Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, 14 dakikalık sohbeti, Herkul.org internet sitesinde paylaşıldı. Muhterem Hocaefendi, bir Hadis-i Şerif'ten yola çıkarak şu hayati tespitlerde ve uyarılarda bulundu:
"Bazen bir heyeti, hizmet eden bir camiayı gıybet etmek, bütün o fertlerin hepsinden "hakkını helal et" diye helallik alınmazsa, o insanın cennete girmesi mümkün değil. Bir de bunu internet, televizyon, gazete yoluyla yapıyorsa, köşesinde yapıyorsa, bir heyet içinde konferansında ve seminerinde anlatıyorsa, öyle bir korkunç cinayet işliyorki, bunu müslümanlık adına bile yapsa, hafizanallah paçasını kurtaramaz öbür tarafta. Fakat o birilerine karşı sizin öyle yapmanızı caiz hale getirmez."
Fethullah Gülen Hocaefendi, yaşadığı bir olayı, "Böyle sırtımdan hançeri vuran, rüyamda gördüğüm şekliyle de sırtımda bir yılan gördüğüm insan bile, aklıma cehenneme gitmesi gelince gözlerim doldu. Odama girdim hıçkıra hıçkıra ağladım. Allah'ın azabıyla kimseyi cezalandırma ve intikam duygumuz olmamalı. Hep affedici olmalıyız. İşte böyle bir merhamet tavsiyesine günümüzde çok ihtiyaç var." sözleriyle paylaştı.
“İnsanın mü’minlikten nasibi mahlukâta şefkatiyle mebsûten mütenasiptir (doğru orantılıdır); içindeki şefkat ne kadar enginse, imanı da o kadar derindir.” diyen Hocaefendi, hasbihalin sonunda da ibretlik bir hatıra aktardı.
İşte Muhterem Hocaefendi'nin "190. Nağme: Sarp Yokuşlar, Sabır ve Merhamet" başlığıyla paylaşılan en son sohbeti:
Kıymetli arkadaşlar,
İnsanlığın kin, nefret ve gayzla yatıp kalktığı, dünyanın bir savaş alanı ve kan gölü haline geldiği bir dönemde sevginin tercümanı olmak ve herkese şefkatle yaklaşmak zorlardan zor bir iştir. Bundan dolayıdır ki, Cenâb-ı Hak, insanların önlerindeki sarp yokuşları, göğüs gerilmesi büyük bir kahramanlık isteyen zor işleri sayarken, bu hususa da dikkat çekmiştir. “Sarp yokuş, bilir misin nedir?” dedikten sonra, “Sarp yokuş, bir köleyi, bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır; kıtlık zamanında yemek yedirmektir; yakınlığı olan bir yetimi, ya da yeri yatak (göğü yorgan yapan, barınacak hiçbir yeri olmayan) fakiri doyurmaktır. Bir de sarp yokuş: Gönülden iman edip, birbirine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.” (Beled, 90/12-18) buyurmuştur.
Evet, “merhamet” iman edenlerin ayırt edici bir vasfıdır. Onlar asla katı kalbli, acımasız ve zalim kimseler olamazlar. Mü’minler, bela ve musibetlere karşı sabırlı oldukları gibi, insanlara ve bütün varlığa karşı da şefkatlidirler. Dahası, onlar her fırsatta birbirlerine merhameti tavsiye eder, toplumun safları arasında “acıma, merhamet etme, sevme ve herkese şefkatle kol-kanat germe” duygularını yayarlar. Bunu yaparken de, sadece dünyevî bir sevgi ve alâkadan bahsetmez; her fırsatta nazarları âhiretin yamaçlarına çevirir ve şefkat hislerini insanlığın sonsuz mutluluğu kazanması istikametinde değerlendirirler.
İşte 14 dakikalık bu nağmede muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi yukarıda mealini verdiğimiz ayetlerden hareketle bilhassa sabırda ve merhamette tavsiyeleşmek, yardımlaşmak, bu güzel vasıfların canlı timsalleri olmak mevzuunu anlatıyor.
“İnsanın mü’minlikten nasibi mahlukâta şefkatiyle mebsûten mütenasiptir (doğru orantılıdır); içindeki şefkat ne kadar enginse, imanı da o kadar derindir.” diyen muhterem Hocamız hasbihalin sonunda öyle bir hatıra anlatıyor ki sahiden ibretlik!..
Dualarınıza vesile olması istirhamıyla arz ediyoruz.