Asılacağını bilseydim kurtarmazdım

Adnan Menderes'i Yassıada'da intihardan kurtaran muhafız subayı Mehmet Taşdelen, eski başbakana ait özel emanetleri Aydın Menderes'e teslim etti.

Asılacağını bilseydim kurtarmazdım

Yassıada'da soğuk bir gündü. Başbakan Adnan Menderes'in önüne mektuplar ve telgraflar geldi her zamanki gibi. Onlardan birini aldı, okudu. Kaşları çatıldı, alnı kırış kırış oldu. Müthiş bir kızgınlıkla masaya bıraktı mektubu. Sonra eli bir telgrafa gitti. İki cümlelik telgraf bittiğinde yüzündeki kızgınlık ve sıkıntı bir anda silinmişti. Hücre odasında altı aydır nöbet tutan subayın kendisini ilgiyle izlediğini fark etmişti Başbakan. Telgrafı ve mektubu ona uzattı. Konuşmak yasaktı çünkü. Genç asker Menderes'in elindeki mektubun Sümerbank'tan gelen borç bildirimiyle ilgili olduğunu, onu neşelendiren ve bir anda dünyasını aydınlatan telgrafın ise Adanalı bir zahireciden geldiğini anlamıştı. İhtilâl cinnetinin ve öfkesinin henüz dinmediği günlerde, herkesin bir yumrukta onu yıkmaya çalıştığı bir anda, gariban bir vatandaş Menderes'in sağlığını soruyordu. Hem de sıkıyönetim şartlarına ve askeri idarenin baskılarına aldırmadan: "Sayın Başbakanım. Sıhhatinizin iş'arı (sağlınızın bildirilmesi), hürmetlerimi sunar ellerinizden öperim. Adana" 27 Mayıs İhtilâli'nin Adnan Menderes üzerindeki psikolojik baskısını ve gelgitlerini anlatan önemli olaylardan biriydi bu. Onu bir kaşık suda boğmak isteyenlerle, sinesini açıp ona hasret bekleyenlerin duyguları arasında sıkışıp kalmıştı. Sümerbank yetkilileri belki de birilerine yaranmak için Menderes'e daha önce hediye edilen kumaşların faturasını çıkartmıştı. Devir değişmiş, Menderes hapse düşmüştü çünkü. İkinci gelen telgraf ise Menderes'in halkın gözünde yerini ve itibarını perçinliyordu adeta. Menderes konuşamadığı o saatlerde en çok sigarasıyla dertleşmişti. Kafasını ancak sigarayla dağıtabiliyordu. MENDERES EFKÂRINI SİGARAYLA DAĞITIRDI Yassıada'da 'muhafız subaylığı' yapan Mehmet Nuri Taşdelen, okuduğunuz hatıranın bütün detaylarını geçen hafta Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes'le paylaştı. İhtilâlin üzerinden 46 yıl geçmişti. Taşdelen'i oğul Menderes'le buluşturan bir tek bu hatıra değildi tabii ki. Yassıada'da 15 ay nöbet tuttuğu hücresinde Menderes'i intihardan kurtaran, onun gizli gizli fotoğraflarını çeken, söğüt dalından yapılmış ağızlığını 45 yıl boyunca sahibine teslim etmek için saklayan da kendisiydi. Mehmet Taşdelen "Bir Başbakana yakışmazdı." diye hediye ettiği bakalit ağızlığa karşılık, Menderes'in çöpe attığı sonra kendisinin alıp sakladığı ağızlığı yıllar sonra oğluna teslim etti. Başbakan Adnan Menderes'in yargılandığı davalarla ilgili eski Türkçe el yazısıyla notlarının yer aldığı iddianamelerin fotokopileri ve 300'ü aşkın fotoğrafı da Aydın Menderes'e teslim edildi. Aksiyon, 45 yıl sonra gerçekleşen buluşmada yer aldı. Belgelerin asıllarını Türk Tarih Kurumu'na veren Taşdelen, Tahkikat Komisyonu