Hz. Mevlânâ'nın sadece
sema gösterisinden ibaret olmadığını dile getiren Okuyucu, "Mevlânâ'nın sevgisini dinden yani İslamiyet'ten aldığını unutmamak lazım." dedi.
Hz. Mevlânâ'yı dinler üstü bir konuma çıkarıp ait olduğu kültürden arındırarak ele almanın yanlış olduğuna dikkat çeken
Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı B
ölümü'nden Prof. Dr.
Cihan Okuyucu, "Hz. Mevlânâ insanı sevmek bakımından hümanisttir ama bu hümanizm felsefî manadaki Batı hümanizmi değildir." diyor. Hz. Mevlânâ'nın dinler üstü bir konuma oturtulmasının kurgusal bir davranış olduğunun altını çizen Okuyucu, Hz. Mevlânâ'yı hümanizme mal etmek gibi bir fikrin olduğunu ancak onun bu insan sevgisinde dinden yani İslamiyet'ten, tasavvuftan beslendiğini söylüyor.
Günümüzde Hz. Mevlânâ'ya yönelen ilgi, uluslararası bir boyuta ulaşarak tüm dünya tarafından benimsenmiş durumda. Günümüzde birçok değeri suistimal edip Hz. Mevlânâ'dan da kendisine maddî pay çıkaranlar yok değil. Örneğin; Hz. Mevlânâ'nın hayatında görsel bir unsur olan sema törenleri günümüzde maddî
kazanç sağlamak için mesajın önüne geçmiş durumda. Hz. Mevlânâ denince sema gösterisinden ziyade onun eserlerini, zengin fikir ve his dünyasını anlamamız gerektiğine dikkat çeken Okuyucu, "Görsel bir çağda yaşadığımız için insanlar daha çok görsellikle ilgileniyor. Sema; onun aksesuarı gibi kabul edilebilir. Mevlânâ demek; onun eserleri ve hayat tarzı demektir. Üstad'ın eserleri her yıl daha çok basılıp okunuyorsa amaca ulaşılmış demektir." diye belirtiyor. Her çağda insanlığın en temel sorulara vereceği
cevaplar vardır. Mevlânâ'nın eserlerinde sorulara cevap verebildiğini söyleyen Okuyucu, Mevlânâ'dan şu örneği aktarıyor: "Kırk yumurtaya bakınca kırk ayrı yumurta görürsün ama bu
ayrılık yanıltıcıdır. Kırk yumurtayı kırıp bir sahanda çırpınca bakarsın ki kırk yumurta bir yumurta olmuş. Ego kabuğu kırılıp, öz, bir yere dökülünce kırk yumurta birdir. İnsanlar da benlik zırhına büründükçe ayrı olur, ego kabuklarını kırınca özünde insanlık cevheriyle bir bütün olur." 'Peki, bu çağda insanlar Hz. Mevlânâ'da ne buluyor?' sorusuna Okuyucu'nun cevabı şöyle: "Hz. Mevlânâ insan gerçeğini lif lif çözmüş, insanın kılcal damarlarına kadar manevî varlığının haritasını çıkarmış. Onu okurken kendi gerçeğimizle kendimizle yüzleşiyoruz."
Ölüm, ruhun aslî vatanına geri dönmesidir
Şeb-i Arus; Hz. Mevlânâ'nın Cenab-ı Hakk'a yürüdüğü günü ifade eder. Kavuşma gecesi yani
düğün dernek gecesidir. Prof. Dr. Okuyucu, Hz. Mevlânâ'nın ölüme bakışını, "Ölüm, Mevlânâ'ya göre bedenin ölümüdür. İlahi soluk olan ruh için ölüm diye bir şey yoktur. Ruh ait olduğu asli vatanına geri dönecektir. Bu bir kavuşmadır. Zahiren ölüm vardır; hakikatte ise yoktur. Ölüm dediğimiz şey bu beden gecekondusunun yıkılması ve ruhun ruh sarayına geri dönmesidir." şeklinde açıklıyor. Türkiye'de Topkapı Sarayı'ndan sonra en çok ziyaretçisi olan Mevlânâ Müzesi'ni günde 3 bin kişi ziyaret ediyor. Ziyaretçilerin yarısından fazlasının
yabancı olması; Mevlânâ sevgisinin bütün dünyaya yayıldığının ispatı niteliğinde.