Koç, “Ortak payda Türkiye ise belirli ilkeler çerçevesinde partilerin bir koalisyon için anlaşıyor olması lazım” dedi. Erken seçime yeşil ışık yakmayan Koç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Düşünebiliyor musunuz, 2 ay sonra Türkiye yeniden bir seçim atmosferine girecek. Türkiye bunu kaldıramaz. Kaldırmaması da lazım.”
Bugün'den Perihan Çakıroğlu'nun röportajına göre, Koç Ailesi’nin üçüncü kuşaktan patronu, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç ile İzmir’in şirin ilçesi Urla’da buluştuk. Burada kendi adını taşıyan Deniz Arkeolojisi Araştırma Merkezi’ni açtı. Denizin altını da üstünü de çok seven Koç, hem Türkiye denizlerinde hem de dünyanın ünlü dalış merkezlerinde her yıl ailesiyle dalma sporu yapmayı ihmal etmiyor.
Koç, 1976’dan bu yana sürdürülen Urla’daki Limantepe kazılarına destek olmak amacıyla kurulan araştırma merkezine sahip çıktı. Pahalı ve maliyetli bir alan olan araştırmalar bundan böyle onun katkılarıyla sürecek. Koç’la sohbete bu nedenle denizler ve deniz altındaki tarihi hazinelerin çıkarılmasıyla başladık. Güncel gelişmeler, seçim sonuçları, kurulacak koalisyon hükümetinin nasıl oluşacağı yönünde devam ettik.
Kazılara katılacağım
Mustafa Bey, Deniz Arkeolojisi Araştırma Merkezi’nde neler yapılacak? Limantepe kazılarına siz de katılacak mısınız?
Zaman buldukça katılmayı düşünüyorum. Çok değerli hocalarla birlikte ben de dalmak istiyorum. Biliyorsunuz, dalma benim önemli hobilerimden birisi. Burada su altında sınırlı imkanlarla yapılan çalışmalarda önemli sonuçlar elde edildi. 1976 yılında başlayan kazılar,
heyecan verici sonuçlar ortaya koydu. Daha sonra 1995’te denize inen duvar kalıntıları tesbit edilince su altı kazılar başladı.
Ortak payda Türkiye
Sizce deniz altı araştırmalarında Türkiye, hangi aşamada?
Türkiye’de başta Ankara Üniversitesi, sadece dört üniversitenin su altı arkeoloji eğitimi var. Su altı arkeolojisi ayrı bir uzmanlık alanı.
Bazı şeyleri, denizde bırakmak belki daBazı şeyleri denizde bırakmak daha çok faydalı. Çünkü sudan çıkarılan kalıntılar bazen önce tuzlu suda, sonra da tatlı ve daha sonra ise saf suda bekletilip korumaya alınıyor. Burası
öyle bir merkez için ideal.
Denizden karaya çıkarsak gündemde 7 Haziran seçim sonuçları ve koalisyon kurma çalışmaları var. Eğer koalisyon kurulamazsa erken seçim gündeme gelebilir. Sizin görüşlerinizi merak ediyoruz?
Bakın, eğer ‘ortak payda’ Türkiye ise belli ilkeler çerçevesinde kurulacak bir koalisyon için partilerin anlaşıyor olması lazım. Ben yekten “hayır” demeyi doğru bulmuyorum açıkçası.
Erken seçimi kaldıramayız
Üyesi olduğunuz TÜSİAD yanında TOBB, MÜSİAD gibi kuruluşlar da Ankara’da parti liderlerini ziyaret etti. İş dünyası, adeta “Erken seçim olmasın” diye uzlaştı. Siz, nasıl bakıyorsunuz?
Öyle olmaları lazım. Düşünebiliyor musunuz, 2 ay sonra Türkiye yeniden bir seçim atmosferine girecek. Türkiye bunu kaldıramaz. Kaldırmaması da lazım. Kardeşim Ali Koç da TÜSİAD Başkan Yardımcısı olarak bu ziyaretlere katıldı. Ondan bilgi alacağım.
2-3 ay daha beklemek lazım
Seçim sonrası piyasalarda “bir rahatlama oldu, tüketim de canlandı” deniliyor. Bu doğru mu?
Bunları konuşmak için doğrusu daha erken. İki üç ay beklemek lazım. Çok şükür şimdilik rakamlar iyi. Allah korusun bir belirsizlik olursa rakamlar ne olur bilemeyiz.
Dövizin yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki, dolar bütün para birimlerine karşı dünyada da yükseldi. Ancak, gelişmekte olan ülkeler içinde parası en çok değer kaybeden ülke de biziz. Unutmayın ki, petrol 40-45 dolar bandında gezerken, Türkiye’nin cari açığında 10 milyar dolarlık artı yazdı. Bu büyük bir hadise. O kadar büyük bir “devlet kuşuydu” başımıza konan. Daha da çok avantaja çevrilebilirdi ki. Bunun bütçe açığını kapatmaya daha fazla katkısı olurdu. Seçim atmosferi ve konjonktür nedeniyle bu fırsat yeterince değerlendirilemedi. Yine de Türkiye’nin şu andaki “makro
ekonomik” parametreleri sağlıklı.
Denizi çok kirletiyoruz
Sizin aile, deniz tutkunu. Babanız Rahmi Koç, dünyayı tekne ile dolaştı. Turmepa’nın da kurucusu. Denize ilgi nasıl başladı?
Denizin, bizim ailede yeri büyük. Evde küplerle büyüdük biz. Babam denizci zaten. Kardeşlerim de öyle. Deniz ailede bir tutku.