davasına ait iddianame üstüne alınmış el yazması notların kurum uzmanlarınca araştırılmasını istiyor. Buluşma Aydın Menderes'in Ankara Ümitköy'deki evinde gerçekleşti. Ağızlığı alan Aydın Menderes'in gözleri buğulandı, bir anda dudaklarından babasının sigara içme alışkanlığı ile ilgili bilgiler dökülüverdi: "Annem anlatırdı, aslında günde iki üç tane sigara tüttürür, sonra bitirmeden söndürürmüş. Ben hiç görmedim onu sigara içerken sigara satan büfelerde, tiryakiler alırmış. Rengi değiştiğinde atılır, tiryakiler sigaranın zehrini doğal filtre gibi süzdüğünü kabul edermiş. Baksanıza karartacak, ağızlığı yakacak kadar sigara içmiş (düşünüyor)..." O güne kadar ağız tiryakisi olarak sigara tüttüren Menderes, tutuklanmasının ardından getirildiği Yassıada'da sürekli sigara içer hâle gelmişti. Yenice marka sigaraların biri sönüp, diğeri yanıyordu. Baba Menderes'in tutku derecesinde ilerleyen sigarayla arkadaşlığı idam gününe kadar sürecekti. Dönemin Bahriyeli Subayı Mehmet Taşdelen, ağızlıktan sonra hemen işkence iddialarına getirdi sözü: NİŞANLANAN GENÇ SUBAY VE MENDERES AİLESİ "İnanın efendim, görev yaptığım döneme şahidim. 28 Haziran 1960'tan 17 Eylül 1961'e kadar babanıza maddi hiçbir eziyet yapılmadı. Ona yapılan en büyük eziyet, maneviydi. Onun tek başına, tecrit edilerek kimseyle görüştürülmemesi en büyük eziyetti. İnsanlarla sürekli diyalog kuran birinin arkadaşlarıyla bırakın, başındaki nöbetçi askerlerle bile bir kelime konuşamamasından daha vahim eziyet olamazdı!" Babasının tam bir muhabbet insanı olduğunu anlatan Aydın Menderes de değerlendirmelere katıldığını belirtti: "Doğrudur, onun konuşamaması, yürüyememesi, başından iki kova soğuk su dökememesi; hayat alışkanlıklarından kopması en büyük eziyetti. Bir de suçsuzluğunu bilen bir psikoloji ile strese girmek normaldir." Taşdelen'in anlattığına göre her fırsatı değerlendirmek isteyen Menderes, yine de insanlarla iletişimini kesmez. Hücreler, Milli Emniyet Teşkilatı tarafından mikrofonla dinlenmektedir. İşaret dili, dokunmalar, yazıları göstermeler Adnan Menderes ile Bahriyeli genç subay Taşdelen arasında bir sıcaklık oluşturmuş. Menderes, o günlerde bu subayın nişanlandığını, yüzüğünden anladığını evdekilere bildirecektir. 45 yıllık anı ve sözlerin detayları da Taşdelen'le oğul Menderes buluşmasında ortaya çıktı. Menderes tutukluluğunun ilk dönemlerinden başlamak üzere belki de en uzun süreli iletişimi Taşdelen ile kurmuş. (Yassıada Garnizon Komutanı Tarık Albay da Menderes'in konuşabildiği ender isimlerden biri olarak biliniyor.) Başında nöbet tutan genç subayın nişanlılığını fark eden Adnan Menderes, 15 Nisan 1961 tarihinde evlenince Taşdelen'e ayrı bir ilgi göstermiş. Mutluluk duyduğunu işaret edip, ellerine kondurduğu samimi dokunuşla tebrik etmiş. Haber o günlerde Menderes ailesinde ılık ve tatlı bir rüzgâr estirmiş. Koskoca ülkenin başbakanının tutukluluk haline rağmen insanlarla kurabildiği ilk teması ailesine aktarması