Ayna'daki Evliya Çelebi - Video

En uzun soluklu gezi-belgesel programı Ayna, 19 yıldır dünyayı ekranlara yansıtıyor. Bugüne dek 130 ülke gezen Saim Orhan'a bu nedenle ‘Evliya Çelebi Ödülü' verildi.

Ayna'daki Evliya Çelebi - Video

Hac ve umreyi saymazsak, vize sınırlaması ve maddi yetersizlikler gibi sebeplerle başka ülkelere yeterince seyahat edemeyen Türk halkı, televizyon kanallarındaki gezi programlarına büyük bir rağbet gösteriyor. Uzun yıllardır dünyayı dolaşan ve önemli bir izleyici kitlesi olan programlardan biri de Ayna. 19 yıl önce Azerbaycan'da deneme yayınları yapan Zaman Televizyonu'nda başlayan, sonra Samanyolu TV'de devam eden Ayna'nın serüvenini, programın yapımcısı ve sunucusu Saim Orhan'dan dinledik. Ayna, ilk yıllarda Arena ve Deşifre gibi haber-araştırma formatında yayınlanır. Türkiye'deki domuz çiftlikleri, misyonerlik faaliyetleri, Topkapı Sarayı'nın yağmalanması gibi araştırma dosyalarına imza atar. Yapım ekibi, o dönem gündemdeki misyonerlik faaliyetlerini yürüttüğü iddia edilen SOS Çocuk Köyleri'nin yurt dışı ayağını araştırmak için Mısır'a gider. Haber dosyasının yanı sıra bir de gezi programı hazırlanır. Böylelikle haber ve gezi formatı bir arada izlettirilir. Bu format 1999'a kadar devam eder. Ayna, Saim Orhan'ın dil eğitimi için New York'a gidişiyle yayına iki sene ara verir. Orhan'ın dönüşünden sonraysa sadece gezi-belgesel formatıyla seyirci karşısına çıkar. Pakistan'la başlayan yolculukları, bugün 130 ülkeye ulaşır. Ayna, Türk televizyonlarında ilklere imza atar. Günümüzde hâlâ 1970'li yılların yaşandığı Yakutistan'a giden, Kenya ve Moldova'daki Osmanlı kalelerini seyirciyle buluşturan, 3777 metre ile dünyanın en derin madeni olan Güney Afrika'daki Savuka Altın Madeni'ne inen ilk Türkiyeli televizyon ekibi olur. Ayrıca, 1931'de Bulgaristan'a hurda kâğıt fiyatına satılan Türk arşivlerini Bulgar Millî Kütüphanesi'nde bulur, dünyadaki Türk Kolejleri'ni ilk kez ekrana taşır. Kapalı toplum özellikleri taşıyan Türkiye'nin uzak coğrafyalarda tanınmadığını gezdikçe fark eden Saim Orhan'a göre iş adamınız, siyasetçiniz, kültürel temsilciniz ülke dışında yoksa, dünya sizi bilemez. En son döndüğü ülkelerden biri olan Angola'dan örnek veriyor. Türkiye'den söz edince insanların yüzüne garipçe baktıklarını anlatıyor. 27 yıl iktidarda kalmış Zambiya Devlet Başkanı'nın da Türkiye hakkında hiç fikri yokmuş. Gezi-belgesel programlarının bu konudaki gücüne vurgu yapıyor Orhan. Ayna'ya gelen postalardan fikir değişimlerini görmek mümkün. Programdaki röportajlar ve üniversite ziyaretleri, ülkelerle ilgili ödevinde yardım talep eden öğrenciyi, yurt dışında eğitim almak isteyen genci, ticaret yapmaya hevesli iş adamlarını eyleme geçiriyor. Amaçlarının ufuk açmak, dünyaya karşı yabancılıkları kaldırmak olduğunu ifade eden Orhan, seyircilere teker teker yardım ediyor. Onları talepleri doğrultusunda yönlendiriyor. Bu sebeple televizyonun eğlendirme işlevinin yanında bilgi aktarımına vurgu yapıyor. Saim Orhan'a göre Ayna'yı türdeşlerinden ayıran özelliklerinden biri bu. Bunun yanında Gambiya'daki ısırmayan timsahları, Amazon Nehri'ndeki anakonda ve piranhaları, karada yaşamayı uğursuzluk sayan Filipinler'deki Baççao kavmini, ‘dana burnu' yiyen insanları ekrana taşımaktan da geri durmuyor. Ayna'nın bir diğer iddiası ise takipçilerinin hemfikir olduğu, izleyene sunucuyla birlikte dünyayı geziyor hissi vermek. Programda “Bir Türkiye vatandaşı yurt dışına çıktığında nerelere gider, hangi konulara ilgi duyar, nasıl tepkiler verir, ne gözle bakar, ne yer?” sorularını cevaplamaya çalışıyor