İNSAN ALDANDI MI?
İnsan, Kainat'ın en kompleks varlığı. Cirmi çok
küçük ama ihtiva ettiği mana çok büyük. Maddi yönü itibariyle belki bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak manevi yönleri itibariyle ruhun kendisine can verdiği, nefis gibi, yaratılış amacı uğrunda değerlendirilemezse başına dert olan, vicdan gibi varlığını hissettiğimiz ancak görüp gösteremediğimiz, irade gibi insanı gerektiğinde meleklerden bile üstün kılabilen cihaz ve cihazatlarla donanımlı olan bir varlık nereye kadar anlaşılabilir?
Anlaşılamadığı ve tam olarak çözümlenemeyeceği için Kur'an'ı Kerim, insanlık tarihi boyunca mahiyeti merak edilmiş ruh konusunda “rabbinin katından bir şeydir” deyip kapıyı kapatırken, insan konusunda bir kitap yazan meşhur
Fransız Tıp Doktoru Alexis Carrel yazdığı kitaba “İnsan Denen Meçhul” ismini vermek zorunda kalmıştır. Aslında kitaba verilen bu isim insanı çok veciz bir şekilde
tarif etmektedir.
İnsanı tam tanımlayamayıp anlayamasak da bildiğimiz bir gerçek var ki; o da insanın dünyada
imtihan olduğu gerçeği. Bir tarafta vicdan diğer tarafta nefis arasında sürekli gidip gelen bir varlık insan. Allah'ın yüce kitabında “ruhumdan üfledim” dediği ruhla canlı olabilen insana, vicdanına uyması için melekler sürekli dua ederken, nefsine uyması için de
şeytan her daim telkinde bulunmayı
ihmal etmiyor. Dolayısıyla insanın eşref-i mahluk olan yönü Allah'a müteveccih iken, esfel-i safilin olan yönü de her daim Şeytan'a bakmakta.
Şeytan, varlığını göremediğimiz ancak gerek Kur'an'ı Kerim'den öğrendiğimiz gerekse de varlığını hissettiğimiz ezeli düşmanımız. Hayattaki en büyük amacı atası Hz. Adem yüzünden Cennetten kovulduğuna inandığı insanın cennete gitmemesi için sürekli plan ve projeler üretmek. O, o kadar sinsi ve tehlikeli bir düşman ki kendisinin varlığını inkar ettirerek bile insanı saptırabilir. Yani davasına bu kadar sadık bir düşmanı Şeytan insanın.
İşte Samanyolu TV'nin bu seneki flaş dizilerinden biri olduğunu müşahede ettiğim “insan aldandı” adlı dizi bu gerçeğe
parmak basıyor. Şeytan'ın insana nasıl sinsice yaklaştığını, hangi boşlukları nasıl da kullandığını, nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını, insanın zaaflarını ustaca ortaya koyuyor. Böylece ezeli düşmanımıza karşı bizleri uyarıp bilgilendirerek, realite planında insan olma yolunda yardımcı oluyor izleyicisine.
Dizinin son kısmı özelikle dikkate değer. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz” hakikatının bir ifadesi olarak insanın son nefesinde Rahman'a uyup imanlı mı gideceği, yoksa Şeytan'a uyup ebedi hayatını kayıp mı edeceği konusunda dikkatleri en can alıcı noktaya teksif ediyor.
Böylece teknolojinin insanlığa
hizmet yolunda kullanıldığında ne kadar faydalı olabildiğini müşahede ediyoruz.
Varlığını, insanın, potansiyel insanlıktan realite planında insan olmasına adamış bulunan bir düşüncenin dünyaya açılan penceresi olan Samanyolu televizyonuna, bu orijinal projesi dolayısıyla, mesleği insanın yetişmesi olan bir öğretmen olarak teşekkürlerimi sunuyorum.
Taha
Ünal
Din Sosyolojisi Uzmanı
[email protected]