Mısır’da Hüsnü Mübarek’e karşı başlatılan
halk ayaklanması, ikinci haftasına girerken Mısır’ın
Osmanlı’dan nasıl kopartıldığını, bir
ülkenin nasıl sinsice kuşatıldığını ve oynanan kirli
senaryoların sonucunu anlatan “II.
Abdülhamid ve Mısır, Kuşatılmış
Vatan” isimli bir kitap yayımlandı. Yitik
Hazine Yayınları tarafından piyasaya sunulan kitabın yazarı Dr.
Ramazan Balcı ile Mısır’ın nasıl elden çıktığını, aynı topraklarda tarihin tekerrür mü ettiğini ve Mısır’ın geçmişine bakarak bugününü nasıl gördüğünü konuştuk.
Mısır Özel Bir
İşgalle Osmanlı’dan Koparıldı
Balcı, kitabında Osmanlı’nın elinden Mısır’ın nasıl alındığını aşama aşama ortaya koyuyor. Bu konuda yazar, “Mısır’ın Osmanlı’dan koparılması özel bir işgal yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Bu
model, bir memleketi her alanda kuşatarak yapılan sinsice bir harekettir.
Askerî işgallerin, işgalciler için pek kârlı bir yöntem olmadığı ortadadır. Bunun yerine mümkünse idarî işgal, o değilse siyasî işgal devreye girmektedir. Esas gözden kaçırılmaması gereken husus,
ekonomik işgalin sürekliliğidir. Bu bağlamda Mısır’da bugün yaşananlar ele alındığında bir asır evvelki Arabî hareketinde olduğu gibi sokağın tekrar harekete geçirildiğini görmekteyiz. Sokak hareketleri bir araçtır, ancak oyunun arka planında kimin olduğu önemlidir. Şu sorunun cevabını bulmak mühimdir, Mısır Mısırlıların olacak mı? Görünen o ki Mısır’da sürdürülen dışa bağımlı
yönetim kabuk değiştirecek, ancak Mısırlılar, benim kanaatim, sözde özgürlüklerini borçlu oldukları yeni aktörlere bedel ödemeye devam edecektir.” diyor.
Batılı Güçler Mısır Mısırlılara Bırakılmayacak Kadar Önemli Görür
Ramazan Balcı, kitabında Mısır’ın Osmanlı’dan kopuşunda da
sokak hareketlerinin tesirli olduğuna dikkat çekiyor. Mısır’ın 1882 yılından sözde bağımsızlığını kazandığı 1922 yılına kadar ağır bir
İngiliz egemenliği altında yaşadığını, 1970’li yıllardan sonra
İngiltere’nin yerini
Amerika’ya bıraktığını anlatan Balcı, “Gücünü kendi halkından almayan yönetimlerin, hâkim güçlerden birine dayanmak zorunda kaldıkları ve ülkelerinde milli bilincin uyanmasını önleyici tedbirler aldıkları bilinmeyen bir durum değildir. Batılı güçler için Mısır Mısırlılara bırakılmayacak kadar önemlidir. Ekonomik potansiyeli, tarihi tecrübeleri ve stratejik konumu açısından dünyanın süper gücü olma istidadı taşıyan Mısır’ın önemli bir varlık gösterememesi, üzerinde düşünülmeye değer.” diyor.
Sokak Hareketleri Yeni İşgallere Sebep Olabilir
Olayların başlangıcının bir sokak hareketi şeklinde olmasını yakın gelecek için sıkıntıların devam edeceğini gösterdiğini belirten Ramazan Balcı, önemli uyarılar da bulunuyor: “Halkın sıkıntılarını ve
yabancı varlığından kaynaklanan milliyetçi tepkileri, sokağa emanet ettiğinizde, buradan sağlıklı bir çözüm çıkarılması imkânsız hale gelir. Nitekim kitapta işlediğim Arabî hareketi ile sokağa dökülen milliyetçi subaylar sonuçta Mısır’ı İngiliz hâkimiyetine bırakmak zorunda kaldılar. Bu kargaşada aktörlerin çok farklı olduğunu sanmıyorum, İngiltere, Amerika ve
İsrail üçlüsünün neler yaptığına dikkat etmek gerekir. Eğitim problemlerini çözememiş, güçlü bir aydın
sınıf üretememiş, sahip olduğu ekonomik potansiyeli dünyaya hâkim güçlerin ortak menfaatleri ile uyum içinde harekete geçirememiş bir ülkede bu kargaşanın iyi bir sonuç üreteceğini hayal etmek bana göre bir ham hayaldir. Sonuçta bana yeni bir işgal modeli ile tanışacağız gibi geliyor.”
