Uluslararası
toplum soykırıma doğru ilerleyen
Sırpları durdurmak için henüz harekete geçmemişken,
yaşlı adamın ölümü sadece
Alman NS Dokümantasyon Merkezi’nin kayıtlarına geçti. İsmailoviç gerçekte, Sırpların
Müslüman Boşnakları katletmemesi için Naziler tarafından kurulan Boşnak Taburu’nun
komutanıydı. 1942’de kurulan tabur, kendi toplumunu soykırıma karşı korumak için kahramanca mücadele etmiş; ancak girdiği çatışmalardan dolayı iki yıl içinde 150 kişiye düşmüştü. İkinci Dünya
Savaşı sona erdiğinde ise taburdan hayatta kalan yalnızca 38 kişiydi.
Hollanda’nın
Lahey kentinde bulunan
Birleşmiş Milletler (BM)’in eski
Yugoslavya ile ilgili Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, 8 bin Boşnak’ın dünyanın gözü önünde toprağa gömüldüğü
Srebrenitsa katliamının soykırım olduğunu ancak 2004 yılında teyit etmiş olsa bile aslında soykırımın temeli 1940’lara dayanıyor. 1941-42 yıllarında Hırvatlar, Arnavut kökenli Türkler ile Boşnak kökenli Türkleri başka yerlere taşımak istedi. Ancak bu teklife karşı çıkıldı. Bu gelişmeler üzerine
Bosna Hersek’te belli bir milliyetçi refleks oluştu.
Soykırım suçlusu Naziler bile Bosna’daki soykırımı BM’den 50 yıl önce görüp, ‘kendi bölgenizdeki güvenliği kendiniz sağlayın’
önerisinde bulundu. Bu öneri üzerine Sırplara karşı Boşnak taburu kurulması için işbirliğine gidildi. Yugoslavya ordusunda görev yapan Yarbay Mirko İsmailoviç’le birlik kurulması konusunda
anlaşma yapıldı. Mirko İsmailoviç, “Ben
subay arkadaşlarımla bir birliği oluştururum.” diyerek görevi üzerine aldı ve iki aylık bir eğitimden sonra tabur kuruldu. Dubrovnik ve Saraybosna’da boy gösteren fesli, gamalı haçlı tabur, General Tito’nun emrindeki partizanlar ve Sırp milislere karşı görev yaptı.
Araştırmacı-yazar Talip Doğan Karlıbel’in Alman NS Dokümantasyon Merkezi’nde yaptığı araştırmaya göre, 1942 yılında kurulan 648 kişilik taburun başında üç subay vardı:
Binbaşı Aziz Stajkoviç,
Yüzbaşı İsmail Miloşek ve tabur komutanı Yarbay Mirko İsmailoviç. Ocak ayında kurulan 648 kişilik taburun mevcudu zayiatlar olduğu için eylülde 590’a düştü. Bu süreçte birlik, Gürcistan’ın
Abhazya bölgesindeki Suhumi şehrine gönderildi. Şu an yüzde 55’i Müslüman, yüzde 45’i Hıristiyan olan şehirde Abazalar olduğu için Müslümanların oranı yüzde 90’dı. Bu birlik sırf Müslüman Türklerden oluştuğu için buraya gönderilmesi uygun görüldü. Stalingrad olaylarından sonra Suhumi’de ayaklanmalar oldu. Tabur iki ayda 400’ü aşkın zayiat verdi. Neredeyse üçte ikisi ortadan kayboldu. Stalingrad’da 6. Ordu’nun güney kısmındaki 17. Alman kolordusuna katılmak zorunda kaldı. Bölük seviyesine düştüğü için 1944 yılına kadar da 17. kolordu bünyesinde görev yaptı. Aynı yılın kasım ayında tümden dağılan birlikten
2. Dünya Savaşı sonunda yalnızca 38 kişi kaldı.
Taburun 4 üyesi 1956’da Türkiye’ye geldi. 1971’e kadar
Bakırköy ve çevresinde ikamet ettiler, 1971 yılında tekrar
Almanya’ya döndüler. Bunlardan
Cevdet Branko 1979’da öldü. Goyka Brefko ise 1981’de hayatını kaybetti. Son komutan Mirko İsmailoviç de, 1991’de Sırpların Dubrovnik’e yaptığı ve köprüyü havaya uçurdukları hava saldırısında öldü. Yaşı 80’in üzerindeydi. Boşnakları Sırplara karşı korumak için kurulan birliğin komutanının 50 yıl sonra yine Sırp ateşiyle ölmüş olması oldukça manidar.
Bu arada, araştırmacı-yazar Karlıbel’in araştırmasına göre, 2. Dünya Savaşı’nda 110 Boşnak Türk, 200 ile 350 arası Abaza kökenli Çerkez, 400-500 Arnavut, 200-300
Türkmen, Azeri ve
Kazak olmak üzere 2 bin Türk, Alman üniforması ile savaştı. Bu kişilerin hepsi savaş bittikten sonra Almanya vatandaşlığına kabul edilip, ordudan
emekli oldu.
TURKUAZ / ZAMAN