Rahimdeki sağlıksız çocuk
Geçen hafta son olarak günümüzdeki tıbbî bilgiler ışığında döllenme olduğu andan itibaren cenin
kürtaja tabi tutulamaz görüşü daha doğru ve buna bağlı olarak 120 gün etrafındaki hükümler dönemin bilgilerine dayandığı için bugün geçersiz değil midir diye sormuş ve
evet cevabını vermiştik. Neden?
Önce şu 120 gün meselesinin dayanağını ele alalım.
Efendimiz (sas) bir hadislerinde; "Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddette "alaka; rahim duvarına asılı nesne" olur. Sonra bu kadar müddette "mudga; bir çiğnemlik et" olur. Sonra
Allah bir meleği dört kelimeyle gönderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını yazar, sonra ona ruh üflenir." (Buhari, Bedü'l
halk, 6) buyuruyor. Hadiste bahsedilen bu üç safha toplam 120 gün ediyor. Bazı fakihler buradan hareketle 120. güne yani ruh üfleninceye kadar ceninin rahim duvarına asılı kan pıhtısı, çiğnemlik et olup hayatiyet/canlılık kazanmadığına zann etmiş ve kürtaj yapılabilir hükmünü vermişlerdir. Onlara böyle düşündüren ikinci önemli husus dönemin tıbbî bilgileridir.
Halbuki günümüzde tıp dünyası tam aksini isbat etmiş durumdadır. Döllenme olduğu andan itibaren cenin anne rahminde canlılık kazanmaktadır. Dolayısıyla aslında düşük yapma, kürtaj vb. hükümlere hiçbir şekilde temel olmayacak hadisten hareketle verilen bu hükmün, kanaatin, görüşün de geçerliliği ortadan kalkmıştır.
İmdi bu bilgiler ışığında rahimdeki sağlıksız çocuğun alınması meselesine gelince;
cevap kendiliğinden ortada. İlk günden itibaren
yaşama hakkını Yaratanından alan o nefse,
sakat doğacak, yük olacak,
aile denge ve huzurunu etkileyecek, yaşam tarzını bozacak, toplumsal açıdan sosyal istikrarı engelleyecek, sağlık harcamalarına yapılacak masrafla milli servet heba edilecek vb. gerekçelerle kürtaj yapılabilir deme,
cinayet anlamını taşır. Bunun bugün toplumumuzun içinde bedensel ve zihinsel
özürlü olarak hayatını devam ettiren insanların öldürülmesi ile hiçbir farkı yoktur.
Bu yaklaşımın bir tek istisnası olabilir; o da tıbbın hamilelik, harici bir müdahale ile hemen sonlandırılmadığı takdirde anne hayatı
tehlike altındadır, dediği kavşaktır. Zaten bu durumda ceninin sağlıklı olması ile sağlıksız olması arasında anneyi
tercih hükmü açısından fark yoktur.
Ne olacak o zaman? Bile bile bedenen veya zihnen sağlıksız bir çocuğa mı sahip olacağım? İşte
İslam insanını diğerlerinden ayırt eden nokta burası; evet. Allah sizin ve çocuğunuzun kaderini öyle takdir buyurdu ise; yapılacak şey Yunus diliyle "Gelse Celalinden cefa/Yahut Cemalinden
vefa/İkisi de cana safa/Kahrın da hoş, lütfun da hoş" deyip katlanmaktır.
Üçüncü şahıslar için bunu söylemenin çok kolay, ama birebir yaşayanlar adına çok zor olduğunun idrakindeyim. Aklıma gelen "ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar" deyimi. Buna "hastası olan da her gün ağlar" diye ilavede bulunabilirsiniz. Ama Allah'a, ahirete, kadere inanan insan için çıkmaz
sokak burası. Başka çare yok. İsterseniz musibet ve meserret, sağlık ve hastalık, zenginlik ve fakirlik her şeyin
imtihan unsuru olduğunu yeniden hatırlatalım.
Son 7-8 yılda "ultrason neticesine göre çocuğum sakat doğacak,
beyin gelişimi dolayısıyla geri zekalı olacak" vb. nedenlerle yanıma gelip "aldırabilir miyiz" sorusu ile karşılaştığım en az 10 hadise oldu. Tahmin ettiğiniz gibi hepsine cevabım "hayır" idi. Tavsiyem; bir; ceninin anne karnında ameliyatı dahil tıbbî her türlü müdahaleyi yaptırmak, iki; Allah'a dua. Her şey O'nun elinde ve O'nun her şeye gücü yeter demek oldu. İsmen hatırladığım bu vakaların hepsinde de çocuklar sağlıklı doğdu. Bu aşamada benim aklıma gelen ihtimaller şunlar; ya sağlıksız hükmünü veren uzmanlar hata etti, abarttı, ihtimalleri vukuat yerine koydu; veya Allah dualara icabet etti. Her tesbit böyledir, her vak'a böyle sonuçlanır demiyorum; sadece yaşadığım 10 veya daha fazla vak'anın neticesini sizlerle paylaşıyorum.
Son söz "O'nun ol dediği şey hemen olur; olmamasını dilediği şey de olmaz."
AHMET KURUCAN/ZAMAN