Mimar
Sinan. O sadece
Osmanlı-
İslam Medeniyeti’nin değil insanlık tarihinin yetiştirdiği en büyük mimarî dehalardandır. Fakat gelin görün ki bu dehanın
mezarı, ırkçılığın cazibesiyle açılmış içinden kafatası çıkartılmış ve kaybedilmiştir.”Nasıl olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Ben de ilk duyduğumda benzer bir tepki vermiştim.
Mustafa Armağan bu olayı anlattığı dostlarının gözlerini faltaşı gibi açıp : “Bu milli ayıbımızı lütfen yazma. Yetmişiki millete bir daha rezil olacağız yoksa” dediğini aktarır. Ve şöyle
cevap verdiğini söyler: “
Hayır rezil olmayacağız. Asıl bu işin peşini bırakıp gerçeği öğrenmedikçe ve kafatasının nerede olduğunu bulmadıkça insanlığın yüzüne bakamaz hale geleceğiz” (1)
Vakıa şudur: 1935 yılında Türk
Tarihini
Araştırma Kurumu’nun (Bugün, TTK) seçtiği bir
heyet huzurunda
Süleymaniye Camii’ nin yanındaki türbesinden kemikleri çıkarılır
Mimar Sinan’ın. Tabii geçen 350 yılın tesiriyle iskeletin büyük bir kısmı bozulmuştur. Dönemin ırkçı anlayışı uyarınca kafatası incelenir. Türk ırkının özelliklerine uyduğu anlaşılınca memnuniyetle mezar kapatılır. Ancak kafatası kurulacak Antropoloji müzesinde muhafaza edilmek üzere heyet tarafından alıkonulur.(2)
Mustafa Armağan’ın İbrahim Hakkı Konyalı’dan (3) naklettiğine göre, 1940′larda bu hadiseden habersiz olarak türbeyi
restore edenler mezarı açtıklarında Mimar Sinan’ın iskeletinde kafatasının olmadığını görünce telaşe kapılırlar. Araştırma yapılır ama nerede muhafaza edildiği tespit edilemez. Koca Sinan’ın kafatası sırra kadem basmıştır. Mustafa Armağan merak edip bu müzeyi araştırmış.
Türk Tarih Kurumu yetkililerinin ve
İstanbul Kültür Müdürlüğü’nün böyle bir müzeden haberi olmadığı gibi, Sinan’ın kafatasının kayıp olduğundan da haberi yokmuş.Daha sonra bir süre Prof. Kansu’nun odasında böyle bir müze oluşturulduğu bilgisine ulaşmış ama müzenin akibeti meçhulmüş. Armağan,
Ankara Üniversitesi Dil Tarih
Coğrafya Fakültesi’nde olabileceğini söylüyor, Kansu’nun ve
Afet İnan’ ın çocuklarının yardımını umarak..
Üstelik bu şekilde mezarından kafatası çıkartılan yalnız Mimar Sinan değil. Mustafa Armağan’ın aktardığına göre 5
Ağustos 1935 günü yayınlanan
Cumhuriyet Gazetesi’nde
Kültür Bakanlığı tarafından öğretmenlere gönderilen bir
genelge yayınlanır:
Eski mezarlardan çıkacak olan
Selçuk, Danışmend oğullarına ait kafataslarını İstanbul’a Antropoloji
Müzesi’ne göndermeleri…
Mustafa Armağan bu satırları aktardıktan sonra ekler:
”Başka bir deyişle bugün mevcut olmayan, kurulmadan kayıplara karışmış bu müzeye kimbilir kaç tan
e devlet büyüğümüzün kafatasları gönderildi? Ve bugün kimbilir neredeler? Toprağın üstünekilere sahip çıkmadığımız gibi ne yazık ki altındakilere de sahip çıkmayan bir garip milletiz vesselam!”
Her okuduğumda gülmekle ağlamak arası bir hâl aldığım bu hadise nasıl izah edilir, neye te’vil edilebilir bilemiyorum. Bildiğim birşey varsa o da, bu hadisenin çok çirkin ve bize -dile kolay- 364 muhteşem eser bırakan Koca Sinan’a yapılmış çok büyük bir ayıp olduğudur. Armağan’ın söylediği gibi; Bir insanın sağlığında kafasını kesmekle öldükten sonra mezarından çalmak arasında ne gibi bir fark var? Çok umudum yok gerçi ama inşaallah bir gün -eğer bir yerlere atılıp parçalanmadıysa- bir deponun köşesinde, bir sandıkta Mimar Sinan’ın kayıp kafatası bulunur da bu ayıbı temizleme şansımız doğar.
1.Mustafa Armağan / Osmanlı Tarihinde Maskeler ve Yüzler / Timaş Yay.2.Bsk.2005 S.43
2.Age / Nakledildiği kaynak :5 ve 6 Ağustos 1935 tarihli
Cumhuriyet Gazetesi.
3.Age / Nakledildiği kaynak :İ.Hakkı Konyalı / Mimar Koca Sinan / İstanbul 1948
derindusunce.org