Peygamber Efendimiz'in, Topkapı Sarayı'nda muhafaza edilen
mübarek hırkaları, her yıl
Ramazan ayının on beşinde merasimle ziyarete açılırdı.
Bayram havasında geçen Hırka-i saadet ziyareti öncesinde, efendimizin emanetinin bulunduğu oda, gül suları ile yıkanıp parlatılırdı.
Kutsal Emanetleri gözü gibi sakınıp bize
miras bırakan ecdad, yüce
peygamberimizin mübarek eşyalarını baş tacı yapardı.
Yavuz Sultan Selim'in
Mısır fethinden sonra, diğer kutsal eşyalarla birlikte Topkapı Sarayı'na getirilen ve yüzlerce yıldır burada muhafaza edilen Hırka-i saadet,
Osmanlı Devleti'nde özel bir merasimle ziyarete açılırdı.
Hırka-i saadetin içinde saklandığı
gümüş sandukanın ve
altın çekmecenin anahtarları yalnız
padişahın kendisinde bulunurdu. Yavuz Selim'den, Halife Abdülmecid'e kadar devam eden ve bir gelenek haline gelen Hırka-i Saadet ziyareti, her Ramazan ayının 15'inde padişah, sadrazam, şeyhülislam ve diğer devlet erkanı tarafından yapılırdı.
Yavuz Selim tarafından getirilip bu daireye yerleştirilen Peygamber yadigarı, bizzat padişah tarafından sandığından çıkarılır, saray erkanı ve misafirler tarafından ziyaret edilirdi. Bu esnada hafızlar tarafından sürekli Kur'an-ı Kerim okunurdu. Ziyaretçiler sarayın teşrifat kaidelerindeki sıraya göre Hırka-i Saadet'e yaklaşır, padişahın koyduğu tülbent üzerinden hırkayı edeple öpüp geri çekilirdi. Destimal adı verilen bu üzeri yazılı tülbentler, ziyaretçiler tarafından alınıp o günün bir hatırası olarak saklanır, vefatında yüzüne, göğsüne örtülürdü.
Bu özel merasim, padişahın hırkayı yerine koyarak çekmece ve sandukayı kilitlemesi ile son bulurdu.
SAMANYOLU HABER