Türkiye’de 29 adet Mevlevihane bulunuyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan bu Mevlevihanelerin bir kısmında, asıllarında olması gerektiği gibi mescit, Mevlevi ayininin yapıldığı salon bir arada bulunuyor.
Böylece Mevlevihanelerde, hem namaz kılınıyor hem de sema yapılıyor. Ancak Türkiye’nin en çok bilinen Mevlevihanesi, Mevlana Müzesi’nde namaz alanı bulunmuyor. Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem de bu duruma itiraz ederek, Mevlana Müzesi’nin bir kısmının, mescit olarak kullanılması gerektiğini belirtiyor. Ertem, “Konya’daki Mevlana tekkesinde de mescit bölümünde mihrap duruyor, müezzin mahfili bulunuyor ama ortası müze yapılmış; mihrapla, mahfil arasındaki alanda yazma eserler sergileniyor. Bunlar başka bir alanda veya tekkenin müştemilatı, kütüphanesi mahiyetinde yerler var, gerekirse orada da sergilenebilir.” diyor.
Mevlana Müzesi’nin aslının tekke olduğunu hatırlatan Ertem, Cumhuriyet’in ilk yıllarında tekke ve zaviyelerle ilgili karardan sonra kapatıldığını ancak önemi dolayısı ile müze olmak şartı ile yeniden açıldığını söylüyor. Adnan Ertem, müzeye imam atanması, vakit namazların kılınması gibi bir isteklerinin olmadığını ancak vakfiyesine uygun olarak muhakkak bir namaz alanı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Konya Valiliği ile Konya İl Kültür Müdürlüğü ile konuştuklarını, müzede bir mescit alanının açılmasının önünde hiçbir engel bulunmadığını belirten Ertem, “Mevlevi tarikatının zorunluluklarından birisi olan semayı namazdan ayıramazsınız, aksi halde folklorik bir unsur haline dönüşüyor. Ondan sonra da amacının dışında kullanılıyor, düğünde sema yapan insanlar var.” diye konuşuyor. Ertem şu bilgileri veriyor: “Vakıflarla ilgili aslına uygun kullanılması gibi bir isteğimiz var. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın elinde bulunan ve müze olarak kullanılan, Trabzon Ayasofya ile İznik Ayasofya’yı, aslına uygun kullanılmadıkları için bakanlıktan aldık. Vakfiyelerine uygun hale dönüştürdük.”