sayesinde Aydın Menderes de Taşdelen'i gıyabında tanımış. Ama hiçbir zaman ismen o askerin kim olduğu bilinememiş. Duygu yüklü sohbetin ortasında "Sizi zaten 45 yıl öncesinden tanıyordum." diye espri yapan Aydın Menderes, "Ne kadar üstü örtülse de söz ve haber sınır tanımıyor. Subaylardan birinin babamla konuştuğunu, nişanlı olduğunuzu öğrendiğini duymuştum. Sizi o günlerden beri gıyaben tanıyorum. Bütün yaptıklarınız için benim ve ailemin şükran borcu var." 45 YIL SONRA GELEN BULUŞMA Taşdelen, Adnan Menderes'in idamına neden olan Tahkikat Komisyonu iddianamesi ile ilgili evrakları uzattığında (tahkikat komisyonu raporları) söz intihar hadisesine geldi. Aydın Menderes, Taşdelen'in kitabında yazdığı hadiseye atıfla babasının intihar olayı ile ilgili düşüncelerini de paylaştı. Taşdelen'in anlattığına göre intihar hadisesi kendi gözlemleriyle şöyle gelişir: "Genç subay Taşdelen, 15 Eylül 1961 sabahı 'alt koridor nöbetini' tutmak için Menderes'in odasına doğru gider. Ceketinin arasına sakladığı fotoğraf makinesi de yanındadır. Başbakanı uyur vaziyette bulur. Metresini, enstantane ve diyafram ayarlarını yapar. Zenobia marka makinasıyla uzaktan bir kare çekmek için deklanşöre basar. Sonra yaklaşır bir kare daha çeker. Üç dört derken, genç asker tedirgin olur. Daha önce odada en ufak seste uyanan Menderes'ten çıt yoktur. Dudaklarından yanağına sızan köpüğü gördüğünde Taşdelen durumdan şüphelenir. Omzuna dokunur. 'Beyefendi beyefendi.' Diğer nöbetçi arkadaşları, komutan gelir. Menderes ona verilen sakinleştirici (equanil) ilaçları biriktirmiş ve içmiştir. Derhal müdahale edilir, midesi yıkanır. 16 Eylül tarihinde olayla ilgili tahkikata başlayan Yassıada Garnizon Komutanı Albay Tarık Güryay, 'Her kim bu olaya sebep oldu veya göz yumduysa divan-ı harbe verilip, çok ağır şekilde cezalandırılacak.' der. Menderes'in yanında da nöbetçi subaylara aynı şeyi söylediğinde Adnan bey dayanamaz. Genç askerlerin gözlerinin içine bakar. Sonra, ilaçları dilinin altında sakladığını sonra da ceketinin sol üst yanından astarının içine atıp sakladığını anlatır. Bunu el yazısıyla yazar, konuşmaları ses kaydı olarak da saklanır. Ceket getirilip astarı silkelendiğinde ilaç tozları dökülür. Olay doğrudur." Ne var ki, bir gün sonra Menderes idam edilmek üzere İmralı yolundadır. Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecek infaz İmralı'daki darağacında gerçekleştirilir. Mehmet Taşdelen, "İntihar değildi niyeti. İlaçların tamamını içmediğini düşünüyoruz. Zaten sersem sepelek olmuştu. Bir gün sonra kendine geldi." diyor. Taşdelen, Menderes'in intiharla zaman kazanma konusundaki yorumunu aynı gün Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın asılmalarına (kararların açıklanmasına) bağlıyor. Aydın Menderes de babasının gerçekten intihar etmek değil, vakit kazanmak niyetinde olduğunu düşünüyor: "Babamın intiharı ile ilgili yeni maddi delil olmadan hiçbir şey söylemem. Ama sizin anlattığınız gibi ceketin astarındaki hapların tozları kalmış mı baktıracağım. Sizinle bu konuda aynı fikirdeyim. Benim tahminim de intihar etmek isteğinden çok vakit kazanma düşüncesi olduğu yönünde." 