Bir de Michel Paşa'sıyla ünlü.
Osmanlı sahillerinde 111
deniz feneri inşa eden
paşaya bu görevi Sultan I. Abdülmecid vermiş.
Dar sokakları,
mavi panjurlu evleri ve
küçük balıkçı limanıyla tam bir
Akdeniz kasabası
Sanary. Buranın
Fransa'da bir yer olduğunu hatırlatan tek şey etraftan yükselen "bonjour" sesleri.
Köşeye saklanmış bu kasabada, misafirleri köşe başına kurulmuş küçük kafeler bekliyor. Sıcak, şirin mekanlarda bir sabah vakti kahvaltı yapmak kasabanın kendi ürünü olan portakallardan yapılan marmelat ve kruvasanları bir
kahve eşliğinde yemek hoş bir duygu. Gün boyunca esen Mistral rüzgârı insanın yüzünü okşuyor, rahat bir nefes almanızı sağlıyor.
Mistral rüzgarlarının etkili olduğu Sanary,
akşam yürüyüşleri ve
sörf tutkunları için uygun bir mekan.
Küçük taş evlerin arasından yükselen Saint Nazaire Kilisesi ise uzun yıllar
İstanbul'da kalarak deniz fenerleri inşa eden Michel Paşa'nın Sanarylilere hediyesi. Asıl ismi Blaise Jean Marius Michel olan Michel Paşa, Sanary Sur Mer tarihinin en önemli karakterlerinden biri.
Napolyon'un emriyle Kont Monte-negro'nun Karadeniz'de kayalara bindirmiş gemisini kurtarmaya giden Marius Michel, azgın denizlerde sinyalizasyon eksiklikleri nedeniyle çok zor anlar yaşar. Montebello'yu sağ salim Fransa'ya getirmesi ise hayat akışını değiştirir. Napolyon'un "Dile benden ne dilersen" cümlesine sadece, "Doğu Akdeniz'de deniz fenerleri inşa etmek istiyorum, tüm seyahatimde bunun planlarını yaptım." demekle yetinir. 19. yüzyılda Osmanlı sarayının açtığı fenerlerin renovasyon ihalesini kazanan Blaise -Jean-Michel çok başarılı olunca 1. Abdülmecid 1855 yılında
Fransız mühendis ve işadamını fenerler ve şamandıralar genel müdürlüğüne atar. Bu görevi boyunca Osmanlı sahillerinde yüz on bir fener inşa eden Michel'e
padişah "Paşa" unvanını verir.
Balıkçı kasabası olmanın ötesine geçen Sanary, aynı zamanda bir sanat merkezi. Michel Paşa'nın emanetini ismine yakışır bir şekilde taşımak isteyen Sanaryliler, şehir genelinde 15 farklı sanat merkezi inşa etmiş. Kente yakın olan iki adadan biri olan İlles De Embiez de sadece sanat aktivitelerinin yürütüldüğü bir ada. Sanary'nin bir sanat merkezi olmasında
2. Dünya Savaşı sırasında
ucuz yaşam koşulları nedeniyle Paris'e, oradan Sanary'e gelen
Alman sanatçıları etkisi olmuş. Bertold Brecht, Egon Erwin Kisch ve Ludwing Marcuse gibi önemli yazarlara ev sahipliği yapmış.
Photomed
Fotoğraf Festivali kapsamında Marsilya
tren istasyonu
doğal bir sergi salonu haline getirildi.
Bugünlerde ise kasaba yeni bir sanat etkinliğinin heyecanını yaşıyor. Akdeniz Fotoğraf Festivali'ne (Photomed) ev sahipliği yapan şehir, fotoğraf platosu haline getirilmiş.
Sahil boyunca yerleştirilen mavi yönlendirme oklarını ellerindeki haritalar ile izleyen kasabalıların
buluşma noktaları ise sergiler. Fransa yıllardır fotoğraf sanatını öne çıkaran ülkelerin başında geliyor. Paris'te sadece fotoğraf sanatına adanmış müzelerin yanı sıra, ülkenin güneyinde bulunan Arles kentinde dünyanın en büyük fotoğraf buluşmalarından biri, tam kırk yıldır gerçekleşiyor. Türkiye'nin onur konuğu olarak yer aldığı festivalde Ara Güler ve
genç Türk fotoğrafçıları bir İstanbul âşığı olan Michel Paşa'nın torunları ile buluşuyor.