Oktay Kaynarca, belediye başkanını oynadığı dizisi ile ağır abi Çakır rolünü unutturmak için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Çakır rolüyle çok sevilen ağır abi Oktay Kaynarca’yı bugünlerde Geniş Zamanlar dizisinde Kocapınar Belediye Başkanı Tarık Sayar olarak izliyoruz. Kab
adayılıktan belediye başkanlığına
terfi eden Kaynarca’yı bütün mahalleli pek seviyor, sadece mahalleli değil izleyiciler de... En büyük başkan, Tarık başkan durumları yani... Sıra dışı bir başkan portresiyle karşı karşıyayız. Bu başkan hemen işleri hallediveriyor, bürokratik engellere pek takılmıyor. Dinamik, enerji dolu, sevecen, güler yüzlü bir bürokrat. Yeri geldiğinde kabadayı gibi davranıyor. Kendine göre kuralları var. Yanında çalışanların sorunlarıyla birebir ilgileniyor, onlarla aynı masada oturup dost muhabbetler kuruyor. “Hiç böyle bir başkan olur mu?” diye merak ettik ve dizinin çekildiği Kurtköy’e bağlı Akfırat beldesine gittik. Meğerse yoğun bir çekim gününe rastlamışız. Kaynarca, sorularımızı
başkanlık makamında
cevapladı... Tarık Sayar rolünü, Çakır
imajından kurtulmak için bilinçli olarak kabul ettiğini söyleyen Kaynarca, “Biz şu anda resmen imaj savaşı veriyoruz.” diyor.
Tarık Sayar gibi belediye başkanlarına alışkın değiliz. Sizin alışmanız zor olmadı mı?
‘Bir belediye başkanı olsaydım nasıl bir başkan olurdum?’ sorusunu üst başlık olarak seçtim. Onun altını doldurmaya çalışıyorum. Senaryo da bu doğrultuda bana
yardım ediyor. Tarık Sayar, Doğu kökenli bir belediye başkanı. Annesi, babası hâlâ
Elazığ’da yaşıyor. Memleketinin dilinden, atasözlerinden, deyişlerinden, şakalarından daha uzaklaşmamış. Saf ve dürüst kalmaya çalışan bir başkan. Kuralına göre oynuyor; ama o kuralları da kendine göre çevirmeyi seçiyor.
Örnek yönetici bizim bildiğimiz Recep Yazıcıoğlu vardı; ama o da valiydi...
Belediye başkanı olarak bu kadar net örnekleri var mıdır bilmiyorum; ama sonuç olarak Tarık Sayar
sanal bir kahraman. Bireylerin sorunlarıyla ilgilenmekten ziyade daha çok toplumsal sorunları halletmeye çalışıyorlar. Tarık Sayar, biraz daha fazla fertlerin sorunlarına eğilmeye çalışıyor. 7’den 77’ye herkesi tanıyor. Dertlerini, sıkıntılarını biliyor.
Dizide bazen kaba kuvvete başvuruyorsunuz. Tepki gösteren başkanlar oluyor mu?
Öyle bir durum yok. Tam tersi sıcak bakıyorlar bu role. Herkesin çok hoşuna gidiyor. Hatta ailecek seyrettiklerini söylüyorlar. Tarık Sayar’ın yöntemini şu; ona göre çözemeyeceği bir şey yok. Kafasına koyduğu bir şey varsa, başarıya ulaşmakta onun için her yol mubah.
İnsanların yerel yönetimlere karşı bakışını değiştirebildi mi başkan?
Böyle bir başkan olabileceğine inanıyor insanlar. Ben de buna inanıyorum. İstenirse yapılabilecek çok şey var. Üzerimizde bir atalet var. Ondan sıyrılmamız lazım. Bildiğimiz şablonlar üzerinden yürümektense şahsi gayretlerimizle, enerjilerimizle değiştirebileceğimiz birçok şey var.
Belediye başkanı olarak kendinizi eleştirin dersek, ne dersiniz?
Ayran
gönüllü bir başkan. Bir türlü karar veremiyor. Annesinin de söylediği gibi evlenmesi gerekiyor. Evlenirse hayatı biraz daha düzene girecek. Kafasındaki sorulardan uzaklaşacak. Sorumluluk almaktan kaçıyor. Uzun bir yolculuğu var ve bu
yolculuk sırasında kimseyi üzmek istemiyor. Başına ne geleceğini bilmiyor. İdealist bir adam.
Aslında belediye başkanlarının hepsinin düzenli hayatları vardır...
Öyle olmak zorunda. Bu anlamda Tarık Sayar marjinal bir karakter. Biraz da öyle olmalı.
Yerel seçimlere daha var; ama size adaylık teklifleri gelse ne düşünürsünüz?
Teklifler şimdiden var. Aday olsam istediğim her yerden başkan seçilebilirim. Hakikaten buna inanıyorum. Nereye gidersem gideyim enteresan bir sevgiyle karşılaşıyorum. Herkes kendi ailesinden hissediyor, evinin çocuğu gibi görüyor.
Allah böyle sevgiyi herkese nasip etsin.
Gerçekten belediye başkanlığı yapar mısınız?
Hayır. Zaten işimde çok önemli bir aşamadayım. Buna zirve denir mi bilmiyorum; ama
oyunculuğun en keyifli dönemindeyim.
Son dönemdeki siyasi gelişmeleri hem başkan hem de Oktay Kaynarca olarak yorumlar mısınız?
Sadece Oktay Kaynarca olarak yorumlayayım.
Türkiye enteresan bir sınavdan geçiyor. Süleyman
Demirel’in beğendiğim bir lafı vardı. Arada beğendiğim laflarından biri tabii ki... Türkiye
genç bir cumhuriyet. Herkes kendi oyununu oynuyor. Aslında oynanan bir satranç oyunu. Kimin nasıl bir niyeti, politikası varsa filini, atını, kalesini ortaya sürüyor. Karşı taraf da piyonunu... Oyunu bozmanın tam sırası.
Başkan olarak neden cevap vermek istemediniz?
Aslında başkan da aynı cevapları verir. Zaten bağımsız bir belediye başkanı Tarık Sayar. Özellikle bir partiye bağlı olmadığı için de sıkıntı çektiğini görüyoruz. “Partili olsaydık yaparlardı işimizi.” diyor mesela.
ÇAKIR ÇOKTAN ÖLDÜ, AMA İNSANLAR KABUL ETMİYOR
Belediye başkanı rolüyle insanların Çakır kimliğini unutacağını söylemiştiniz. Bu gerçekten oldu mu?
Oldu biraz. Herkesin kafasındaki Çakır imajından, o dönemde söylenen bir sürü saçmalıktan uzaklaşmak ve benim oyuncu olduğumu insanlara hatırlatmak amacıyla aslında çok da istediğim bir roldü bu.
Bu rolü kabul etmenizin nedeni bu muydu?
Çakır’dan sonra seçtiğim rollerin hepsi biraz ters köşe. Dikkat ederseniz onunla alakası olmayan roller oldu.
Bilinçli mi yaptınız?
Evet, bilinçli yaptım tabii. Üzerime yapışmasından tedirgin olduğum bir şey. Ama yine de etkisi hâlâ sürüyor. Elimden geldiğince o etkiden kurtulmaya çalışıyorum. Aslında oyunculuğumu kurtarmaya çalışıyorum. Kendi adıma kurtuldum; Çakır’ı çoktan gömdüm, benim için öldü; ama insanların üzerindeki etkisi devam ediyor. Tek tip bir oyuncu olmak istemiyorum.
Ama karakter oyuncularının kaderidir bu...
Öyledir. Bir rolü çok başarılı oynadığınızda üzerine gelmeye başlarlar. Hep aynı şeyleri size sunarlar. Siz de elinizden geldiğince direnirsiniz. Biz şu anda resmen imaj savaşı veriyoruz. “Ben bir oyuncuyum, karıştırmayın arkadaşlar.” demek zorunda kalıyorum.
Zaman- Cumaertesi