Ece Ayhan’ın şiiri üzerine niye üç
sözlük yazıldığını, Selim İleri’nin neden cumartesi günlerini sevmediğini, Attilâ
İlhan’ın Pia’sının kim olduğunu, Fahriye Abla şiirindeki Fahriye’nin neden bir Erzincanlı’ya vardığını biliyor musunuz? Bilmiyorsanız, okuyun, ve edebiyat sohbetlerine bir sıfır önde başlayın.
Şairlerin ekmek yediği ama fırıncıların şiir
okumadığı (H.
Avni Dede) bir ülkede “
Edebiyat karın doyurmaz, çay içirir” denmez de ne denir?
Samsun 19
Mayıs Üniversitesi’nden Sıdık Akbayır, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok da Yolcu’da Portreler başlığı altında yayımlanan yazılarını genişleterek kitaplaştırdı. Bu cümleyi de kitabına isim yaparak edebiyattan çay içenleri bir bir anlattı. Ortaya pek çok kişinin bilmediği ayrıntılar çıktı.
Mesela, birkaçı dışında şiiri ortalama okurun algılama düzeyinin üzerinde olduğu için şiiri üstüne sözlük hem de üç ayrı sözlük- hazırlanan tek bir
şairimiz var: Ece Ayhan. Hüznün en çok yakıştığı edebiyatçı Selim İleri, uzunca bir süre cumartesi günlerinden nefret eder. Edebiyat dergilerine ve gazetelere boş yere gönderilen öyküler, yazılar, romanlar tozlu arşivlerde unutulsa da sonunda elbet çıkacaktır İleri’nin kitabı. Hocası Vedat Günyol ve arkadaşı Naci Çelik
yardım eder, ‘Cumartesi Yalnızlığı’ yayımlanır sonunda. Fethi Naci’ninse vasiyeti vardır; ‘Fethi Naci Eleştiri Armağanı’ gibi şeyler yapılmasın ardımdan diye…
“Saçlarına
yıldız düşmüş koparma anne” dizesinin sahibi 46 yaşındaki
Nevzat Çelik’i ölmüş bilir pek çok kişi. Hatta
Beyoğlu’nda bir anketçiyi inandıramayınca kimliğini gösterir Çelik. Sonra anketçinin “Adam abartmış, kimlik bile çıkarmış.” dediğini duyar. Attilâ İlhan’ın başı bereli, yağmurluklu bir
genç kızı anlattığı Pia şiirindeki gizemli dilber Pia,
Pakistan Havayolları’dır aslında.
İstanbul’da bir
belediye otobüsü yolculuğunda yazılan şiirin ismini
Mecidiyeköy’den
Taksim’e giderken gördüğü bir tabeladan almış İlhan. Pia’nın
açılımı Pakistan International Airlines yani Uluslararası Pakistan
Hava Yolları. Ahmet Muhip Dıranas’ın Fahriye Abla’sının niçin bir Erzincanlı’ya vardığına gelince; delikanlı sözcüğüne kafiye bulma zorunluluğundan.
Şiirin yazıldığı yıllarda
Adıyaman diye bir il olmadığına göre ancak bir Vanlı’ya varabilirdi Fahriye Abla, o da Vanlı’nın başına iki heceli bir sıfat bulmak şartıyla. Dıranas sıfatlarla uğraşmaktansa bir Erzincanlı’ya verivermiş Fahriye Abla’yı. İlk
ödülünü
Cevdet Bey ve Oğulları ile alan
Orhan Pamuk, ödül alan romanları basacağına dair söz veren Karacan Yayınları’na
mahkeme kararıyla bastırır bu kitabı.
