İddialar hezeyandan ibaret!

İslam dininde Kur’an’dan önceki semavi kitapların yeri çok nettir. Bütün Müslümanların “imanın şartları” adı ile bildikleri 6 esastan biri, Allah’ın kitaplarına iman etmektir. Bu şartlar bizzat Peygam

İddialar hezeyandan ibaret!

Ayrıca Kur’an’ın birçok ayetinde yer almıştır. Onlardan sadece birini zikredelim: “Sana Kitap’ı gerçeğin ta kendisi ve daha önce indirilen kitapları tasdik edici olarak indiren O’dur. Bundan önce de insanlara doğru yolu göstermek için Tevrat ve İncil’i indirmişti..” Fakat Tevrat ve İncil nazil oldukları gibi kalmamış, zaman içinde metinleri değişikliğe uğramıştır. O kitapların tahrif edildiklerini bildiren birkaç ayet vardır. İslam alimlerinin ekserisi bu değişikliğin hem lafız, hem de manada olduğunu söylerler. Buna mukabil Fahreddin Razi, Şah Veliyyullah Dehlevi, Muhammed Abduh gibi bazı zatlar değişikliğin lafızda olmayıp yorumlamada olduğunu düşünürler. Fakat ben şahsen, ekseriyetin dediği gibi hem lafız, hem de manada yani, yorumda olduğu fikrindeyim. Bunu “Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık” (1. basım Diyanet İşleri Başkanlığı, 1988. 3. basım 1995 İstanbul) kitabımda uzunca anlatmış bulunuyorum. Tevrat ve İncil metinlerinde uzman değilim, bundan ötürü bu konuda yazdıklarımı Avrupa’da 3 asır boyunca yapılan “Metin eleştirisi” konusunda uzmanların görüşlerine dayandırmaktayım. Bunlardan en meşhuru, 14 uzman tarafından hazırlanıp yayınlanan “İntroducion a la Bible” adlı 2 ciltlik mufassal eserdir. Keza Fransızcadan çevirdiğim .Bucaille’nin “Tevrat, İnciller, Kur’an ve Bilim” eseri de bu konuyu bilimsel bir şekilde ortaya koymaktadır. İslam alimleri, tahriften sonra aslı semavi olan kitaplardaki bilgilerin nasıl değerlendirileceği konusunda farklı tutumlar izlemişlerdir.. Bazıları onları, göz önünde bulundurmazken İmam Gazali, İbn Hazm, İbn Teymiyye, Rahmetullah El Hindi, Hüseyin Cisri, Manastırlı İsmail Hakkı, Muhammed Reşit Rıza, Seyyid Kutup, El Mevdudi, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Tahir İbn Aşur, Muhammed Dıraz gibi birçok müfessir ise onlara atıfta bulunur, yani Kur’an’ı Kerim’de bahsedilen hadiselerin diğer semavi kitaplarda nasıl anlatıldığını göstererek okuyucuya mukayese etme imkanı verirler.Diyanet de dipnot gösteriyor Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yakın zamanda yayınladığı ve bir ilim heyeti tarafından hazırlanan “Kur’an Yolu” tefsiri yüzlerce yerde aynı atıfları ve iktibasları uygular. Mesela bunlardan Muhammed Draz “Kur’an’a Giriş” ve “Kur’an’da Ahlak Prensipleri” adlı eserlerinde, Tevrat ve İncil’in asıllarının İlahi vahye dayanması sebebiyle onlardaki müşterek iman, ibadet ve ahlak ilkelerini ayrıntılı olarak gösterir. Mesela, En’am Suresi 151-152. ayetlerde bildirilen on hükmün, keza İsra 31-34. ayetlerde bildirilen hükümlerin şimdi mevcut Tevrat ve İncil’deki paralellerini gösterir. Kur’an’ın Tevrat ve İncil karşısındaki konumunu bildiren çok sayıda ayet vardır. Sadece birini zikredelim; “Sana da, daha önceki kitapları, hem tasdik edici, hem de onları denetleyici olarak bu Kitap’ı, gerçeğin ta kendisi olarak indirdik.” (Maide 48) Şu halde Kur’an-ı Kerim’in eski kitaplar karşısında iki konumu vardır; Tasdik ve hakemlik (denetleme). M.Dıraz gibi zatların yaptığı da bundan ibarettir. Ben (Kur’an’ı Kerim ve Açıklamalı Meali) adlı eserimde bu paralelliklere