Francis Fukuyama,
soğuk savaşın ardından yazdığı “Tarihin Sonu” adlı kitabında, tek kutuplu dünyanın “tek efendisinin”
Amerika Birleşik Devletleri olduğunu ilan etmişti. Galip belliydi ancak yeni savaşlar peydahlamak için yeni bir de düşmana ihtiyaç vardı. Samuel Huntington 1993 yılında Foreign Affairs dergisine yazdığı “Medeniyetler Çatışması” başlıklı ünlü makalede, yeni düşmanı adeta müjdeledi; “komünizmle” girdiği amansız mücadeleden galip çıkan beyaz, kapitalist,
modern ve Hıristiyan Batı'nın, çoğunlukla
Müslüman, karakafalı, Asyalılarla karşıkarşıya gelmesi kaçınılmazdı. Kendi uygarlığı açısından kaçınılmaz olarak gördüğü savaşı gerekçelendirmeye çalışan Huntington,
Hindistanlı Müslüman bir gazeteci olan M.J Akbar'ın “Kılıçların Gölgesi” adlı kitabını kendisine dayanak yaptı. Akbar bu kitapta, “Batı'nın bundan sonra karşılaşacağı meydan
okuma kesinlikle Müslüman âleminden gelecektir. Yeni bir dünya düzeni için savaşım, Mağrib'den Pakistan'a kadar Müslüman ulusların çalışma ve etki alanındaki dünyada başlayacaktır" diyordu. Görünüşe göre,
medeniyetler çatışması için hem Doğu hem de Batı aynı fikirdeydi.
Akbar bu hafta
İstanbul'a geldi. Kılıçların Gölgesinde adlı kitabının
Türkçe baskısı için
sözleşme yapmak üzere gelen Akbar'la Doğu ve Batı uygarlıklarını, savaşları, barışı ve İstanbul'u konuştuk.
Akbar'ın kitabı,
Türkiye'de ilk olarak
İş Bankası tarafından yayınlanmış ancak apar-topar geri çekilmişti. Geçtiğimiz aylarda yapılan yeni baskıyla Türkçe okurla buluşmaktan memnun olduğunu söyleyen Akbar, medeniyetlerin buluştuğu İstanbul'dan önemli bir de
mesaj verdi: “Huntington yazdıklarımı çarpıttı!”
Medeni olmayanlar çatışır
Huntington'ın kitap olarak da yayınlanan ve tüm dünyada yüzlerce baskı yapan makalesinden sonra Batı'da “
terör” kavramı
İslam'la birlikte anılmaya başlandı. Sanki gizli bir el işi kitabına uydurmaya çalışıyordu. Huntington'ın kendisinden yaptığı alıntılara açıklık getiren Akbar, medeniyetler çatışması olarak sunulan olayların yeni sömürgeciliğe karşı mücadele olduğu görüşünde. Akbar'a göre, Batı ve İslam arasında yaratılan bütün
tartışma ve çatışma aslında sömürgeciliğin yeni biçimleriyle ilgili. İslam'ın bir din Batı'nın ise coğrafya olduğunu söyleyen Akbar, “Müslüman
ülkelerin işgal süreci 17. 18. yüzyıllarda doğrudan savaşlarla başladı. Şimdi ise kısa bir savaş ve ardından yerel elitlerin
kontrol altına alınmasıyla devam ediyor” diyor. Kitabında İslam dünyasının sömürgeciliğe karşı savaştığını ve savaşacağını vurguladığını anlatan Akbar, bunun da medeniyetler çatışması olarak yorumlanamayacağını söylüyor.
Savaşlar egemenlik için
“Medeniyetler Çatışması”nın 1993 yılında yazıldığını vurgulayan Akbar, o tarihte birçok Müslüman ülkenin Rusya'ya karşı ABD'nin yanında savaştığının da altını çiziyor. Akbar'a göre Huntington'ın temel yanılgısını bu durum oluşturuyor. Çünkü, İslam dünyası siyasal ve kültürel olarak yekpare olmadığı gibi, Batı sömürgeciliği yalnızca İslam ülkelerini de hedeflemiyor. “Nelson
Mandela,
Hugo Chavez,
Fidel Castro gibi liderler Müslüman değil ancak sömürgeciliğe karşı bizlerle aynı safta yer alıyor” diyen Akbar'a göre, yaşanan savaşlar, kültürlerin değil ezilenlerin ve egemenlerin savaşı.
Modernleşme Batı'nın tekelinde değil
Batı'nın egemenlik mücadelesini “modernleşme” adı altında sürdürdüğünü söyleyen Akbar'a göre, modern olan her şeyin Batı'dan gelebileceği düşüncesi aşılmak zorunda. Hindistan'daki bilgisayar teknolojisini ülkesinin moderleşmesine örnek gösteren Akbar, “Dini inançlar ve gelenekler modernleşmenin önüne geçmez. Hint kadını moderndir ama hepsi eşarp takıyor. Hindistan bir sürü bilim kadını yetiştirdi, Hintli bilgisayar mühendisleri dünyanın her yerinde çalışıyor. Modernleşmeyi
giyim kuşama indirgemek ilkel bir tutumdur” diyor ve ekliyor: “Modernleşme gelecek kuşakları eğitme mücadelesidir.”
İstanbul aşığıyım
Akbar tam bir İstanbul aşığı. Kentteki kültürel çeşitliliği Hindistan şehirlerine benzeten Akbar, camilerle, kiliselerle ve sinagoglarla bezenmiş şehrin, medeniyetlerin bir arada barış içinde yaşabileceğinin ispatı olduğunu söylüyor. Ancak Akbar'a göre, Türkiye'nin İslam dünyası için
model ülke olabileceği iddiası gerçeği yansıtmıyor. Hiçbir ulusun bir başka ulusa model olarak gösterilemeyeceğini savunan Akbar, “Örneğin Türkiye İran'ı model alamaz, İran'da Türkiye'yi. Fas'taki medeniyet Türkiye'dekinden çok farklı. Türkiye'deki de Endonezya'dan. Zaten Huntington'ın çuvalladığı yer de tam burası” diyor. Akbar için önemli olan Her ulusun kendi özgün koşullarının ürünü olan yolları
tercih etmesi ve bağımsızlığından taviz vermemesi.
M. J. Akbar
CİHADIN İZİNDE
Kılıçların Gölgesi, Batı dünyası için çoğunlulukla anlaşılmaz bir kavram olan 'cihad'ın izini sürüyor. Yani kökleri İslam ve Hıristiyan dünyalarının ezeli çatışmasına dek uzanan bir mücadeleyi anlatıyor. M.J Akbar cihad ve onu harekete geçiren gücün mekanizmasını Hz.
Muhammed zamanında İslam'ın yayılmasından Haçlı Seferlerine,
Osmanlı İmparatorluğu'na, 11 Eylül'ü yaratan politik koşullara kadar oldukça geniş bir çerçevede ele alıyor.
ERTAN ALTAN - YENİŞAFAK PAZAR