Müzisyenler, eserlerini bu zaman diliminin büyük bölümünde plaklar aracılığı ile kitlelerle buluşturdu. Ardından gelerek plakların yerini alan
kasetler ise 70'lerin başında kurduğu krallığını 90'ların sonuna kadar sürdürdü.
Kasetle birlikte ona can veren ''
teyp''ler de üretilmiyor artık. Günümüzde tahtını CD'ye kaptıran kasetler deyim yerindeyse can çekişiyor...
Ankara'daki 12 metrekarelik bir derme çatma dükkan ise, kasetin henüz düşmeyen son kalelerinden biri olarak var gücü ile bu değişime direniyor.
Ankara'nın bitpazarı olarak da bilinen
İtfaiye Meydanı'ndaki Mehmet Koçoğlu'nun dükkanına adım attığınızda, kendinizi zamanın farklı bir boyutuna ışınlanmış hissediyorsunuz. Küçücük dükkanın her köşesine istiflenmiş 40 bine yakın kaset, sizi onlarca yıl öncesinin Türkiye'sine götürüyor. Gerek kaset kapaklarında gerekse dört yana asılmış posterlerde Türk müziğinin ünlü simalarının “zaman insanları ne kadar da değiştiriyor" dedirten fotoğrafları ile göz göze geliyor, kimine hüzünleniyor, kimine ise gülümsüyorsunuz.
''Bunlar benim
aile albümüm...
Gönül dünyamda hepsini büyüğüm, arkadaşım, dostum, çocuğum gibi gördüm. Hepsini biriktirdim, kolladım, bugüne kadar da getirdim' diyor 43 yaşındaki Mehmet Koçoğlu eliyle metruk dükkanının dört bir yanını işaret ederek. Koçoğlu, çocukluğundan bu yana ilgi duyduğu plak ve kaset biriktirme sevdasını 1989 yılında mesleğe dönüştürmüş. Bir yandan bu işin esnaflığını, diğer yandan da koleksiyonerliğini yapmış. Bir
sanatçının albümü piyasaya sürülmüşse hem onu edinmiş hem de devamında çıkan başka albümlerini de alarak sanatçıların ''serilerini'' tamamlamış.
Koçoğlu, genelde hangi tür
müziklerin ilgisini çektiği yönündeki soruya, ''Hiçbir sanatçıyı seçmedim, çünkü her biri ile ayrı bir gönül bağı kurdum" yanıtını veriyor. Çünkü O'na göre, ''Her birinin gönül dünyası farklı ve onların ezgilerinde, bestelerinde Anadolu'nun tüm yaşanmışlıklarını hissetmek mümkün"...
Dükkanda bir ''kargaşa'' havası olsa da Mehmet Koçoğlu sorduğunuz isme ait kaseti çok kısa bir sürede önünüze koyuyor. Bunu da, ''Hepsi üst üste gibi görülse de kendi içinde bir kaydı var. Sanatçı isimlerine, piyasaya çıktıkları yıla, türlerine göre raflara, yerlere yerleştirilmiş durumdalar'' diye açıklıyor.
-''KAPIMIZ HERKESE AÇIK''-
Yaptığı işin en zevkli yanı dükkanını ziyarete gelenlerle kurduğu
iletişim O'na göre. ''Burayı bir müze gezer gibi dolaşıyorlar. İlginç kaset kapakları ilgilerini çekiyor. İbrahim Tatlıses'ten Müslüm Gürses'e, Muazzez Abacı'dan Erkin Koray'a kadar binlerce sanatçının
gençlik yıllarında çıkardıkları albümlerin kapaklarındaki fotoğraflarını izlemekten keyif alıyorlar. Aralarından ''ücreti neyse vereyim, hiçbir şey almayacağım sadece yarım saat bu kasetleri seyredeyim'' diyenler de , ''fotoğraf çekebilir miyim?'' ricasında bulunanlar da çıkıyor. Kapımız herkese açık'' diyor.
Bu ziyaretler sırasında zaman zaman ilginç şeylerin de yaşandığını ifade ediyor. “Geçenlerde böyle bir kişi geldi. Aradığı kaseti çıkarıp kendisine uzatınca heyecandan fenalaştı ve yere yığıldı. Meğer çok önemli yeri varmış o kasetin kendi hayatında ve bir türlü bulamıyormuş'' diye bir anısını paylaşıyor ve gülümseyerek, ''bilsem alıştıra alıştıra verirdim'' diye ekliyor.
Yaptığı işi bir ''kültür hizmeti'' olarak gördüğünü vurgulayan Mehmet Koçoğlu son olarak şunları söylüyor: ''Maddi bakımdan çok büyük şeyler elde etmedim ama huzurluyum. Radyolar, televizyonlar, bazı yapım şirketleri sıklıkla kapımı çalıyorlar. Amacım bu koleksiyonun bir şekilde herkese ulaşabilmesi, o zaman çok mutlu oluyorum.''
Biz kendisiyle vedalaşırken yerinden kalkıyor, kasetçaların içine bir kaset yerleştirip biraz ileri sarıyor. ''Geceler yarim oldu...'' şarkısının hüzünlü melodisinin dolmaya başladığı dükkandan, ''
Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime...'' dizeleri dışarıya doğru taşarken ayrılıyoruz.