Yıldız Ecevit’in
Oğuz Atay’la ilgili kitabında “Bu kitabın Oğuz Atay’ı benim kimliğimden süzülüp gelen bir Oğuz Atay: Benim Oğuz Atay’ım. Sonra, kim, gerçeği katışıksız aktardım diyebilir ki…” cümlelerinden hareketle “Benim
Cemal Süreyya’m, benim Ece Ayhan’ım” diyor Akbayır. Metinleri, uzun bir sürece yayılan okuma, araştırma, inceleme, biriktirme ve sınıflandırma edimlerinin ardından kurgularken anekdot ve ayrıntılara kendi bakışını, yorumunu ve üslubunu katan Akbayır, iki binden fazla kaynağı taramış bu çalışma için. “Otuz iki kısım tekmili birden” başlığındaki edebiyatçı isimlerinin arasına, sinemanın 7 kötü adamının portresini özür niyetine, üç kartpostalına hayranlığını bir kez daha dile getirme gayesiyle (
Türkan Şoray, Arzu
Okay, Müjde Ar), sahneden perdeye geçen iki ismi de sayıyı 32’ye tamamlamak bahanesiyle dâhil etmiş kitabına. Verilen sinema arasından sonra sanat edebiyat dünyasının çokça konuştuğu ama yazılmayan kimi inceliklerine dönen Akbayır, bunları da “edebiyat yazılı yoklama soruları” başlığıyla sunuyor okura.
NECATİGİL’İN KÜLLERİ. SÜREYA’NIN Y’Sİ, KARAKOÇ’UN İLK VE TEK OYUNU
Cemal Süreya:
Nüfus cüzdanındaki adı Cemalettin Seber’dir. Başlarda Cemal Süreyya yazar.
Eskişehir Vergi Dairesi’nde çalışan Üvercinka adını verdiği güvercin salınışlı sevgilisiyle girdiği iddiada kaybeder ikinci ‘y’ harfini. O günden sonra da bir daha hiç kullanmaz.
Behçet Necatigil:
Şiir yazarken sigarayı sigaraya ekler. İçtiği sigaraların kül ve
izmaritlerini, şiir çalıştığı kâğıtları külah yaparak onların içine koyar. Bazen de şiir çalışmasını kesmemek için o kül ve izmarit dolu külahları çöpe atmaz. Ölümünden sonra odasındaki dağınıklık düzenlenirken kitaplığının arkasında kül ve izmarit dolu pek çok külah bulunur. Notlarını da Birinci paketlerinin üzerine alır.
Vedat Günyol:
Adil İzci onun evinin kapısına iliştirdiği bir notu saklar. Notta, “Dostlar!
Elektrik kesik. Kapıyı kıyasıya vurun. İçeriki odadayım. Sesinizi duyuramazsanız, lütfen bahçe kapısından geçerek pencerelerimi tıkırdatın. Sesinizi yine duyuramazsanız, balkona girip en iç odanın penceresine el atın. Gerekirse camı çerçeveyi alın aşağı. Çünkü evdeyim. Geri dönmenizi istemem, görüşme ortamını, olanağını hiçe indirerek. Merhaba! V.G” ifadeleri yazılı.
Sezai Karakoç:
Sadece kendi kitaplarının basıldığı Diriliş Yayınları’nın
Sultanahmet’teki sekiz metrekarelik ahşap odasında günün her saati konuklarını kabul eder. Sobanın üzerinde sürekli
ıhlamur kaynar. Düşüncesini de öfkesini de hemen ortaya koyar. Cemal Süreya 1950’li yıllarda onun bir hilesini yakalar: “
Necip Fazıl kendisinden borç ister, o da her seferinde cebindeki parayı son kuruşuna kadar verirdi. Sonunda kendisi aç kalırdı. Buna bir çare düşündü.
Marmara Kıraathanesi’ne giderken özellikle de ay başlarında yanında daha az para taşıyordu. Az dedim ya o kadar da az değil. Maaşının yarısı kadar. Sanırım, Karakoç’un hayatındaki tek oyun budur.”
İlhan Berk:
Ankara’da apartmanların zilini çalıp karşısına güzel bir kız ya da kadın çıktığında “Ünlü şair İlhan Berk burada mı oturuyor?” diyerek kendi reklâmını yapar. İstanbul’da
Bebek tramvayında kitap okuyan bir gence de “Şair İlhan Berk’i tanıyor musun?” diye sorar. Genç, tanımadığını söyler. Bunun üzerine gence, İlhan Berk’i uzun uzun anlattıktan sonra bir de şiirini okur. Hicri takvimi miladi takvime çevirmeyi beceremediği için uzun süre iki yıllık hatayla kendini 1916 doğumlu sanır. 1918 doğumlu olduğunu Cemal Süreya bulur.
JÜLİDE KARAHAN - Zaman Cumaertesi