Saim Orhan. Bu duyguyu kuvvetlendirmek için sunumları için özel bir çaba sarf etmeden oldukça doğal davranan Orhan, aldıkları geri dönüşlerde hedeflenen manzarayı görmekten memnun. Anadolu'ya yaptığı gezilerde takipçi kitlesinin her yaş ve kesimden olduğunu görmek onu biraz şaşırtmış. Çünkü gezi-belgesel programı izleyicisinin, dünyaya meraklı, çok gezen, en az senede bir yurt dışına çıkan kişiler olduğunu düşünürmüş. Orhan, gezdiği onlarca ülke arasında Grönland'ı ayrı bir yere koyuyor. Eksi 30-40 derecede kalınlığı 3 bin metreyi bulan buzulların üzerinde bir hayat, karada yaşayanlar için alışılmış değil çünkü. Yazın 6 ay hiç batmayan bir güneşe, Disko Körfezi'ne her gün 20 milyon ton buzulun akışına, aysberglerin deniz üzerinde yüzüşüne tanıklık etmek Orhan için en sıra dışı tecrübelerden biri. Seyahatleri arasında en unutamadığı ise Afganistan. 1996'da iç savaşı yaşayan ülkede, gazeteciliğin verdiği refleksle cepheye giderler. Şeyh Ahmet Mesut'la, Raşit Dostum'la görüşürler. Cephe önlerinde ilerlerken üzerlerine bombalar yağmaya başlar. Etraftaki duvarlar yıkılır, ağaçlar devrilir, zor bela yara almadan kurtulurlar. Karşılaştıkları savaş gerçeği ise onları derinden etkiler. Teneke kaplarda yemek yiyen askerler, dibinde bombalar patlarken tarlasını sulayan çiftçi, düğün yapıp eğlenenler, kendi yiyemese de misafirine bulup buluşturan Afgan halkının hâli ona çok tesir eder. “Hem geziyor hem de program yapıyorlar” dedirten Ayna'nın işi sanıldığı kadar eğlenceli değil aslında. Hedef ülke hakkında okunacak kitaplar, özel izinler için büyükelçilikle, bakanlıklarla yapılan yazışmalar, 10 saat havalimanında bekleyişler, yazın 50 dereceye varan nemli sıcaklarda günlerce dış mekân çekimi, kamera objektifine karşı tepkiler, mutfak kültüründe farklılıklar, kalacak yer problemi vs... Bu saydıklarımız senede birkaç defaya mahsus zahmetler olsa baş edebilmek daha kolay olurdu. Ama ayda iki-üç, bazen dört kez yapılan zorlu yolculuklar Ayna'nın ekrana yansımayan görüntüleri arasında. Örneğin Yemen'de bir kadını görüntülemek istediniz, kadın yerden kaptığı taşla sizi kovalayabilir. Moğolistan'da dışarıda sıcaklık eksi 20 dereceyken kıl çadırlarda ısınmak zorunda kalabilirsiniz. Burma'da (Myanmar) musluktan içtiğiniz su sizi yataklara düşürebilir. Bu kadar dünya görmüş birini karşımızda bulmuşken farklı geleneklere ait yeme içme kültürlerini merak ediyoruz. Orhan, “Et yemeklerini en güzel biz yapıyoruz zannederdim ama Arjantin ve Brezilya bu işte çok iyiler.” diyor. Meksika'nın kuyu kebabı, Arjantin'in Asado'su favorileri arasında. 5 bin yıllık Çin mutfağını pek tutmamış. Anadolu damak tadına aykırı olduğu görüşünde. İtalya'da sıradan bildiğimiz makarnanın soslarla nasıl muhteşem ana yemek hâline geldiğinden bahsediyor. Mısır ve Sudan'ın ‘ful'u (bakla ezmesi), Ürdün'ün ‘mensef'i, Orhan'ın beğendiği tatlar arasında. Dünya kazan Ayna kepçe misali dolaşan ekip, heyecanını hiç kaybetmiyor.Kıtaları gezen ekibin sözcüsü Orhan, hiçbir coğrafyayı Türkiye'ye değişmiyor. Dönüp dolaşıp ülkesine döneceğini bilmek onu rahatlatıyor. Program yönetmeni eşi ise eve zar zor yolu düşen Orhan'ın en büyük destekçisi. İzleyiciden rağbet görerek ödüllerin en güzellerinden birini alan Ayna'ya, geçtiğimiz hafta anlamı çok büyük olan bir ödül daha verildi. Türkçe Olimpiyatları Organizasyon Komitesi, UNESCO'nun 2011'i ‘Evliya Çelebi Yılı' ilan etmesi dolayısıyla Saim Orhan'ı ‘Evliya Çelebi Ödülü' ile ödüllendirdi. AKSİYON DERGİSİ
<< Önceki Haber Ayna'daki Evliya Çelebi - Video Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER