Diyanet'ten Sorumlu
Devlet Bakanı Mehmet Aydın son günlerde üzerinde en çok konuşulan Devlet Bakanı. Gerek akademik kimliği, gerekse de "eşinin başı açık" övgüleriyle. Adı
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
aday olarak gösterilenler arasında ön sıralarda.
"Camide VIP bölümü hiç doğru olmaz
Diyanet'ten sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın: "Camide özel
uygulama, birinci ikinci
sınıf ayrımı diye bir şey doğru değildir.".
* Siz aslında akademisyensiniz. Felsefe profesörü, ilahiyatçısınız. Siyaseti sevdiniz mi?
-Sevip sevmemekten ziyade yararlı oldum mu olmadım mı diye bakıyorum olaya. Yararlı olmak için uğraşıyorum.
* Üniversiteden ayrılmak zor olmadı mı?
-Bugüne kadar bana çeşitli siyasi partilerden
teklif gelmişti ama hayır demiştim. Zamanı değildi.
AK Parti'ye giriş aşamasında üniversiteler konusunda büyük hayal kırıklığı yaşıyordum. Bazen oturuyorsunuz, saatlerce elli atmış kişi, herhangi birinin konuşmasını kınamak için
bildiri hazırlıyorsunuz. O elli altmış kişinin emeğine değer mi? Yurtdışında akademik olmayan birinin bir konuşma yapması üniversiteleri ilgilendirmez bile. Bizde bütün üniversite açılış konuşmalarının içinde bile
siyaset var. Toplumda öyle bir kutuplaşma oldu ki bazen beni falan televizyonda görünce "Aman hocam sizi bilmesek, seyretmezdik" diyorlar. Yani herkesin üzerindeki
imaj önemli oldu. Ben bir şeyler anlatmak için her kanala çıkarım oysa. Önemli olan nasıl gözüktüğüm değil ne söylediğim.
CAMİDE AYRIM OLMAZ
* Kutuplaşmayı siyasiler yaratmıyor mu?
-Bugün bir parti vatanseverlerin, diğer parti Atatürkçülerin, bir üçüncüsü
Müslümanların partisi konumunda. Bu çok
tehlikeli. Bugün din hepimizin realitesidir. Atatürk'ü anlatmaya gerek yok zaten. Vatanseverliğe gelince kimin tekelinde olabilir ki? Hepimiz vatanımızı severiz.
Türkiye'de diyalogu tıkayan bu tür davranışlardır.
* Kutuplaşma derken, camilerde VIP uygulaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Valla ben onu gazetelerden okudum. Katiyen. Hiç doğru olmaz. Katılmıyorum. Eğer çok sıkı korunması gereken biri varsa, ancak öyle bir uygulama yapılabilir. Bugüne kadar
Başbakan hep halkın içinde oldu,
Başbakanlık binasının çevresindeki tel örgüleri bile kaldırdık, camiyi mi bölümlere ayıracağız? Doğru olmaz.
* Siz öyle diyorsunuz ama Kocatepe ve Şişli camilerinde inşaat başlamış bile.
-Daha Diyanet ile konuşmadım.
Osmanlı döneminde de böyle bir uygulama vardı ama sıkı korunması gereken kişiler içindi. Hayatı korumak için bir
takım önlemler alınabilir ama ismine VIP demek de yanlış. Prensip olarak camide birinci, ikinci sınıf diye bir ayırım olamaz.
KADINLAR CUMAYA GELSİN
* Bu uygulamadan sonra siz namazı hangi bölümde kılacaksınız?
-Normal yerde. Benim gibi düşünen arkadaşlar da herhangi bir yerde kılacaklardır.
* Kadınların Cuma namazına katılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Buyursunlar gelsinler diyorum ama sıkıntı çekeceklerdir. Sıkıntı yaşıyorlar biliyorum, zaman zaman kötü görüntülerle karşılaşıyoruz. Din görevlilerine kadınlara pozitif ayrımcılık yapacak kültür yerleştirmek zorundayız. Eğitim kültürle olacak iş bu.
'Eşinin başı açık' övgüsü beni incitiyor
Eşimin başının açık olmasını beni övmek için yazıyorlar. Beni bir gram incitiyorsa hanımı beş gram incitiyor. Övünme olarak kabul edilir mi?.
* Size hiç "Eşinizin başı niye açık" diye sorulmuyor mu?
-
Hayır. Ne niye açık diyen oldu ne de niye örtülü değil diye soran. Belki de benim duruşum bu tip sorulara müsait değil. Çünkü bu çok şahsi bir sorudur. Özel hayatla ilgilidir ve bence medeni olmanın birinci vasfı özel hayata saygıdır.
* Ama bu konuda yorum yapan çok. Özellikle eşinizin başı açık olduğu için protokollerde sizin olduğunuz yazılıp çiziliyor.
-Bu durum beni çok incitiyor. Hanımı da incitiyor. Beni bir gram incitiyorsa, hanımı beş gram incitiyor. İnsanı rencide eden şeyler bunlar. Üstelik bunu beni övmek için yazıyorlar. Böyle bir şeyi övünme olarak kabul etmem mümkün mü? Dua ediyoruz eşimle Türkiye bunları geride bıraksın diye.
* Cumhurbaşkanlığı için de ideal aday olarak gösterilenlerdensiniz. Yine eşinizin başı açık diye.
-
Gönül ister ki insanlar renkleriyle değil sahip oldukları özellikleriyle değerlendirilsinler. Ne gözleri
mavi ne başı açık kapalı diye- . Böyle mevkiler için insanların yetenekleri, meziyetleri konuşulur. Oraya layık değil mi o tartışılır. Dünya bunları tartışıyor. Benim en önemli özelliğim eşimin başının açık olması mıdır? Bunlar son derece incitici.
Türban Müslümanlığın ön şartı değil
* Kuran'da türban var mıdır?
-Adına ister türban, ister başörtüsü deyin, ama çarşaf demeyin, Kuran'da örtünme vardır. Ama
diyanet İşleri başkanı'nın söylediklerine katılıyorum. Örtünmeyi Müslümanlığın bir ön şartıymış gibi düşünmeyin, görmeyin. Çünkü imanın da İslam'ın da şartları bellidir.
* Peki bir Müslüman olarak başım açık geziyorsam günah mı işliyorum?
-Günahı da sevabı da Yaratıcı'nın takdirine bırakmak lazım. Hiç kimsenin o konuda bir şey söyleme hakkı yoktur.
* Başını örten daha Müslüman, başı açık olan ahlaklı değil gibi tartışmalar başladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-Ahlak kesinlikle başını açıp kapamakla alakalı değildir. Ahlak biçim içimizde ve eylemlerimizdedir. Ayrıca ahlaki kuralları sadece Müslümanlık getirmiş değildir. Hırıstiyan da,
Yahudi de, Ateist de yalan söylemenin kötülüğüne inanır. Türkiye'de maalesef böyle bir kutuplaşma var, onu inkar edecek değilim. Ama kafir,
hain, gerici kavramlarının arkasına sığınarak siyaset yapmaktan vaz geçmezsek sözünü ettiğimiz kutuplaşma artar.
* Şaşalı iftar sofraları için ne düşünüyorsunuz?
-Taraftar değilim. Çok azla yetinmek durumunda olan bu kadar insanımız varken lüks sofralar gösterişten başka bir şey değildir. İftarın mantığı paylaşmaktır. Diyelim siz şaşalı bir iftar yemeğini yüz kişiyle paylaşıyorsunuz. Aynı masrafa daha mütevazı bir sofra kurup Allah'ın nimetini bey yüz kişiyle paylaşıyorsanız, bu İslamidir.
'Köktendincilik geliyor' dediler
* CHP Atatürkçülerin, MHP vatanseverlerin, AKP de Müslümanların partisi konumuna kendi kendini oturtmadı mı? Bir özeleştiri gerekmiyor mu?
-AK Parti parti programında açık seçik söyledi. Biz etnisiteye, soya
sopa dayalı siyaset yapmayı reddediyoruz.
* Ya seçimde verilen vaatler?
-Doğru. Seçim önemli bir zamandır. Propagandalar başlar. Bir partiyi eleştirirken bu parti yurtseverdir, diğeri çağdaştır dememeliyim. O partinin programı önemli. Ayrıca hiçbir parti Müslümanlık üzerinde de
propaganda yapmamalı. Şu
bölge Müslüman bu değil tarzı söylemler çok yanlıştır.
* Kutuplaşma nasıl engellenecek?
-Çözmek, tartışmak, konuşmak zorundayız. Türkiye'den bir politikacı gidip Avrupa'da diyor ki "Bizi desteklemezseniz, kökten dincilik gelecek."
* Kim o?
-İsim vermem. 15-20 gün sonra Türkiye'nin AB'ye girmesiyle ilgili hala sorunlar yaşayan bir başbakan çıkıp bir konuşma yapıyor diyor ki "Biz kökten dinciliği Türkiye için bir ihtimal ola rak görüyorduk, meğer eşikte bekleyen bir tehlike imiş." Bu başbakan AB'nin en güçlü ülkelerinden birinin başbakanı üstelik. Gidip Türkiye'de irtica aldı başını yürüdü diyorlar. Bu kutuplaşma yaratmak değildir de nedir?