45 yıl sonra gerçekleşen buluşmanın son sürprizi ise fotoğraflar oldu. Taşdelen, Yassıada'da gizli gizli çektiği tüm fotoğrafları CD olarak Aydın Menderes'e teslim etti: "Biliyorum, bir kısmı acılarınızı tazeleyecek. Ama sizin için kıymetli olduğunu düşünüyorum. Elimdeki diğer belge ve eşyaları da Adnan Menderes müzesi kurduğunuzda teslim etmek isterim." Ve ardından yıllardır yüreğine hançer gibi saplanan sözleri söylüyor: "Onu intihardan kurtardığımda çok sevinmiştim, ama asılacağını bilseydim kurtarmazdım." BULUŞMAYI AKSİYON'A DEĞERLENDİREN AYDIN MENDERES: ALLAH BU ACILARI BİR DAHA YAŞATMASIN Mehmet Nuri Taşdelen ile buluşan Aydın Menderes, babasının hatırasına gösterilen saygıdan dolayı teşekkür etti. Menderes, ceketi, yazıları, kitapları, tesbihi, ağızlığı, siyasi dönemdeki hediyeleriyle birlikte zengin bir arşivin oluştuğunu, bunları bir müzede değerlendirmek istediklerini dile getirdi. İhtilalin yıldönümü nedeniyle ise ağzından her zaman olduğu gibi 'Allah bu acıları Türk halkına bir daha yaşatmasın' cümleleri döküldü : "Buna kim sebep oldu? Bunu bilemem 15-17 Eylül tarihinde Türkiye'de devlet yoktu. Bir cinnet, bir cinayet ortaya çıkardı. Milli Birlik Komitesi üyeleriyle de konuştuk. Karşı olanlar da vardı karara dediler. Bir kısmı beyaz ihtilal diyelim, kan bulaştırmadan teslim edelim, yanlış yapmayalım demiş. Bir kısmı cunta bize bastırıyor, çeşitli baskılar var. Biz burada idamlardan birini bile onaylasak, hükmümüz kalmaz. Türkiye, meşrû ve fiili idareden de mahrum kalır diye düşünmüş. 46 yıl sonra bunun sorumlusunu sormam. Arayamam. Bütün bu yaşananları Allah bu millete bir daha yaşatmasın." TAŞDELEN İŞKENCE YAPILDIĞINI GÖRMEMİŞ Menderes'e işkence yapıldığı iddiası tanıklar tarafından bugüne kadar hep dile getirildi. Ancak Taşdelen'e göre işkence yapılmamış. En azından Taşdelen böyle bir işkence olayına hiç rastlamamış: "Adnan Menderes'in Eskişehir'den Harp Okulu'na getirilişinde olaylar olmuş. Doğru. Onları biz de duyduk. Yassıada'da 17 Eylül 1961'e kadar görev yaptım. Bir kaç arkadaş kötü, sert bakış ve davranışlarıyla psikolojik baskı yapmıştır. Ama inanın maddi bir eziyet yapılmadı. O kadar zayıf düşmüştü ki, hep gözünün içine bakardık. Kayınpederim inanılmaz derece koyu Demokrat Partili'ydi. Damat ne yaparsınız? Eziyet mi ediyorsunuz Menderes'e diye sorardı. Ben de o günlerde nimet üstüne yemin eder, neler olduğunu anlatırdım. Biz Sayın Başbakanın gözünün içine bakardık. Bir şey söylese de yapsak diye… Bağırma, yüksek sesle konuşma olmuştur. Kimi komutanlar hem asker hem tutuklular üstünde disiplini öyle temin edeceğini düşünürdü. Ama görevim süresince hiç kötülük yapıldığına şahit olmadım. AKSİYON
<< Önceki Haber Asılacağını bilseydim kurtarmazdım Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER