Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin en son hasbihalinin 15 dakikalık bölümü, Herkul.org internet sitesinde yayınlandı.
Bazen başlangıçtaki çok küçük bir değişimin, ileride pek büyük başkalaşmalara sebep olabileceğini söyleyen muhterem Hocaefendi, "Bu mevzuda bir sızıntının meydana gelmesine bile fırsat vermemek lazımdır. Evet, atalarımızdan tevarüs ettiğimiz dinî ve millî değerlerimizden herhangi biri ile alâkalı en küçük bir kayma, daha sonraları önü alınamaz inhiraflara dönüşebilir." şeklinde uyarıda bulundu.
Hocaefendi, insanın çoğu zaman değişip başkalaştığının farkına varamayabileceğini belirtti.
Bir dönemde harama bakmaktan sakınan bir insanın şayet dikkatli yaşamazsa gün geldiğinde harama yürümekten ve onu işlemekten bile rahatsız olmamaya başlayacağını ifade eden Hocaefendi, "Bu itibarla da, başkalaşmanın ilk adımını atmamaya çalışmak lazımdır." diye konuştu.
Hocaefendi, "Başkalaşmamanın en önemli dinamiği, en küçük bir değişmeye karşı çok kararlı durmak ve değişmemek için sürekli takviyeye başvurmaktır." dedi.
İşte Muhterem Hocaefendi'nin "248. Nağme: Bahar, Değişip Başkalaşma ve İnkişaf" başlığıyla paylaşılan sohbeti:
Ses kaydını indirmek için lütfen Tıklayın!
Sevgili dostlar,
Bugün arz edeceğimiz ikindi hasbihalinin 15:21 dakikalık bölümünde muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi şu hususları açıklıyor:
-Canlı kalabilenler baharı idrak ederler.
-Bir Hak dostu: “Eğer Cenâb-ı Hakk’ın kahrından korkuyorsan dinde sâbit-kadem ol, ağaçlar şiddetli rüzgârların korkusuyla köklerini bulundukları yerde daha bir sağlamlaştırırlar.” der. Bir başka Hak eri ise, farklı bir açıdan insanların ağaçlardan öğrenecekleri hususlar olduğunu ifade eder ve şöyle der: “İnsanlar ağaçlardan ders almalıdırlar; onlar, ne üzerlerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan insanların, ne de verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar.”
-İnanan insanlar, sürekli tekâmül peşinde bulunmalı, kalbî ve ruhî hayatları itibarıyla hep “diriliş”ler yaşamalı; fakat, aynı zamanda kendi öz değerlerine bağlı, değişme fantezisinden uzak ve durdukları yerde “sabit-kadem” olmalıdırlar. Onlar, her gün yeni bir duyuş, yeni bir seziş, âfak ve enfüse ait yeni bir keşif ve yepyeni tahlil ü terkiplerle imanlarını bir kere daha derinden duymalı, Hak tevfîkine dayanarak inançlarını yeniden inşa etmeli ve sonra da irfanlarının derinliği ölçüsünde bir aksiyon sergilemelidirler. Evet, onlar tekvînî ve teşriî emirlerin mana, muhteva ve özünde bitevî derinleşmeli; böylece, değişimi daha bir olgunlaşma şeklinde anladıklarını ortaya koyarak iç içe inkişaflar gerçekleştirmelidirler. Ne var ki, kendi kimliklerinden uzaklaşma, farklı kültürlerin tesirlerinde kalarak başkalaşma ve öze yabancı bir hal alma anlamlarına gelen bir “değişim”den korkmalı; bu manadaki bir değişikliği bozulma saymalı ve kendilerini ondan korumak için farklı vesilelere sığınmalıdırlar.
-Bazen başlangıçtaki çok küçük bir değişim, ileride pek büyük başkalaşmalara sebep olabilir. Bu mevzuda bir sızıntının meydana gelmesine bile fırsat vermemek lazımdır. Evet, atalarımızdan tevarüs ettiğimiz dinî ve millî değerlerimizden herhangi biri ile alâkalı en küçük bir kayma, daha sonraları önü alınamaz inhiraflara dönüşebilir.
-Kur’ân bize,
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalblerimizi kaydırma... Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz Sen çok bahşeden, hibede bulunmada eşi benzeri olmayansın.” (Âl-i İmran, 3/8) duâsını öğütlemekle değişip başkalaşmaya karşı hıfz-ı ilahiye sığınmanın gerekliliğini hatırlatmaktadır. Tarih boyunca nice büyük görünümlü insan, şeytanın attığı ağa takılmış ve ona av olmuşlardır. Aynı akıbete uğramamak için Allah’a sığınmak ve dünyanın geçici güzelliklerine kanmamak lazımdır.
-Cenâb-ı Allah dinini her zaman “cedîd” kimselere, matlaşmamış, eskimemiş, paslanmamış, kalben ölmemiş, hep yeni ve zinde insanlara temsil ettirir. Nitekim, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, (bilsin ki), Allah öyle bir kavim getirecek ki, O, bu kavmi sever, onlar da O’nu severler. Mü’minlere karşı başları yerde, kâfirlere karşı ise onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah, atâsı, ihsanı çok bol olandır ve her şeyi en iyi şekilde bilendir.” (Mâide sûresi, 5/54)
-İnsan çoğu zaman değişip başkalaştığının farkına varamayabilir. Bir dönemde harama bakmaktan sakınan bir insan şayet dikkatli yaşamazsa gün gelir harama yürümekten ve onu işlemekten bile rahatsız olmamaya başlar. Bu itibarla da, başkalaşmanın ilk adımını atmamaya çalışmak lazımdır. Evet, başkalaşmamanın en önemli dinamiği, en küçük bir değişmeye karşı çok kararlı durmak ve değişmemek için sürekli takviyeye başvurmaktır.