Mevlana'nın evinin yerini buldular

Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Uz, 1885 yılına kadar ''Molla-i Atik Medresesi'' olarak faaliyet gösterdiği iddia edilen, Mevlana'nın evinin yerini kesin olarak tespit ettiklerini bildirdi.

Mevlana'nın evinin yerini buldular

Araştırmalarına ilk olarak Konya'nın merkezinde bulanan Alaaddin Tepesi etrafından başladıklarını ifade eden Uz, Alaaddin Caddesi üzerindeki tarihi eserlerin yerlerini tespit etmeye başladıklarını dile getirdi. Uz, Alaaddin Caddesi'nin kuzeydoğusunda bulunan, eski adıyla Çifte Merdiven Mahallesi olarak bilinen Şems-i Tebrizi Mahallesi'nde araştırmalar yaptıklarını anlattı. -İLK İPUCU: SEYFİYE MEDRESESİ- 1924 yılı tapu kadastro kayıtları ve Konya Büyükşehir Belediyesi harita kayıtları ile tarihi belgeleri incelediklerinde Mevlana'nın evinin kesin yerinin bilgisine ulaştıklarını belirten Uz, Mevlana'nın evinin Seyfiye Medresesi'nin bitişiğinde olduğunun çoğu kişi tarafından bilindiğini açıkladı. Mevlana'nın evinin yerinin tespit edilmesine yönelik 1956 yılında da Araştırmacı Mehmet Önder tarafından çalışmaların yapıldığını anlatan Uz, şunları kaydetti: ''Yaptığımız araştırmada en küçük bir tereddüt bile mevzu bahis değil. Çünkü sabit olduğu bir nokta var. Seyfettin Karasungur Türbesi'nin kuzeyinde Seyfiye Medresesi inşa edilmiş. Tarihi kaynaklara göre Seyfiye Medresesi'nin bitişiğinde Mevlana'nın evi yani Molla-i Atik Medresesi bulunuyor. 1924 yılındaki tapu kayıtlarında Mevlana'nın evi 1017 metre genişliğindeki bahçenin birebir güneybatı köşesinde yer alıyor.'' -''1885 YILINA KADAR 'MOLLA-İ ATİK' MEDRESESİ OLARAK BİLİNİYOR''- Mevlana'nın babası Baha Veled'in 1228 yılında Karaman'dan Konya'ya geldiğini belirten Uz, Veled'in ve ailesinin ilk olarak Altunba Medresesi'ne yerleştirildiğini, bir süre sonra Baha Veled'in isteği üzerine Selçuklu devlet adamlarından Bedreddin Gühertaş'ın yaptırdığı Molla-i Atik Medresesi'ne taşındıklarını ifade etti. Mevlana'nın ölümünden sonra 1885 yılına kadar medrese olarak işlevini sürdüren Molla-i Atik Medresesi'nin bir çok müderris yetiştirdiğini açıklayan Uz, 1924 yılına kadar boş bırakılan medresenin 1942 yılında Ahmet Civelek adında bir kişiye satıldığını vurguladı. 5-6 yıl sonra Halil İbrahim Erdönmez'e devredilen arazinin vakıf alanı olarak tespit edilmesinin ardından Büyükkoyuncu Vakfı'na devredildiğini hatırlatan Uz, Bursa'da yaşayan Erdönmez ailesi ile irtibata geçtiğini, ailenin ellerinde bulunan belgeleri kendisine gönderdiğini söyledi.
<< Önceki Haber Mevlana'nın evinin yerini buldular Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER