'İyi bir kare için iyi bir insan olunmalı'

Dünyanın en prestijli foto ajanslarından Magnum'un bol ödüllü foto muhabiri Paolo Pellegrin (43), iyi fotoğraf çekmenin yolunun iyi insan olmaktan geçtiğini düşünüyor.

'İyi bir kare için iyi bir insan olunmalı'

Genç fotoğrafçılara, "İnsanlığınıza yatırım yapın." tavsiyesinde bulunan Pellegrin, "Daha iyi insanlar daha iyi fotoğrafçı oluyor. İyi fotoğrafları iyi insanlar çekebilir. Daha iyi bir birey olursanız bu fotoğrafçılığınıza da yansıyacaktır." ifadelerini kullandı. İtalyan fotoğrafçı, Zaman Gazetesi'nin düzenlediği 5N 1K 1T Gazete Tasarım Günleri'nin konuğu oldu. Eğitimlerin son gününde genç tasarımcılara ders veren Pellegrin, kendi içinde yaşadığı yolculuğu ve bunun fotoğraflarına yansımasını anlattı. "Zannediyorum bir bağlantı noktası buldum." diyen Fotoğrafçı, bu noktayı, "Kim olduğunuz ve ne söylemek istediğiniz arasındaki bağlantıdır. Zihniniz, yüreğiniz ve gözünüz arasındaki doğru bağlantıyı kurabilmektir. O bağlantıyı yakaladığınız an sadece sizindir ve çektiğiniz fotoğraf sadece size aittir." sözleriyle anlattı. 1964 Roma doğmulu Pellegrin, yıllar önce asıl mesleği mimarlığı bırakarak fotoğrafçılığa geçti. "İçimdeki sesle bağlantı kurdum." diyerek açıkladığı bu geçişten sonra adeta mesleğin zirvesine çıktı. Fransız Vu ve İtalyan Grazia Neri ajansları ile çalıştı. 2001'de Magnum'a aday gösterildi, 2003'te da kabul edildi. İlk büyük ödülünü 1995'te World Pres Photos (Dünya Basın Fotoğrafları) ödülünü kazandı. Aynı fotoğrafla bir sonraki yıl Kodak Genç fotoğrafçılar ödülünü kazandı. Bu eser onu Dünya Basın Fotoğraları Master Sınıfı'na yükseltti ve Euro Fiji ödülünü kazandırdı. Romanya, Uganda ve Bosna'da çekilen fotoğraflardan oluşan ilk kitabı 1997 yılında Children (Çocuklar) adıyla yayınlandı. Kitap, Gijon'daki Uluslararası Foto Festivali'nde ödül aldı. 1999 yılında Cambogia kitabıyla portreler kategorisinde üçüncülük, Dünya Basın Fotoğrafları 'haberlerde insanlar' dalında birincilik kazandı. Yine aynı eserle Leica Mükemmellik Madalyası ve Robert Capa Altın Madalya Ödülü aldı. Yaser Arafat'ın cenazesinde çektifi fotoğraflarla 2004 Dünya Basın Fotoğrafları yarışmasında hikayeler kategorisinde ikinciliği haketti. Foto ajansı Magnum'un New York ofislerinde oturuyor. Ona göre fotoğraf, "Başkalarıyla bir köprü, bir bağ kurmak." 'Bir insanla sohbete başlamak için daha ileriye uzanmış bir kol gibi' tarif ediyor fotoğrafı. Başta Filistin olmak üzere Bosna, Kamboçya, Irak gibi savaş bölgelerinde çalıştı. Savaşlar, tsunami, patlama ve kasırgalarla sarsılmış insanların fotoğraflarını çekti. Bu süreçte onbinlerce ceset gördü, acıyı yansıtan binlerce fotoğraf çekti. Bunların kendisini her geçen yıl daha da hassaslaştırdığını söylüyor. Bu nedenle çekemediği bir çok fotoğraf var. Bu yüzden de, "En sevdiğim fotoğraflarım çekemediğim fotoğraflar." diyor. Yaşadığı psikolojiyi Amerikalaların 'merhamet yorgunluğu' tabiriyle açıklıyor: "O kadar çok acı görüyorsunuz ki artık daha fazla görmek istemiyorsunuz." Buna rağmen fotoğrafın vazgeçilmeziliğine vurgu yaparak, "Fotoğrafçılık çok güçlü bir silah. Ortak bilincimizin hazinesi. Tarihin her döneminde fotoğrafçılık önemliydi ama şimdi çok daha önemli bir süreçten geçiyoruz." diye konuşuyor. Pellegrin, çektiği fotoğraflarda kendisine bir çok kaynağın rehberlik ettiğini dile getiriyor. Bunlardan birincisi edebiyat. Çok okuyan biri olarak, "Görerek okurum. Okurken zihnimde bir çok imaj, bir çok sahne oluşur." diyor. Aynı zamanda bir sinemasever olarak, bazı yönetmenleri derinlemesine incelemiş. İtalya'da sanat tarihi okuyan fotoğrafçı, aldığı eğitimin yanı sıra çocukluğunda edindiğim kültürel geçmişin de kendisine yardımcı olduğunu söylüyor. Pellegrin, 11 Eylül'de yaşadığı duygusal bir anıyı da paylaştı. İkiz kule saldırılarının olduğu gün Paris'ten New York'a uçan Pellegrin, yaşadıklarını şöyle anlattı: Hostes gelip kulağıma, intihar saldırısı olduğunu ve 50 bin kişinin öldüğünü söyledi. O anda dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını hissettim. Uçak Kanada'ya yönlendirildi. 6 gün boyunca ülkenin kuzeyinde bir yerde tutulduk. New York'ta olamadığım için adeta karaciğerimi kemiriyordum, öfkeden kuduruyordum. Yedinci gün bize 'Gidebilirsiniz' dediler. Fakat New York'a değil gerisin geri Roma'ya döndürdüler. Büsbütün öfkeden kudurdum. Fakat Roma'ya indiğim gün babam öldü. Son anlarına yetişebildim ve onunla vedalaşma imkanı buldum. Bu benim için çok büyük bir armağan oldu.
<< Önceki Haber 'İyi bir kare için iyi bir insan olunmalı' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER