Devlet imkanları ile Risale-i Nur’un basımının ihtiyaçları karşılamayacağını ifade eden İhsan Atasoy, en son İşarat’ül İcaz isimli eserin basımında bu gerçeğin ortaya çıktığını hatırlattı. Atasoy, "Hani İşaratü'l-İcaz basılacaktı?" diye sordu.
Basım hakkı Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, basım yetkisi Bakanlar Kurulu'nda olacak şekilde yapılmak istenen düzenlemenin Risale-i Nurların insanlara ulaşmasını engelleyeceği endişesi arttı. Uzmanlar, konuyla ilgili düzenlemenin Risale-i Nur’un gayesine hizmet etmeyeceğini, manevi olarak Nur’ların insanlara götüreceği hakikatlerin bu şekilde engellenmiş olacağı uyarısında bulundu.
KAÇ TANE BASILACAĞINA DEVLET KARAR VEREMEZ
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinin biyografilerini yazan ve bu alanda önemli çalışmaları olan İhsan Atasoy, bu gayretin sadaka-i makbule’yi engelleme anlamına geleceğini belirterek, “Korkarım ki musibeti davet etmiş oluruz.” dedi.
Risale-i Nurların devlet tekeline geçmesini endişe ile karşıladığını belirten Atasoy, başarılı işlerin altında hep özel girişimin bulunduğunu, Türkiye’de de devlet kontrolünde olan şeylerden kurtulmak için büyük bir gayret bulunduğunu hatırlattı:
“Her alanda böyle oluyordu, daha kaliteli, daha seri, daha yaygın, daha güzel eserler yapabilmenin yolu özelleştirmeden geçer. Bu eğitimde de böyle, ekonomide de böyle her alanda bu bir gerçektir. Öyle olunca Risale-i Nur gibi büyük bir eserin devlet kontrolüne girmesi beni endişelendiriyor. Çünkü devlet diyecek ki ‘bu sene 100 bin tane basacağım bu yeter’ Hâlbuki bir milyon ihtiyaç var, onu düşünmez.”
Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadelerinin de bu konuda yön gösterici olduğunu hatırlatan Atasoy, “Şöyle diyor Üstad talebelerine: ‘Sizin vazifeniz Risale-i Nur’un tab’ı değil sadece, neşri’… Yani ele ulaşması, insanlara ulaşması. O da yetmez. Oradaki hakikatleri insanların dimağına ulaştırmak. Bunun bir eğitim sistemi, bir tedris tarzında, irşad tarzında yapmak.” şeklinde konuştu.
HANİ İŞARATÜ'L-İCAZ BASILACAKTI?
Devlet imkanları ile Risale-i Nur’un basımının ihtiyaçları karşılamayacağı uyarısında bulunan Atasoy, en son İşaratü'l-İcaz isimli eserin basımında bu gerçeğin ortaya çıktığını hatırlattı. Atasoy'a göre burada manevi bir risk var:
“Yarın öbür gün devlet ‘biz bu kadar tahsise ayırdık, 100 bin tane bastırdık, yeter’ diyecek. Nitekim İşaratü'l-İcaz hala basılacak. 250 tane basıldı, 30 bin basılacaktı. Aylar geçti devlet bürokrasisi yavaş işleyen bir şey. Ama imana ihtiyaç her geçen gün artıyor. Bunu devlet karşılamadığı takdirde bu iman hakikati, oyuncak değil ki. İnsanların ebedi hayatı kaybetme veya kazanma meselesi. Diyelim ki ulaştırmadınız, o insanlar imansızlıkla öbür aleme gittiler. Bunun hesabını kime nasıl vereceğiz. Burada büyük bir manevi risk var.”
ÜSTAD’IN İSTEĞİ FARKLIYDI
İhsan Atasoy, Üstad’ın da bu eserleri devletin basmasını istediği yönünde yaşadığı dönemde telkinlerde bulunduğu şeklinde karşı görüşler dile getirildiğini, ancak bunun çok farklı bir gaye ile yapıldığını söyledi. Üstadın amacının Risaleler üzerindeki yasakçılığı kaldırmak olduğunu hatırlatan Atasoy, ''Üstad, Risale üstündeki yasak engelinin kalkması için istemişti. Devlet basarsa bu engel kalkar, daha geniş ellere daha rahat ulaşır diye. Üstadın hedefi bu. Yoksa devletçilikle devletin kontrolünde bir şeyi düşündüğünden değil. Nitekim devlet bunu Menderes zamanında yapmayınca, nasip olmayınca bunu talebeler mi yapacak diye neşriyatla vazifelendirdiği talebeleri teşebbüs ettiler. Bugüne kadar belki en çok basılan, okunan, yayılan bir eser külliyatı” değerlendirmesinde bulundu.
MUSİBETLERE DAVETİYE ÇIKARIR
Bediüzzaman Hazretleri’nin Risalelere yönelik engelleme çalışmalarına karşı musibet uyarısını dile getiren Atasoy, “Yavaş işleyen devlet çarkı içinde devlet el koyup da Nurların basılması ve yayılması geciktirilirse korkarım ki büyük bir maddi tokat gelir. Buna teşebbüs edenlere de, devlete, millete de gelir. Çünkü Üstad, ‘Risale-i Nur’a bir taarruz, bilerek ya da bilmeyerek yapıldığı zamanlarda daima musibetler ülkemize gelmiştir’ diyor. Çünkü Risale-i Nurlar iman hizmeti olarak sadaka-i makbuledir. Anadolu’dan bütün belaların def’ine, hatta ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalmasının sebebi diplomatlık değildir, aslında Risale-i Nur’un o manevi fütuahatıdır ki, ülkemizi bu savaşın dışında kalması şeklide yorumluyor. Dolayısıyla bizler bunun basımını ve neşrini engellediğimiz zaman bu sadaka-i makbuleyi engellemiş oluruz ve arkasından da korkarım ki musibeti davet etmiş oluruz.” uyarısını dile getirdi.
Sadece tenkit amaçlı değil, yapıcı görüşler de ortaya koymak gerektiğini belirten Atasoy, devletin bu konuda iyi bir şey yapmak istemesi durumunda Risale-i Nur nüshaları arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmayı yapabileceğini hatırlattı. Eserler için orijinal tek bir nüshanın ortaya çıkarılması için bu çalışmanın yararlı olacağını belirten Atasoy, onun da bundan sonra basılacak eserler için örnek olabileceğinin altını çizdi.
'DİMYAT'A PİRİNCE GİDERKEN...'
Ancak son gelişmelerin bu niyetle yapıldığını düşünmediğini belirten Atasoy, “Niyetin bu olduğu ilgililere anlatıldı mı? sorusuna, “Zannetmiyorum, burada sadeleştirmeyi engellemek gibi hissi bir gayret var. Bu gayret, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma’ gibi bir sonuç doğuracak endişem var.” cevabını verdi.
Risale-i Nurların devlet kontrolüne alınmasının bu eserin bürokrasinin çarkları arasında heder olacağı uyarısında bulunan Atasoy, “İmansızlıktan ebedi cehenneme gidecek insanların vebali de bu meseleye vesile olanların üzerinde olur diye endişe ediyorum. Şu ya da bu şekilde Risale-i Nur’un engellenmiş olması Allah korusun bazı maddi musibetleri de davet edebilir." ifadesini kullandı.