Mısırlıların Osmanlı’ya Bakışı
Bugün
Tahrir Meydanı’nda
Türkiye başbakanı için tezahürat yapılıyor, Türk Büyükelçisi, ülkede kargaşa yaşanmasına rağmen kendilerine büyük saygı duyulduğunu belirtiyor. Bu sevginin tarihi kökenini inerek Mısır’ın, Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra neden hiç huzur bulamadığını ve Mısır’da şu an Osmanlı’ya olan bakışı değerlendirmesini istediğimiz de yazar, “Mısır’a hakim olan İngiliz
siyaseti Arap ırkçılığını ve Osmanlı düşmanlığını ön plana çıkaran bir siyaset izledi. Takip eden süreçte Nasır, Sedat ve Mübarek dönemleri Arap ırkçılığını esas alan yönetimlerdi. Bu idareler olduğunda Mısır’da Osmanlı sevgisinden bahsetmek biraz tuhaf kaçar. Üstelik
muhalif hareketlerden
İhvan Hareketi siyasal
İslam karakteri açısından saltanat yönetimlerine eleştirel bir bakış açısı ortaya koydu.
Her şeye rağmen Türkiye’nin bugün üzerine aldığı misyon, Arap alemi için yeni bir model olma şansına sahiptir. Bu misyon sağlıklı işletildiğinde tarih bilincinden güç alacağı ya da doğru bir bakış açısı ile sömürgeci güçlerin empoze ettiği tarih anlayışını tashih edeceğinde şüphe yoktur. Bu tespitler daha çok okumuş sınıf için geçerlidir. Halkın böyle bir meselesi yoktur. Onlar gönüllerindeki marifet sırrıyla eskiden beri Osmanlı’ya ve Türk halkına dost kaldılar. Halen aynı sevginin devam ettiğini söyleyebiliriz.” diyor.
Mısır’ı Kaybetmeseydik Savaşı Kazanabilirdik
Ramazan Balcı, Mısır’ın kaybının beraberinde çok daha vahim sonuçlar doğurduğunu anlatırken “Mısır, İslam âlemindeki kayıpların bir anahtarı oldu. Cihan harbine gelindiğinde İngilizler, Osmanlı Hilafet Devletine Mısır üzerinden sevk ettikleri ordularla saldırdılar. İngilizler İskenderiye’yi üs haline getirmiş, gerek
Çanakkale Savaşı’nı gerekse
Filistin Cephesi’ni Mısır’dan ikmal etmişlerdi. Şayet Mısır, İngiltere’nin elinde olmasaydı, imparatorluğun bölgede savaşı kaybetmesi mümkün olmazdı.” diyor.
Abdülhamid Neden Mısır’a Asker Göndermedi
Mısır’da İngiliz işgal tehlikesi başladığı esnasında II. Abdülhamid’in neden asker göndermediği konusunda da Ramazan Balcı şunları söylüyor: “Osmanlı ordusunun ülke sınırlarını koruyacak güçte olmadığı bilinmeyen bir durum değildi. Bu durumda haçlı ittifakını bozmaktan başka bir çare yoktu. Ancak Sultan, çok uğraş vermesine rağmen bunu başaramadı. Çünkü İngiltere,
Avrupa devletlerini Osmanlı toprakları üzerinden ayrı ayrı tatmin etmişti.
II. Abdülhamid, Mısır’ın elden çıkması pahasına, imparatorluğu tehlikeye atacak bir savaşa giremezdi, öyle de yaptı. İşin perde arkasındaki Avrupa devletlerinin hiçbiri Mısır’da Osmanlı askeri istemiyordu. Dönemin gazetelere düşen haberlere göre ‘Türk askerinin Mısır’a getirilmesi konusu, Almanya’nın girişimleri sayesinde
Fransa ve İngiltere tarafından reddedilmişti.’ Buna göre senaryo baştan yazılmış, perde perde sahnelenmişti. Bu oyunda Osmanlı’ya yer yoktu.