Yahya Kemal,
ölüme güzelleme sunduğu 'Rindlerin Ölümü' adlı şiirinde Şirazlı
Hafız'ın kabrini böyle anlatır. Şehr-i İstanbul'da umulmadık anda karşınıza çıkan
mezar taşları da, tıpkı Hafız'ın kabri gibi insanı bu âsûde bahar ülkesinin sınırlarında tefekkür yolculuğuna çıkarır. Ancak yazılarıyla, işlemeleriyle, taşıdıkları sembollerle birer kültür hazinesi olan bu taşlar, her gün birer ikişer ortadan kayboluyor. Bu gerçekten yola çıkan
Zeytinburnu Belediyesi, ilçede bulunan 3 bin 500 tarihi
mezar taşını fotoğraflayıp bir kitapta topladı. 'Zamanı Aşan Taşlar' adıyla sunulan kitabı, hattat Süleyman Berk hazırladı. Zeytinburnu'nda bulunan 15 mezarlığın taranmasıyla meydana getirilen eser, atalarımızın taşa işlediği sanatı da gözler önüne seriyor.
Osmanlı, her nefsin ölümü tadacağı gerçeğini gözden, gönülden uzak tutmamak için şehrin merkezine kurmuş mezarlıklarını. Ölüm ile arasındaki mesafeyi bu sayede her dem yakın tutmuş. Mezar taşları köklü bir geleneğin de temsilcisi olmuş. Hemen her taşın üst kısmında 'Hüve'l Baki' (Baki olan O'dur) ifadesi yer alır. Dünyanın geçiciliğini ruhunuza üfleyen bu ifadenin yanı sıra sahibinin mesleğini, tarikatini, sosyal konumunu beyan eden serpuş (başlık), mezarın sahibinin adı, dua ve en nihayetinde bir fatiha gözünüze çarpar. Erkeği serpuşundan, kadını da işlemelerdeki zarâfetten anlarsınız. Ölen kişinin
ekonomik ve sosyal durumu iyi ise mezar taşı kitabesi devrin en usta şairlerine
sipariş edilir, meşhur bir hattata yazdırılır ve usta bir bedizciye (taş oymacısı) işletilir.
'Zamanı Aşan Taşlar kitabının sayfalarını çevirirken geçmişin engin kültüründe yolculuğa çıkıyor,
Merkez Efendi'den Hafız Osman'a, Tamburi Cemil'den Halide Edip'e, Samiha Ayverdi'den Sadettin Kaynak'a birçok âşinâ isme rastlıyorsunuz. Hicri 1260'ta
vefat eden Seyyid Halil Ağa'nın mezar taşı ise ölüm gibi
soğuk bir konuda bile insanı tebessüm ettiriyor: "El Baki Merhum ve Mağfur ilâ rahmeti Rabbihi'l Gafur, karı dırıltısından vefat eden es-Seyyid Halil Ağa'nın ruhuna Fatiha. Sene 1260."