atıfta bulundum. O kitaplardan iktibas yapmadım, o bilgilerle Kur’an’ı açıklamadım. Sadece hadiselerin oralarda da geçtiğini, Kur’an-ı Kerim’in anlatımıyla onların anlatımını mukayese etmek yani Kur’an’ın tasdik ve hakemlik konumunu uygulamak isteyenlere dipnotla işaret etmekte fayda gördüm. Bu, bilimsel bir inceleme ve uygulamadan ibarettir. Yoksa (haşa) “Kur’an’a vahiy dışında kaynak gösterme” veya o kitapların asli şekilleriyle mevcut olup Kur’an düzeyinde olduklarını gösterme gibi bir manası yoktur. Mesela, Kur’an-ı Kerim 3/51’de (Hazreti İsa’nın ağzından) “Şüphe yok ki Allah hem sizin, hem de benim Rabbimdir. Öyleyse yalnız O’na ibadet edin!” O’nun bu manadaki sözüne Yuhanna 20/17; 4/23-24 cümlelerine atıfta bulunmakta hangi mahzur vardır? Bunu yapmak Kur’an’a mı hizmettir, Hıristiyanlığa mı hizmettir? İslam alimlerinin izlediği yol... Koyduğumuz notlara bakıldığında aradaki derin farkları işaret ettiğimiz açıkça görülür. Mesela, Yusuf Suresi’ndeki anlatım farklılıklarına birçok atıflarda bulunduktan sonra 100. ayete yaptığımız şu açıklama okunabilir: (Kur’an-ı Kerim; Tekvin ve Talmud birlikte incelendiğinde görülür ki Kur’an bazı yerleri ilaveli anlatıyor, bazılarını ise düzeltiyor ve reddediyor. Dolayısıyla Hazreti Muhammed’in bu kıssaları Yahudilerden öğrendiğini iddia etmenin hiçbir gerekçesi olamaz) Gazete sütunundaki yerimiz çok sınırlı olduğundan yaptığım şu atıflara bakılmasını rica ediyorum. Kur’an-ı Kerim 2/37.(Cennette yasaklanan meyveyi yedikten sonra Tevrat Hazreti Adem’in tövbe etmesinden ve tövbesinin kabulünden bahsetmez. Buna mukabil Kur’an bu çok önemli konuyu bildirir.) 2/75 (Kur’an Tevrat’ın tahrifinden bahsediyor. Biz de Eski Ahit, Yeremya kitabından -Yeremya, 8/8; 7/22-24-- cümlelerinde Yahudilerin tahriflerinin bizzat kendi kitaplarında bildirildiğini gösteriyoruz.).88; 4/3; 5/12.31 ; 7/152-154 ; 12/38-40.93; 19/15; 20/85 (Kur’an, Hazreti Musa Tur dağında iken geride kalan ümmetinin, Samiri tarafından “altın buzağı”ya tapmaya başlatıldığını bildirir. Aynı hadiseyi bildiren Tevrat ise maalesef “altın buzağı”yı yapanın Hazreti Harun olduğunu yazar. ----Çıkış 32/4; I.Krallar 1/28; Hoşea 8/5----) Kur’an mealinde bu işi ilk başlatanın ben olmadığımı da belirteyim. Türkiye’nin ve dünyanın çok iyi tanıdığı Muhammed Hamidullah hocamızın 1960’da yaptığı ve ondan sonrada 30 defadan fazla basılan ve Türkçeye de çevrilen mealinin yüzlerce yerinde bu atıflar bulunur. Mesela, sadece Bakara Suresi’nin ilk kısmında: 2/32.41.57.49.51.62.68.75.83.88.91 ayetlerine bakınız.Diğer taraftan Muhammed Esed İngilizce olarak yayınladığı ve Türkçeye 10 yıl kadar önce çevrilen ve ülkemizde çok yayılan mealinde de benzeri durumu görüyoruz: 2/35.33.49.54.61.67.83 Şimdi bana “Kur’an’ı tahrif ediyor” diyenler 10 yıldan beri neredeydiler? Anlaşılan bazı insanlar işe değil şahsa göre değerlendirme yapıyorlar. Suizan ederek güya bu işi diyalogu için yaptığımı vehmediyorlar. Diyaloğun manasını bilmeyecek kadar bilgisiz ve peşin hükümlü olduklarından dolayı da bunu, taviz vermek sanıyorlar. Cehaletin bu derecesi için öğrenim yapmak gerektiğini şimdiye kadar bilmezdim. Demek ki, bazılarının maksatları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek! Ama bu öyle kolay bir şey de olmayacak.
<< Önceki Haber İddialar hezeyandan ibaret! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER