HEGEM Başkanı Adem Solak'ın başkanlığında 3 ay süreyle 22
bilim adamının hazırladığı
rapor,
Mardin Valiliğinin desteği ile "
Bilge Köyü Olayı HEGEM Mardin Raporu" kitap halinde basıldı.
Merkezi Trabzon'da bulunan HEGEM Başkanı Adem Solak'ın editörlüğünü yaptığı ve 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın nedenlerini araştırarak,
sosyal bilimler perspektifinde çözüm önerileri sunmayı amaçlayan rapor, 167 sayfalık kitap halinde okuyucuya sunuldu.
Kitapta, Bilge köyü olayının farklı yedi unsurun bir araya gelmesinden ötürü "sıra dışı olay" olma özelliği kazandığı ele alı nıyor. Bu yedi unsur ise şöyle sıralanıyor:
"Bir anda 44 kişinin öldürülmesi,
toplum için beklenmedik bir anda yaşanması, ölenler arasında çocuklar ve hamile kadınlar bulunması ve yakın mesafeden ateş edildiği için bu
hedeflerin bilinerek seçilmesi, saldırıya uğrayanlarla zanlıların akraba olması, böyle bir vahşette birden fazla kişinin rol alması, olay anı olarak bir nişan töreni ve namaz sırasının seçilerek hedef alı nanlar arasında
aileden olmayan köy imamı ve konukların da öldürülmesi, olayın Mardin gibi bir hoşgörü ve huzur şehrinde meydana gelmesi."
Bu çeşit olgu ve olaylarda yer üzerinden genelleme yapmanın doğru olmadığı, Doğu, Güney
doğu ve
Karadeniz bölgelerinde şiddet daha kültürleşmiş olsa da böyle bir
katliamın her yerde yaşanabileceği savunularak, Bilge köyü olayının tüm Mardin'in değil Bilge köyünün olayı olduğu anlatılıyor.
Kitabın sıra dışı olaylara sıradan reçeteler üretmek yerine s ıra dışı çözümler getirmek ve hayata geçirmek düşüncesiyle hazırlandığı ifade edilirken, asıl amacın olayın nedenlerini araştırarak sosyal bilimler perspektifinde tespitlerde bulunmak ve çözüm önerileri sunmak olduğu bildirildi.
Kitapta, Mardin Valiliği ve HEGEM iş birliği ile 28
Nisan 2009 tarihinde ilçeler dahil tüm Mardin'de 3 yıl süreli "Eğitim Yolu ile
Şiddetin Azaltılması ve Suçun Önlenmesi" projesinin başlatıldığı, 4
Mayıs 2009 tarihinde de Bilge köyü olayının meydana geldiği hatırlatılıyor.
Bilge köyünün sosyal ve
ekonomik yapısı, daha önce meydana gelen olaylar, 44 kişinin öldürüldüğü katliam, katliam zanlılarına ait bilgiler ve ifadeleri, katliamın nedenlerinin yanı sıra ekonomik ve sosyal bir neden olarak "koruculuk"
sistemi ile sosyolojik bir neden olarak "aşiret ve ataerkil aile" yapısının ele alındığı kitapta ayrıca, inceleme aşamasında bilim adamlarının katıldığı toplantılardaki görüşlerine ve daha önce açıklanan bazı raporlara da yer verilerek medyaya da eleştiriler yöneltiliyor.
Kitapta, Bilge köyü raporunun hazırlanmasında aktif olarak yer alan
TBMM Şiddet
Araştırma Komisyonu raporlarına, gazeteci, bilim adamı ve
sivil toplum kuruluşlarının görüşleri ile basından derlenen veriler doğrultusunda yapılan ya da yazılanlara da yer verilerek, oluşturulan genel tespitler bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:
"Bilge köyü olayı farklı yedi unsurun bir araya gelmesinden ötürü 'sıra dışı bir olay' olma özelliği kazanmıştır. Katliamın bir töre cinayeti, namus cinayeti değil; Ama daha çok değişik boyutları olan
rant kavgasına bağlı olarak liderlik kavgası olduğu anlaşılmaktadır. Bilge köyü olayı ve şiddet k ültürü arasında çok önemli bir bağ ve bağlantı olduğu açıktır. Ya şanan olay anlık bir olay olmayıp birbirine bağlı olarak ailevi, ekonomik, sosyal ve politik birçok olayı barındırmaktadır. Olayın töre ile bir ilgisi yoktur. Olayda ekonomik çıkar ve güç çatışması, sistemden kaynaklanan bazı sorunlar birbirini tetiklemiştir. Olay, ilgili kişilerin içsel dünyalarında var olan şiddet duygularının nedenler zinciri sonrası davranışa dönüşmesiyle ortaya çıkmıştır."
Kitapta, bölgede uzun yıllara yayılan şiddet ve
terör gerçeğ inin olduğu, buna karşı yanlış ve yetersiz politikalar uygulanmasının güvensizliği doğurduğu anlatılarak, resmi kurumlara ve adalete duyulan güvenin çok büyük ölçüde ortadan kalktığı belirtildi.
Bilge köyü olayında kapalı, geniş aile yapısı ve adalete olan güvensizliğin olduğu anlatılan kitapta, şöyle deniliyor:
"Bilge köyünde yaşananlar bölge açısından bir birikimin patlamas ı olarak nitelendirilebilir. Yıllardır bölgede süren çatışma ve gerginlik durumu buna bağlı olarak ortaya çıkan koruculuk sisteminin işleyiş biçimi de bu olayın nedenleri arasında gösterilebilir. Eğitim düzeyinin düşük olması nüfus yoğ unluğu ve ekonomik gelir kaynaklarının tartışmalı oluşu bu olayda önemlidir. Bölgede geleneksel aile ve aşiret sisteminin gevşemesine rağmen çekirdek aileye geçilememiş her iki sistem arasında kalan kişiler 'kuralsızlık' ile yüz yü ze kalmıştır. Bölgede koruculuktan başka meslek sayılacak işlerin devreye sokulamamış olması da
modern bireylerin ortaya çıkmasında engel oluşturmuştur.
Çocuk, kadın ve
insan hakları gibi
demokrasi kültürünün temel değerleri henüz bölgeye taşınamadığından şiddet adeta bölgede kültürleşmi ş ve yaygın hale gelmiştir. Çok uzun yıllardan beri memurlar için bölgenin bir
sürgün yeri olarak görülmesi başta eğitim olmak üzere çağdaşlaşmayı sağ layacak temel hizmetlerin aksamasına yol açmıştır. Bölgedeki eğitim kadroları cehaletle mücadelede ve yeni eğitim programlarını uygulamada ihtiyacın çok gerisinde kalmaktadır. Bilge köyü olayı göstermiştir ki, devlet politikaları ve medya terör sorununa çok aşırı odaklandığından birçok olumsuzluğun bölgede üstü örtülü kalmıştır."
Benzer olayların önüne geçilmesi amacıyla Çocuk Eğitim Kamp üsleri, güçlü bir Sosyal
Bilimler Üniversitesi, Çocuk Bakanlığı ve Çocuk
Aile Bakanlığı kurularak, Aile Eğitimi Seferberliği'nin başlatılması gerektiğine dikkat çekilen kitabın son bölümündeki genel öneriler ise şöyle sıralanıyor:
"Şiddet kültürünün doğallaştığı bölgelerde benzer olayların yine yaşanma olasılığı göz önünde bulundurularak, kurumlar her yönü ile hazırlıklı bulunmalı, kurumlar arası iş birliği kültürü böyle olaylar olmadan geliştirilmelidir. Bilge kö yü olayı kendine has bir olaydır. Önceki bir olayın tekrarı değildir ve sonradan böyle bir olayın tekrarı yaşanmayacaktır. Böyle bakarak özellikle medya yoluyla toplumda infial yaratılması doğru değildir. Çocuk Koruma Kanunu gereği ilgili kuruluşlar böyle durumlar karşısında rollerini doğru oynamalıdır. Bu açıdan ülkemizin her bölgesinde 'Çocuk Eğitim Kampüsleri' (
Terapi Köyleri) acilen kurulmalıdır. Mardin'de olaydan önce başlatılan 'Eğitim Yoluyla Şiddetin Azaltılması ve Suçun Önlenmesi' projesine ve özellike Aile Eğitim Seferberliği çalışmalarına kararlı ve etkili bir şekilde devam edilmelidir. Başta nüfus planlaması olmak üzere sağlık ve sosyal hayatla ilgili yaygın bilgilendirme
kampanyaları başlatılmalıdır. Okullar uygun zamanlarda birer 'Aile Eğitim Merkezi' haline dönüştürülmelidir."
Kitapta, bölge çocuklarının her türlü masraflarının devletçe karşılanmak üzere değişik illerde ve yatılı olarak okumalarının özendirilmesi gerektiği, bölgede güçlü bir Sosyal Bilimler Üniversitesi kurulması gerektiğine değinilerek, terör sorunu ve
Kürt meselesi gibi sıkıntıların çözümüne yakla ştıkça bazı sıra dışı ve şiddet olayı yaşanabileceği, bu nedenle de önleyici önlemlerin geliştirilmesi gerektiği kaydediliyor.
Bölgede insan, çocuk ve kadın hakları bilincinin geliştirilmesi gerektiği de anlatılan kitapta, şunlara yer veriliyor:
"Olay sonrasında
mağdur olan çocuklar devlet korumasına alınmalı, 'Çocuk Koruma Kanunu' bu olay sonrasında acilen ve doğru olarak işletilmelidir.
Öğrenci sayısı 200'ün üzerindeki tüm okullarda 'Aile Danışma Merkezleri' kurulmalıdı r. Mardin ve ilçeleri ve köyleri için 'Sosyal Risk Haritaları' çıkartılmalı, bu çalışma diğer iller için de uygulanmalıdır. İlgili tüm kurumlara sosyologlar alınmalıdır. Belediyelerce 'Aile Araştırma, Danışma ve Eğitim Merkezleri' kurulmalıdır. Bilge köyü olayının ve benzer olayların gerçek sebepleri bulunmalı, bu bilgiler toplumla zamanında paylaşılmalı, sorunlara ön yargılarla ve ideolojik değil, bilimsel yaklaşılmalıdır. TBMM Genel Kurulu'nda oy birliği ile kabul edilen Şiddet Araştırma Komisyonu Raporu'ndaki öneriler ivedilikle yerine getirilmelidir.
18 yaş altı 24 milyon çocuğu olan ancak
Cumhuriyet dönemi boyunca ciddi bir çocuk politikası olmayan ülkemizde etkili bir 'Çocuk Bakanlığı' veya 'Çocuk ve Aile Bakanlığı acilen kurulmalıdır."
AA