İbadetlere göre zaman tanzim

Yüce Yaratıcı kendisine karşı yerine getirmemiz gereken kulluk vazifemizi farklı şekil ve zamanlara taksim ederek hem çeşitlendirmiş hem de zaman tanzimi adına bize önemli ipuçları vermiştir.

İbadetlere göre zaman tanzim

Mesela Cenab-ı Hakk’ın namaz vakitleri gibi kıymetli anları yirmi dört saatin içine koyması, O’nun zamana nur saçma maksadına matuf bir yol göstermedir. Hafta nursuz kalmasın diye onu, içinde eşref-i saat bulunan Cuma ile nurlandırmıştır. İnsan o en mukaddes ve en şerefli saatte ellerini kaldırıp kemerbeste-i ubudiyet içinde Allah’a teveccüh ederse, ellerinin boş dönmeyeceği vaadi vardır. Cenab-ı Hak, ayı dört Cuma ile, aynı şekilde üçyüzaltmışbeş günlük seneyi de Ramazan-ı Şerif ayı ile nurlandırmıştır. Allah’ın zamanın içinde serpiştirdiği böyle nur kaynakları vardır. Bunlar gün, hafta ve ay içinde olduğu gibi sene içinde ve insan ömründe de vardır. Bununla Allah bize zamanın değerlendirilmesi dersini vermiştir. Dünden bugüne aklı başında kimseler küçük zaman parçalarını değerlendirmek suretiyle bütün hayatlarını nurlu yaşamaya muvaffak olmuşlardır. Kanaat-i âcizanemce, Müslümanların en çok geri kaldıkları hususlardan birisi de zaman ve mesai tanzimidir. Müslümanlar gayretli ve fedakârdırlar; ama her nedense hayatlarını tanzim etmeye bir türlü yanaşmamakta ve alışamamaktadırlar. Mesailerini taksim etmeye alışamayan Müslümanlar, buna bağlı olarak bütün fedakârlıklarına rağmen kulluk düşüncesini hayatları için çok mühim bir gaye haline getirememektedirler. İyi bir zaman tanzimi nasıl yapılmalı? Müslüman, Allah’a kulluk ve bu uğurda gayret düşüncesini günün bütün parçaları içine sokmaya alışmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için şu hususlar önemlidir. 1- Ferdin hayatına İslam’a hizmet anlayışının girmesi, biraz da o ferdin gönülden inanmasına ve bu işin sancılısı olmasına bağlıdır. Böyle bir kişi zaman tanzimini de bu işin sancılısı olduğu nispette düşünecek, hizmetini sabah ile öğle, öğleyle ikindi, ikindi ile akşam, akşam ile yatsı zaman dilimleri arasına sokacak ve, “Eğer günün şu parçaları içinde kulluk adına bir gayretim olmazsa hayatımda bu zamanlar ölü geçmiş demektir.” diyecektir. 2- Zaman, itibarî bir şeydir; hakiki vücudu yoktur. Zamana hayatiyet ve canlılık kazandıran şey, o zaman zarfı içinde yapılan güzel şeylerdir; yani onun mazrufudur. Bizler “Asr-ı Saadet” diyerek belli bir devreyi ve belli bir çağı alkışlarken haddizatında zamanı değil, o zamanın içinde yaşayan ve yaşananları dikkate alıyoruz. 3- Zaman ancak içinde cereyan eden şeyler itibariyle rengarenk bir gökkuşağı gibi olur. Bu şekilde dolu dolu yaşanan zamanın ân-ı seyyâlesi, başkalarının yüzlerce senesine bedeldir. Binaenaleyh zamana hakiki vücut ve kıymet kazandırma, onu değerlendirme, insanların o zaman içinde yapacakları işlerle doğru orantılıdır. 4- Bizim yirmi dört saatlik bir sermayemiz vardır. Bu yirmi dört saati son günümüz olabilir düşüncesi ile ele alacak, onun, namaz programıyla bölünen, namaza göre programlanan her parçası içine bir şeyler aktarmaya çalışacağız. “Öğle öncesi zamanımız”, “öğle sonrası zamanımız”, “ikindi sonrası, akşam sonrası zamanımız” diyecek, namazla bölünen ve namazla nuraniyet ve kıymet kazanan bu zaman parçaları arasında biz Allah’ın rızasını kazanma adına yeni düşüncelere yelken açacak; yaptığımız şeylerle iktifa etmeyerek, “daha yok mu?” yaklaşımı ile ikinci bir zaman parçasını gözetleyeceğiz. 5- Şayet insan, zamanını bu şekilde değerlendirirse hakikaten imanı kendini göstermiş olacaktır. Böylece kulluk şuurumuz kendisini bir günümüzün içinde gösterdiği gibi haftamızın içinde de gösterecektir. Ardından nurlu bir ay ve bu şekilde aydın aylardan müteşekkil nurlu bir sene meydana gelmiş olacaktır. Biz, toplum olarak genelde bu düşünceden mahrumuz. Fakat “hiçbir kül yoktur ki ondan bir kısım cüz’ler istisna edilmiş olmasın” kaidesine göre yine de gayretiyle Müslümanların yüzünü ak eden çok insan vardır. İnsanımız zamanı tanzim edip değerlendirmeyi toptan yapamadı. Bunun yapılabilmesi öncelikle hizmet felsefesine tam inanmışlığa bağlıdır. Zira bağlılık olmayınca zorlamalarla bir şey yapmak ve yaptırmak mümkün olmaz. Cenab-ı Hak karşısındaki kulluğun tekrar ve terdadıyla (devamlı Allah’a müracaatla) bu mesele insanda ikinci bir fıtrat haline gelecektir. Zaman tanzimi vicdanlarımızda ikinci bir fıtrat haline gelince biz, zamanın üzerine eğilecek ve onun her parçasına ruh dünyamızı işlemeye çalışacak, ruhsuz bir anın geçmesine fırsat ve imkân vermeyeceğiz. ÖZETLE 1- Allah’ın namaz vakitleri gibi kıymetli anları yirmi dört saatin içine koyması, O'nun zamana nur saçma maksadına matuf bir yol göstermedir. 2- İnsan cuma günü eşref saatinde ellerini kaldırıp kemerbeste-i ubudiyet içinde Allah'a teveccüh ederse, ellerinin boş dönmeyeceği vaadi vardır. 3- Günümüz Müslümanları gayretli ve fedakârdırlar; ama her nedense hayatlarını tanzim etmeye bir türlü yanaşmamakta ve alışamamaktadırlar.
<< Önceki Haber İbadetlere göre zaman tanzim Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER