İbrahim, Hz. Hacer, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed'in kokusunun peşine düşecek. Arafat'ta marifete, Müzdelife'de şuura erecek. Mina'da, içindeki ve dışındaki şeytanlarla mücadele için atış talimi yapacak. Kurban kesip Hz. İbrahim ve İsmail'in teslimiyetini örnek alacak.
Dilleri, renkleri ve kültürleri farklı milyonlarca inananın birlikte hareket ettiği hac, Allah katında siyahın beyazdan, Arab'ın Acem'den, Türk'ün Kürt'ten üstünlüğü olmadığını gösteren yegâne
ibadettir. İbadet aşkıyla kutlu beldeye çıkılan bu
yolculuk, kişiye manevi hayatını yeniden gözden geçirme fırsatı verir. Peygamberler rehberliğiyle aydınlanan iklimi yaşama,
İslam tarihini yeniden
okuma, kendini bulma imkânı sunar. Hac, inananlar için kemal noktadır. Hz. Peygamber'in ilk ve tek haccının 23 yıllık nübüvvet sürecinin sonuna denk gelmesi dinin tamamlandığına işarettir. Haccını hakkıyla yerine getiren kişinin yeri, Allah Rasulü'nün ifadesiyle 'cennet'tir. Allah'ın beytinden kendi evine dönen hacı artık başka biridir. Harem'de rollerini üstlendiği peygamberlerin kişiliğine bürünmüştür. Hac, günahlarına tövbe eden, hatalarını gözden geçiren, hayatının muhasebesini yapan ve ömründe tertemiz bir sayfa açan hacı için yeni bir başlangıçtır...