Sahabelerin oruçlarını kendisine örnek aldığını söyleyen ünlü
oyuncu Necla Nazır, sade bir
iftar mönüsüyle orucunu açtığını söyledi. Kendisiyle baş başa kalmaktan hoşlandığını belirten Nazır, ibadetlerin, iyiliklerin sadece
Ramazan ayında hatırlanmasına üzüldüğünü dile getirdi.
Ramazan ayını nasıl değerlendiriyorsunuz? Zorlanıyor musunuz?
Ramazanda kendimle baş başa kalmaktan hoşlanıyorum. Dışarısıyla pek ilgim olmuyor. İbadetlerimle meşgul olmaya çalışıyorum. Yani, sabah namazından sonra yatıp, öğle namazına yakın saatlerde uyanıyorum. Kaza namazlarım var, onları tamamlamaya çalışıyorum. Kur'an okuyorum,
Allah nasip ederse
hatim etmek istiyorum. Bunları yaparken zorlanmıyorum. Allah
yardım ediyor zaten.
İftar sofranızda neler bulunur?
Çok fazla yemek çeşidi yapmıyorum. Yalnızca çorba içiyorum.
İlk orucunuzu nasıl tuttuğunuzu hatırlıyor musunuz? Aklınızda o günlerden kalan ne gibi hatıralar var?
İlk orucumu 9 yaşında tutmaya başladım. Tabi o zamanlar çocuktuk. Çok susardık. Yarım günün sonunda büyüklerimiz, "Orucunuz kabul oldu" deyip, bizi su ile ödüllendirirlerdi. 13 yaşımdan itibaren de
tam gün olarak oruç tutmaya başladım.
BORÇLARIMI KAZA YAPIYORUM
Anneniz, babanız, kardeşlerinizle beraber geçirdiğiniz Ramazan aylarına ilişkin unutamadığınız anılarınız var mı?
Biz geniş bir aileydik. O zamanlar babaanne vardı,
dede vardı. Büyüklerimiz, sahurda bizi de uyandırıp, bize akide şekeri verirlerdi. Ramazan ayıyla ilgili şeyler anlatırlardı. Onlar bize
masal gibi gelirdi. Dinler, yatardık. Onlarla birlikte o konuşmaları dinlemek, o sofrada olmak çok keyifli duygulardı. Özlüyorum açıkçası.
MANİLERLE UYANIRDIK
Ramazan davulcuları hakkında ne düşüyorsunuz?
Çocukluğumuzda Ramazan davulcuları manilerle bizi uyandırırlardı. Bana göre çok hoş bir duygu. Geleneklerimize dayanan bir şey, ve onu yaşatmak çok hoş bir şey. Ancak bazı insanların davullardan şikayetçi olduğunu görüyorum. Kimileri kalkmak istemiyor, kimileri de
akşam yediği yemekle orucunu tutmak istiyor. Olabilir tabiki ama, 1 ay nedir ki. İnsanlar 11 ay istediği gibi yiyip, içiyor. 1 ay geleneklerimizi yaşatmak çok zor olmasa gerek.
Eskiden, siz çocukken komşuluk ilişkileri çok sıcaktı. Sahurda, iftarda komşular birbirlerine ikramda bulunurlar, yaptıkları yemeklerden, tatlılardan gönderirlerdi. O günlere ait hatıralarınız var mı?
Çocukluğumuzda her şey çok farklıydı. İnsanın 3 tane biberi olsa, inanın 1 buçuğunu yan komşuya gönderirdi. İnsanların kapıları daima açıktı. İftara davetler vardı. Sahurda bile birlikte olurduk. Hatta büyüklerimiz gece namazlarını beraber kılıp, sahuru beklerlerdi. Şimdi böyle şeyler kalmadı. Aynı
apartman içinde kişiler birbirini tanımıyor, isimlerini dahi bilmiyor. İnanılmaz bir kopukluk var.
Hayat kavgası belki de.
Anneanneniz, babaanneniz, dedeleriniz Ramazan ayı için neler söylerlerdi?
Ramazan'ın, Allah için yapılan ve yılda 1 kez gelen önemli bir ay olduğunu söylerlerdi. Hem vücudu
terbiye edebilmek, hem nefsi yenebilmek, hem de kötülüklerden, kirlerden arınmayı sağlayan bir ay olduğunu belirtirlerdi. Ramazan ayıyla birlikte sanki dinimiz yalnızca bu aya aitmiş gibi bir düşünce söz konusu. Bunun böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar iyilik yapmak istiyor, zekat, fitre gibi yardımlar Ramazan ayında daha bir dillendiriliyor. Bunun yalnızca Ramazan'a ait bir şey olmadığını anlamaları lazım. Zannediyorum bu anlamda da bilinçlenmeye başladık.
Ramazan için alışveriş yaptınız mı?
Özel bir alışveriş yapmadım. Tam tersi, Ramazan ayında soframı oldukça sade tutmaya çalışıyorum. Hz. Muhammed'e (S.A.V)
aşık bir insanım. O'nun (S.A.V) ve sahabelerin ne zorluklar içerisinde oruç tuttuklarını biliyorum. O yüzden Ramazan ayı çok büyük özelliği olan bir ay. Bir çorbayla geçiştiriyorum. Ancak konuklarım varsa o zaman soframı zengin tutmaya gayret ediyorum.
İftar sofrasında dua eder misiniz?
Elbette. Allah'ın ikram ettiği her şey için O'na şükretmemek olur mu? Verdiği nimetler için, Ramazan'a beni kavuşturduğu için, kısacası her şey için O'na şükrediyorum.
BUGÜN