En son 1990'larda Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından birliğin Küba'ya verdiği ekonomik yardımların kesilmesi adada protestoları tetiklemişti. Son 30 yılın en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıya olduğu bildirilen ülkede halk hem ekonomik sorunlardan yakınıyor, hem de özgürlük çağrısında bulunuyor.
Kübalılar nelerden şikayetçi?
Euronews'in haberine göre bir yanda koronavirüs salgını diğer yanda ABD'de Trump yönetiminin kararıyla sıkılaştırılan ekonomik yaptırımlar Küba'yı son yılların en büyük ekonomik krizine sürükledi.
Ülkenin en önemli gelir kaynaklarından olan turizm salgınla birlikte durma noktasına geldi ve ülkenin büyük ihtiyaç duyduğu döviz akışı kesildi. Salgın yüzünden restoran ve işyerlerinin kapanması sonucu çalışanlar da işsiz kaldı.
Protestocuların çoğu gıda ve ilaç eksikliği yaşandığına ve elektrik kesintilerinin hayatı zorlaştırdığına dikkat çekti. Kimileri temel ihtiyaçlarını karşılamak için saatlerce kuyruk beklediklerinden yakındı, kimileri de özgürlük çağrısı yaptı.
88 yaşında protestolara "tencere çalarak" katılan Sara Naranjo'nun videosu sosyal medyada halkın yaşadığı sıkntıların simgesi haline geldi.
Aç kalmaktan bunaldığını ve bunu protesto etmek için sokağa çıktığını belirten Naranjo videoda "Su yok, hiçbir şey yok. Elektrik kesintileri beni çok fena yapıyor. Nefes alamıyorum, fanı çalıştırıp serinleyemiyorum. Işıklar gidiyor, bir daha da gelmiyor. Sıkılıyorsun, yoruluyorsun" sözleriyle serzenişte bulundu.
Narajo ülkenin güçlü alanlarından biri olan sağlık sistemiyle ilgili de şikayette bulundu. Görme kaybı yaşadığını ve katarakt ameliyatı olması gerektiğini belirten Naranjo bu hizmeti alamadığından yakındı.
Ülkedeki fiyatların yüksekliği ve geçim sıkıntısı da protestolarda yüksek sesle dile getirildi. Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in bu yıl başından itibaren yürürlüğe giren reform planı doğrultusunda, ülkedeki aylık asgari gelir tutarına beş kat zam yapılarak 400 Küba Pezosu'ndan (146 TL) 2 bin 100 pezoya (750 TL) yükseltilmişti.
Mobil internet yalnızca 2018'den bu yana ülkede kullanılıyor. Bugün ülke nüfusunun üçte birinin akıllı telefon kullandığı tahmin ediliyor.
Kendi Covid-19 aşısını geliştiren Küba, BM'nin aşı programına katılmayı reddetti
Dünya çapında yetkin bir sağlık ve biyoteknoloji sektörüne sahip olan Küba, ekonomisindeki eksikliklere rağmen güçlü bir sağlık sistemine sahip. Ancak koronavirüs salgınının ilk sürecini nispeten hafif atlatan ülkede son dönemde görülen vaka artışı endişeleri beraberinde getirdi.
11 milyonluk ülkede Delta varyantının görülmesiyle birlikte pazar günü 7 bine yakın yeni vaka tespit edildi, 47 kişinin hayatını kaybetmesiyle toplam can kaybı bin 500'ü geçti.
Halkın bir kısmı bu artıştan Küba'nın aşı politikasını sorumlu görüyor. Latin Amerika ülkeleri arasında kendi aşısını üreten ilk ülke olan Küba Birleşmiş Milletler'in aşı programı COVAX'a katılmamayı tercih etti.
Kübalı bilim insanları halen 23 farklı Covid-19 aşısı üzerinde çalışıyor. 22 Haziran'da açıklanan son klinik deney sonuçlarına göre üç doz gerektiren Abdala aşısının koronavirüse karşı yüzde 92,28 etkili olduğu açıklandı. Geçtiğimiz günlerde yetkililerden acil kullanım izni alan Abdala aşısını önümüzdeki haftalarda Sobrena aşısının izlemesi bekleniyor.
Bir diğer Covid-19 aşısı Sobrena'nın da önümüzdeki günlerde kullanım izni alması bekleniyor.
Ülkede son dönemde hızlanan aşı kampanyası ile birlikte bugüne kadar 1 milyon 700 bin kişiye tam doz aşılandı.
Castro'ların karizmasının ardından Diaz-Canel ne yapacak?
Halkın protestolar sırasındaki bir diğer talebi de Devlet Başkanı Diaz-Canel'in istifa etmesi. Küba halkının 2016'da ölen Fidel Castro ve 2018'de görevden çekilen Raul Castro'nun kişiliklerine duyduğu sadakatin yeni başkan için geçerli olmaması, Diaz-Canel'in iktidarını ne şekilde pekiştireceğine dair soru işaretleri oluşturdu.
Diaz-Canel'in protesto eylemleri sırasında hükümet yanlılarını protestocularla yüzleşmeye ve mücadeleye çağırmasının, halkı birbirine düşürme tehlikesini beraberinde getirmesinden kaygı duyuluyor.
Yaşanan ekonomik sıkıntılardan Amerikan yaptırımlarını sorumlu gösteren Diaz-Canel ise sorumluluğu şimdilik üstlenmeye razı gibi görünmüyor.
Biden, Turmp'ın sıkılaştırdığı ambargoyu hafifletecek mi?
ABD, 1958 yılından bu yana Küba'ya yönelik ambargo uyguluyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde hafifleyen yaptırımlar ile 2014 yılı sonu itibarıyla iki ülke arasında diplomatik temas yeniden inşa edilmiş, bankacılık kısıtlamaları azaltılmış ve Kübalılara ABD'deki yakınlarını ziyaret edebilmeleri için seyahat izni verilmişti.
Obama'nın halefi Trump döneminde yaptırımlar yeniden sıkılaştırılmıştı. Şimdi gözler Başkan Joe Biden'da. Seçim kampanyasında Trump'ın katı yaptırım politikasını eleştiren Biden henüz Küba'yla ilgili politikasında bir değişikliğe gitmedi.
Kübalı aktivistler Biden'ın protesto eylemlerinden ancak bir gün sonra açıklama yapmasının ve açıklamasında Küba hükümetini "sosyalist ya da komünist" olarak tanımlamamasının kendilerinde hayal kırıklığı oluşturduğunu dile getirdi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise gelişmeleri yakından takip ettiklerini, demokrasi ve insan haklarını yansıtacak yeni bir politika geliştireceklerini vurguladı.