Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından 1979'dan bu yana her yıl verilen ''Kültür ve
Sanat Büyük Ödülü''nün bu yılki sahibinin Sezai Karakoç olduğunun açıklanmasının ardından,
ödülün verileceğine ilişkin yazı Karakoç'a ulaştı.
Sezai Karakoç, Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla Koç'un
imzasıyla kendisine gönderilen yazıya verdiği cevapta, uygun görülmesi halinde ödülle ilgili bir
tören yapılmamasını istedi, ödül plaketi ile diğer ilgili belgeleri de
posta yoluyla kabul edebileceğini bildirdi.
Edindiği izlenimlerden, ödülün açıklanmasından sonra kamuoyunda yeterli yankıyı uyandırdığı düşüncesinde olduğunu kaydeden Karakoç, yazısında ayrıca, para ödülünün de, kültür hizmetlerinde veya uygun görülecek başka herhangi bir alanda kullanılmak üzere
bakanlık tasarrufuna alınması ricasında bulundu.
ÖDÜLÜN KARAKOÇ'A VERİLME NEDENİ
Zamanının büyük bir bölümünü Cağaloğlu'ndaki mütevazı ofisinde geçiren Karakoç'un, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nün bu yılki sahibi olduğu yakl
aşık bir ay önce bakanlık tarafından açıklandı.
Açıklamada, ödülün Karakoç'a verilme gerekçesi, ''Karakoç, insanda insani duyguların canlı algılar halinde yaşayarak gittiği büyük şiir yatağında akması, insanlık macerasında, ruhun ve milletimiz özelinde yüksek bir ifadeye kavuşmuş olan tarihi yeniden yapılanma fırtınalarını şiirlerinde yansıtması sebebiyle ödüle layık görüldü'' şeklinde ifade edildi.
İsminin bu ödül için konuşulmaya başlandığı dönem ve ödülün kendisine verildiğinin açıklanmasından sonra, ödülle ilgili herhangi bir görüş dile getirmeyen Karakoç, çeşitli medya organları ile gazetecilerden gelen yoğun
röportaj taleplerini de kabul etmedi.
Karikatür, arkeoloji, tarih, edebiyat, dil, sahne sanatları, sinema,
karikatür gibi kültür ve sanat dallarında ortaya konulan nitelikli eserlere verilen ödül, Türk kültür ve sanatının gelişmesine,
yurt ve dünya düzeyinde çalışmalarıyla kültür ve sanatın yüceltilmesine katkıda bulunan kişi, topluluk ve kuruluşların devlet adına ödüllendirilmesini amaçlıyor.
Alanlarındaki başarıları nedeniyle geçtiğimiz yıl dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık ile mimar Turgut Cansever, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne değer görülmüştü.
SEZAİ KARAKOÇ KİMDİR?
Rivayetlere göre babası Yasin Efendi'nin
Muhammed Sezai adını verdiği, ancak ismi nüfus
kayıtlarına yanlışlıkla Ahmet Sezai olarak geçirilen Karakoç, 1933'te Ergani'de dünyaya geldi.
İlkokul ve ortaokulu
Diyarbakır ve Maraş'ta parasız yatılı okuduktan sonra, lise öğrenimini Gaziantep'te tamamladı.
Ahmet Sezai Karakoç, liseyi bitirdikten sonra çok istediği
felsefe bölümünde okumak üzere
İstanbul'a geldi, ancak bu bölüme kayıt yaptırdığı halde, maddi zorluklar nedeniyle girdiği sınavını kazandığı
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne burslu öğrenci olarak yerleşti ve 1955'te Mülkiye'den
mezun oldu.
Karakoç, 1959-1965 yılları arasında
Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulundu, vatani görevini yedek
subay olarak yaptı, 1973'te memurluk görevinden ayrıldı ve ayrıca 1967 yılında ''
İslamın Dirilişi'' adlı kitabından dolayı yargılandı.
-DİRİLİŞ DERGİSİ-
''Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak. Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar. Vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar Tanrı'nın gazabından kurtulamayacaklar'' sözlerinin sahibi Karakoç, Büyük Doğu, Hisar, Akpınar, Dernek, Düşünen Adam ve A dergileri ile Yeni İstanbul,
Sabah ve Milli Gazete'de yazılar kaleme aldı.
Çok sayıda düşünce ve araştırma eserine imza atan Sezai Karakoç, 1960 ve 1971 yılları arasında Diriliş dergisini dönemsel sayılar halinde yayımladı.
Karakoç,
yerli düşünce ve edebiyatının en önemli yayınlarından biri olarak bilinen Diriliş dergisini, 1974'ten itibaren düzenli olarak 18 sayı halinde yayınladı ve 1976'dan itibaren de gazeteye dönüştürdü.
1977-78, 1980 ve 1983 yıllarında da yayımlanan Diriliş, son olarak 1987-1993 yılları arasında haftalık olarak yayın hayatına devam ederken, Sezai Karakoç, 1990'da kurduğu Diriliş Partisi ile hayatında farklı bir sayfa açtı.
Karakoç, 1997 yılında
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılışına kadar, ''güller açan gül ağacı'' amblemli partisinin genel başkanlığında siyasi hayatını sürdürdü.
-MONA ROSA EFSANESİ-
Şiir kitapları arasında, ''Hızırla Kırk Saat, Taha'nın Kitabı/Gül Muştusu,
Körfez/Şahdamar/Sesler, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler,
Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı ve Alın Yazısı Saati'' bulunan Karakoç, 1950 yılında kaleme aldığı, ancak kitaplaştırılmasına 45 yıl boyunca izin vermediği ve bu süre boyunca fotokopi halinde elden ele dolaşan ''Mona Rosa'' adlı akrostiş şiiriyle geniş bir hayran kitlesine ulaştı.
Necip Fazıl Kısakürek'in, ''Ruh gibi, Hazreti İsa gibi'' diye tanımladığı, Ece Ayhan'ın ''Sivil şiirin en iyi
şairlerinden'' şeklinde övdüğü,
Cemal Süreya'nın ''Öyle bir
Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Salvador Dali de sever. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçak gönüllükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok'' ifadesiyle anlattığı Karakoç, özel hayatıyla ilgili çeşitli söylentiler karşısında da hep suskunluğunu korudu.
-ÖZEL HAYATIYLA İLGİLİ İDDİALAR-
Mona Rosa'daki her kıtanın ilk satırının baş harfleriyle meydana gelen ''Muazzez Akkaya'' isminin, Karakoç'un üniversite yıllarında aşık olduğu, ancak hiçbir zaman açılamadığı
sınıf arkadaşı olduğu ve Cemal Süreya ile bu konuda bir iddiaya girdiği, iddiayı kaybeden Süreya'nın soyadındaki ''y''lerden birini bu nedenle atmak zorunda kaldığı, kulaktan kulağa yayılan iddialar arasında yer aldı.
''Diriliş Nesli'nin öncüsü'' olarak da nitelendirilen Karakoç'un fikir ve araştırma kitapları arasında, ''
Yunus Emre,
Mevlana, Mehmet Akif, İslam'ın Dirilişi, İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü, Ölümden Sonra Kalkış, Mağara ve
Işık'' bulunuyor.
''Meydan Ortaya Çıktığında ve Portreler'' adlı hikaye, ''Armağan'' adlı piyes, ''Batı Şiirlerinden ve İslamın Şiir Anıtlarından'' adlı
çeviri şiir kitapları da yayınlanan Karakoç'un, son günlerde Diriliş Partisi'ni yeniden kurma çalışmalarını başlattığı biliniyor.