CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, asgari ücret tartışmaları ile ilgili vaktinde 2002 yılında çay, simit ile asgari ücret hesaplayıp meydanlarda bağıranların, bugün 'sırça köşklerinde' asgari ücretin kaç para olduğunu unutmuş halde olduklarını söyledi.
Haluk Koç, seçim çalışmaları kapsamında Ankara'nın Keçiören ilçesindeki Etlik Kaslar mevkiinde esnaf ziyaretinde bulundu. Koç, burada çalışan esnaf ve işçilerin sorularını dinledi. Asgari ücret konusuna değinen Koç, vaktinde 2002 yılında çay, simit ile asgari ücret hesaplayıp meydanlarda bağıranların, ne yazık ki bugün 'sırça köşklerinde' asgari ücretin kaç para olduğunu unutmuş durumda olduklarını söyledi.
Koç, "Bu, toplumdan koptuklarını açıkça ortaya koyuyor. Başka kavgalara girdiler, değişik kesimlerle kavga ederek sürekli bir korku tedirginliği içinde ülke yönetmeye çalışıyorlar. Biz o topa hiç girmiyoruz. Biz doğrudan halkın sorunları ile ilgileniyoruz, herkesin görüşüne saygımız var. Önemli olan insan, esnafın da sorunları var, biz ne yapacağımızı söylüyoruz. Meydanlarda birbirlerine bağırsınlar, biz cevap vermiyoruz, halkın temel sorunlarıyla ilgili bütün düşüncelerimizi ifade ediyoruz." diye konuştu.
Bir basın mensubunun, "MHP de seçim beyannamesini açıkladı. Size yakın benzer vaatler var, neler diyeceksiniz?" sorusuna Haluk Koç, "CHP'nin çok iyi bir örnek olduğunu, soyut siyaset söylemlerinden halkın doğrudan yaşamına hitap eden vaatlerin bir çok parti tarafından değişik boyutları ile alındığını, görmenin kendilerini mutlu ettiklerini söyledi. Koç, "Demek ki CHP doğru bir iş yapmıştır. CHP, günlük siyaset kavgalarından uzak kalarak meydanlarda bağıranları kendi kendine bırakıp, doğrudan halkın sorunlarını onlara çözüm vaat ederek alana yansıtmaktadır." karşılığını verdi.
"YARIN ONLARIN DA BAĞIMSIZ YARGIYA İHİTİYACI OLACAK"
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında, Pensilvanya'ya gitme konusunda yaşanan polemiğin sorulması üzerine ise Koç, şunları kaydetti: "Kendi aralarında ne yaparlar bilemiyorum. Beraber yürüdüler, beraber ıslandılar, beraber kumpaslar kuruldu. Daha sonra ne oldu, onu ilerde siyasi değerlendirmeciler ya da kalemi özgür olan gazeteciler mutlaka değerlendireceklerdir. Bizim söylediğimiz şudur; hukuk her dönem için bağımsız olmalıdır. Evrensel hukuk kuralları Türkiye demokrasisinde geçerli olmalıdır. Yargıç teminatı olmalıdır, biz bunu savunuyoruz. Dün bugün kumpas olduğu iddia edilen bazı davalar sürerken, Türkiye'de 'Ben bu davanın savcısıyım' diyerek bağırırken, CHP, biliyorsunuz o mağdur edilen insanların yanında yer aldı. Ama nasıl bir kumpas olduğu bu tartışmalardan sonra ortaya çıktı. Şimdi yine basın mensupları yine emniyet teşkilatındaki bazı arkadaşlar, haksız hukuksuz yeni tezgahlarla bir yapay yargı elinde mahkum edilmeye çalışıyorlar. CHP, buna da karşı çıkıyor ve yine aynı tezleri savunuyor. Dün nasıl hukuk birilerine gerekliyse bugün de aynı. Bugün, dün o kumpası kuranlar, bugün yürüdükleri eski yol arkadaşlarına en ağır suçlamaları, hakaretleri, kumpasları kuranlar, yarın onların da bağımsız yargıya ihtiyacı olacak. Onun için hukuk, mutlaka siyasi gücü elinde tutanların sopası olmaktan çıkarılmalıdır."
CİHAN