Kanuni az kalsın selde boğuluyordu
Bu hafta sellerle boğuştuk.
Tarihimizdeki en unutulmaz sel 1563'te meydana gelen ve Kanuni'nin ölümden döndüğü seldi
İstanbul tarih boyunca deprem,
yangın ve sel gibi birçok afetle uğraşmıştır. Tarihimizdeki en büyük sel felaketlerinden birisi ise 1563'te Kanuni'nin boğulmaktan son anda kurtulduğu ve İstanbul'un harabeye döndüğü seldir.
PADİŞAH BOĞULMAKTAN SON ANDA KURTULDU
Kanuni Sultan Süleyman, ömrünün sonbaharındayken İstanbul'un sıkıcı havasından uzaklaşıp, rahatlamak için 1563'ün
Eylül'ünde o zamanlar yerleşimin pek olmadığı
Yeşilköy taraflarında avlanmaya çıkmıştı. Ava çıktığında hava iyiyken, 20 Eylül'e doğru gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Gök
gürültüsünden yer gök inliyordu, ancak Kanuni cihan
padişahıydı ve avı bırakmak ise
Osmanlı Sultanı'na yakışmazdı. Fakat sanki yağmur değil afet yağıyordu. Kanuni ve maiyeti can havliyle kendilerini yakınlarda bulunan İskender Çelebi Sarayı'na attılar.
İskender Çelebi Sarayı'na sığınan Kanuni ve maiyeti yağmurdan korumuştu ama yağmur şiddetini arttırıp sele dönüştüğü için civardaki dereler taşmaya ve önüne geleni sürüklemeye başlamıştı. İskender Çelebi Sarayı'nın yanındaki
Halkalı Deresi taşarak saraya doğru aktı. Sarayın bahçeleri
sel suları ile dolduktan sonra saray aniden suyla doldu. Saraydakiler sel sularına kapıldılar. Kanuni iç oğlanlarından güçlü ve uzun boylu bir askerin sırtına çıkarılarak, çatının altındaki yüksekçe bir bölmeye götürülerek boğulmaktan zor kurtarıldı.
Şiddetli yağmur sabahın
erken saatlerine kadar devam etti.
Sabah olduğunda ise hava hiçbir şey olmamışçasına güneş açmıştı. Kanuni sığındığı bölmede sabaha kadar beklemişti.
Sel İstanbul'u adeta savaş alanına çevirmişti. Özellikle dere yatakları ile Boğaz'a yakın yerlerde büyük tahribata yol açmıştı. Sokaklarda ve dere yataklarında yağmura yakalananlardan onlarca insan boğularak can vermişti. Su kanallarının içi tamamen kumla kapandığı için kullanılamaz hâle gelmişti. Yetmişe yakın ev de
yıldırım düşmesi yüzünden yanmıştı.
SU KEMERLERİ YIKILDI
İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan Moğlova Kemeri sel sularının tazyikine dayanamayarak büyük bir gürültü ile parçalanmıştı. Kâğıthane bölgesi derenin getirdiği ağaçlar ve çamur nedeniyle tamamen sular altında kalmış, asırlık çınarlar bile çöp ve çamur yığınları altında kaybolmuştu.
Selden en büyük zararı
Haliç kıyıları, Galata sırtları ve Boğaz'a yakın yerler görmüştü. Sarayburnu'nun insanın gözünü alarak akan
mavi suyunun rengi değişmişti.
Silivri,
Küçükçekmece ve
Büyükçekmece ile Harami Deresi'ndeki
köprüler tamamen yıkıldığından insanlar gemi ve kayıklarla taşınmıyordu.
Su kemerleri ya tahrip olduğu veya tamamen yıkıldığı için şehirde en fazla su sıkıntısı ihtiyacı hissediliyordu. Evlerin bahçelerinde bulunan kuyulardan su yerine çamur çıkıyordu. Felaketin ardından su olmaması yüzünden salgın bir hastalığın meydana çıkması bir an meselesiydi.
Şehir içindeki su kaynaklarının çoğu da kullanılamaz hale gelmişti. Bunun üzerine şehirde büyük bir su sıkıntısı baş gösterdi. Temiz su karaborsaya düştü ve
halk ancak kendisine yetebilecek kadar suyu, iki üç katı para ödeyerek alabildi.
Bu durum üzerine Kanuni Sultan Süleyman, devlet adamlarını da yanına alarak 21 Eylül 1563'te yıkılan su kemerlerini gezdi. Mimarbaşı
Sinan'a gerektiği kadar para harcayarak ve istediği kadar adam alarak su kemerlerinin tamirini emretti. Kanuni'nin isteği ve takibi sonucunda su kemerleri kısa sürede yeniden yapılarak İstanbul'un su meselesi geçici olarak halledildi.
MİMAR SİNAN KÖPRÜ YAPMAYI BİLMİYOR MUYDU?
Her yıl özellikle yaz aylarında ülkemizin dört bir tarafından sel haberleri gelir. Bunun en önemli sebebi ise bilinçsiz yapılaşma. Karadeniz'de de Doğu Anadolu'da da
Akdeniz Bölgesi'nde de dere yataklarına veya yakınlarına kurulan evler selden nasibini alıyor. Sel yaptığımız köprüleri de yıkıp götürüyor. Bunun en önemli sebebi ise köprülerin alçak ve düz yapılması. Köprüye takılan ağaçlar geçişi kapatınca arkasında
baraj oluşuyor ve biriken su köprü filan bırakmıyor.
Mimar Sinan'ın ve diğer Osmanlı mimarlarının yaptıkları köprülere baktığımızda hep kemerli olduğunu görürüz. Mimar Sinan bu tür köprüleri boşuna mı yaptı? Elimizdeki bu kadar teknolojik imkânlarla köprü yaparken bile yanlış yapıyoruz. Kemerli yapmayacaksan, bari köprüyü yüksek yap.
ERHAN AFYONCU - BUGÜN