Dala dala, göre göre amfora ve kalıntılara ilgi uyandı.
Siz böylesiniz ama halkın denizle ilişkisi böyle değil. Acaba neden?
Tamam kabul ediyorum deniz pahalı bir hobi ama biz bırakın yararlanmayı kirletiyoruz daha çok. Turmepa- Deniz Temiz Derneği’nin yaptıkları okyanusta sadece bir damla. Farkındalık yaratmak için yine de iyi. 19 Mayıs’ta Göcek’te bir koya gittik. Belediye, 6 gün çöpleri toplamadı. Geçen hafta kardeşim gitti ve hala orada duruyormuş çöpler. Bir koyu bile temizleyen yok.
Tekneler de kirletiyor denizi değil mi?
Guletler, günübirlik tekneler koydan çıkmayı bile beklemeden sintine basıyor. Bu da kadar bariz görünüyor ki. Doğru dürüst bir yaptırımı olsa kirletenler 10 kere düşünür. Sıkıysa yurt dışında bunu yap, bak ne oluyor. Sembolik para cezasıyla bırakıyorlar. Turmepa bunu gönüllü yapıyordu, belediye aldı böyle oldu. Şimdi telefonlar geliyor Turmepa gelip çöpleri toplasın diye.
Dalmak benim için meditasyon gibi
Ailece dalıyor musunuz? Dalınca neler hissediyorsunuz?
Evet ailece dalıyoruz. Eşim ve iki kızım da dalıyor. Esra ile Aylin, tropik denizlerde başladılar dalmaya şimdi Ege’de dalamıyorlar. Dalmak benim için resmen meditasyon gibi. Üç boyutlu bir dünya. Oradaki dinginlik, huzur ve deniz canlıları çok etkileyici. Dalmayınca özlediğim oluyor. Ege’de dalıyorum. Yılda bir iki de seyahatim oluyor. Mısır’a veya Uzak Doğu’ya dalmak için gidiyoruz. Tayland, Filipinler, Endonezya ve Maldivler. 2000 dalışım vardır herhalde.
Dalınca kimse size ulaşamıyor, bu da rahatlık sağlıyor değil mi?
Evet, kimse ulaşamıyor rahatlıyorum. Daldığım yerlerle ilgili bir kitap çıkarmıştım, bir kitap daha olabilir. Su altı resim sergisi de düşünüyorum.
En son neredeydiniz?
Bir ay önce Ruanda’daydım. Goril fotoğrafları çekmeye gittik. Ruanda iç savaştan sonra yeniden yapılanmış. Ekonomisi düzelmiş. Bir barış ortamı var. O bölgenin İsviçresi gibi. Oradakilerle konuşunca, “Yatıp kalkıp, her uyandığımız güne dua ediyoruz” diyorlar. O ülkede korkunç şeyler oldu. Yan yana yaşayan insanlar, Yugoslavya dağıldıktan sonraki gibi korkunç şeyler yaşadılar. Soykırım yaşandı.
1998’de Sığacık’ta vurgundan döndüm
35 yıldır daldığınızı söylediniz. Dalarken hiç tehlike atlattınız mı?
Bir keresinde 1998 yılında Sığacık’ta Ayhan Sicimoğlu ile bir dalışımızda çok önemli bir tehlike atlattım. Ben dikkatsizlikle boş tüp ile inmişim aşağıya. 40 metre derinlikteyiz ve havam bitti. 15 dakika sonra olsaydı veya geminin içinde olsaydık “vurgun” yerdik. Ayhan’ın havasıyla beraber yavaş yavaş yukarıya çıktık. Allah korudu. Ondan sonra hep yanımda “yedek
hava” ile daldım.
Twitter’da artık yokum
Sosyal medya ile aranız nasıl ? Twitter’da hesabınız var mı?
Twitter’a ilk girdiğimde kendi kullanıcı ismimle hesap açtık. Anında 60-70 takipçi geldi. Herkese cevap yetiştirmek gereken bir durum. Başa çıkamam diye kapattık. Çünkü, madem kendi adımla giriyorum, başkasının bunlara cevap vermesini uygun görmedim. Yine de başka bir isimle hesabım var ama onu da genellikle Türk ve dünya basınını takip etmek için kullanıyorum.
Ankara Üniversitesi ile bağımız Vehbi Koç’a dayanıyor
Ankara Üniversitesi arkeoloji hocalarıyla işbirliği yapıyorsunuz. Bu üniversite ile eskiden bu yana ilgi bağınız var değil mi?
Evet öyle. Bizim Ankara Üniversitesi ile bağımız çok eski. Dedem Vehbi Koç, 1951’de üniversite öğrencileri için yurt yapmış. Peşinden üniversitede Göz Bankası kurulması gelmiş. Şimdi de biz üçüncü kuşak olarak Deniz Arkeoloji Araştırma Merkezi açtık. Cumhuriyet’in bu ilk üniversitesiyle kurulan bağ daha da güçleniyor.
Ege Denizi çok zengin
Kaç yıldan bu yana dalıyorsunuz?
35 yıldır dalıyorum. İlk dalışımı Marmara’da Sivri Ada’da yaptım. Nerede dalarsam dalayım, Ege’de anfora görmediğimiz yer yok. Korkunç bir zenginlik var. Mesela, Marmaris yakınlarındaki Sığacık’ta 3-4 batık yan yana duruyor. Bir tane de modern zamanların batığı var. Muazzam bir yer. Değirmek taşları, amforalar, kuru yük gemisi bile var. İnayet batığı mesela orada. Orası, “Milli park” olmalı dedik. Bürokrasiye takıldı.