Kıyamete kadar geçerli olma mucizesi

Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Osman Şahin, yeni yazısında Kur'an-ı Kerim'in kıyamete kadar geçerli olmasını ele aldı.

SHABER3.COM

Peygamber kıssalarının zaman üstülüğü ve kıyamete kadar insanların ihtiyaç duyacağı dersler ve ibretler içerdiği konusuna başlamıştık. Kur’an’ın evrenselliğini inkâr eden insanların ondan tam faydalanamayacakları ve bunların çok büyük kayıplar yaşayacakları ifade edilmişti.

Kur'ân ayetleri ancak kendine iniyormuş gibi okuyup muhatap olmakla anlaşılabilir ve hayata tatbik edilebilir:

Kur’ân’da hayatın her birimine ait mesajlar ve her türlü probleme karşı çareler mevcuttur. O mesajları ve çareleri duyup görebilmek öncelikle buna gönülden inanmaya ve ciddi bir heyecanla Kur’ân’a teveccüh etmeye bağlıdır. Rasul-ü Ekrem Efendimize ve Ashâb-ı Kirâm’a çok şeyler söyleyen bir ayet, aynı inanç ve teveccühle onu okuyup dinleyen günümüz insanlarına da pek çok mesajlar verecektir.

Mesela, İfk hadisesi üzerine nazil olan “O İftirayı çıkaranlar, içinizden küçük bir gruptur. Siz o iftirayı kendi hakkınızda fena bir şey sanmayın, bilakis o sizin için hayırlıdır. O iftiracılara gelince, onlardan her birinin, kazandığı günah nisbetinde cezası vardır. Bu yaygaranın elebaşılığını yapan şahsa ise cezanın en büyüğü vardır. Siz ey müminler, bu dedikoduyu daha işitir işitmez, mümin erkekler ve mümin kadınlar olarak birbiriniz hakkında iyi zan besleyip: “Hâşa, bu besbelli bir iftiradan başka bir şey değildir!” demeniz gerekmez miydi?” (Nur Suresi, 24/11-12) mealindeki ayetler, bugün de anlayabilenlere onlarca mesaj vermektedir.”  (Kur’ân-ı Kerim’le İrtibat)

Geçmiştekiler bu yönüyle Kur’an’dan faydalanmayı bilmişler ve elde ettiklerini sonraki nesillere aktarabilmişlerdir. Bu devralınan kıymetli hazineyle beraber, her zamana anlattığı ve her zamanın ihtiyacına çözümler üretecek bir potansiyele sahip olduğu unutulmadan, O’na tam bir teveccüh (yönelme) ile başvurulduğunda, bu ihtiyaçlara da cevap verileceğine şüphe yoktur:

“Selef-i sâlihîn Kur’ân-ı Kerim’i çok güzel bir şekilde “sağmış” ve ferdî, ailevî, içtimaî, dünyevî ve uhrevî hayat adına ondan elde edilebilecek her şeyi elde etmişlerdir. Bir insan bugüne kadar Kur’ân’dan elde edilen hükümlerle amel etse ve amelinde de ihlaslı olsa -inşaallah- Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanır ve Cennet’e girer. Fakat bu, Kur’ân’dan yeni hükümler çıkarmanın mümkün olmadığı anlamına gelmez.

Bilakis pek çok âyet-i kerime bizleri tefekkür, teemmül, tedebbür ve tezekküre sevk eder. Allah’ın âyetleri üzerinde derinlemesine düşünmemizi, onun enginliklerine açılmamızı, onlardan gerekli dersi almamızı, bir kere daha onun ruhunu keşfetmeye çalışmamızı salıklar.

Ayrıca hayatın akışı içerisinde hemen her gün yeni yeni hâdiselerle, problemlerle karşılaşıyoruz. Yaşadığı zaman diliminin ve tecrübe ettiği olayların penceresinden Kur’ân’a bakan insan, aradığı cevapları onda bulabilir. Çünkü Kur’ân ilm-i ezeliden geldiği için kıyamete kadar cereyan edecek cüz’î-küllî (küçük büyük) bütün hadiselerle ilgili çözüm yollarını göstermiştir.

Samimi bir kalple ona yöneldiğiniz zaman, bunları görebilirsiniz. Bu sebeple, öncekiler ondan her ne sağmış olurlarsa olsunlar, sizin hisseniz hâlâ orada duruyor. Şayet kemâl-i ihtimâmla ona yönelirseniz, siz de kendi hissenizi alabilirsiniz. Fakat kibirlenir ve müstağni bir tavır içinde olursanız, o da size panjurlarını kapatır.” (Kur’an’a Teveccüh ve Ondan İstifade Yolları)

Çok cami ve kompleks bir varlık olan insanın ihtiyaçları ne kadar da fazla ve çeşitlidirler. İşte Kur’an’ın camiiyeti, bütün zamanlardaki ve mekanlardaki bütün ihtiyaçlara cevap verecek bir kapsayıcılığa sahiptir ve o yüzden Kur’an bütün bir insanlığın hem bu dünya hem de ötelerdeki taleplerini karşılayacak bir kelamdır:

O’nun söylediği sözler, vaz’ettiği hükümler dünü-bugünü-yarını içine alacak şekilde fevkalâde geniş açılıydı.. ve muhtevaları da bir beşer dimağını aşacak kadar mütenevvi (çeşitli) idi:

O itikatla alâkalı konuşuyor, ibadete dair ahkâm vaz’ediyor, içtimaî, iktisadî, askerî ve idarî konularla alâkalı sözler söylüyor; söylediklerini uyguluyor; uyguladıklarından semere alıyor ve getirdiği esasların doğruluğunu tarihe tescil ettirerek (onaylatarak) insaflı ve önyargısız vicdanlara emanet ediyordu; ediyordu ve arkadan binlerce yorumcu, binlerce mütefekkir (düşünür), yüzlerce filozof ve her biri pek çok fende uzman on binlerce mütefennin (ilim adamı) O’nun söylediği sözlere ve ortaya koyduğu içtimaî, iktisadî esaslara, askerî ve idarî disiplinlere, terbiyevî kurallara “evet” deyip imza basıyor; ayrıca bunların yanında milyonlarca evliyâ ve asfiyâ da her hüküm ve her beyanda O’nu tasdik edip, O’nun rehberliğinde bu payelere erdiklerini haykırıyorlardı.

Bu itibarla da, O’na “hayır!” diyen herhalde ya ne dediğinin farkında olmayan bir densiz ya da beyni yıkanmış bir tâli’siz (talihsiz/kısmetsiz) olmalıdır; zira, ne dün ne de bugün birbirinden çok farklı bunca mesele hakkında hiç kimse bu ölçüde her zaman ter ü taze kalabilecek tek bir söz söyleyememiş ve değişmez hükümler verememiştir; hele uzmanlık isteyen konularda asla.!

Her şeyden evvel, Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi, bir insan ne kadar yüksek istidatlı ve kabiliyetli de olsa, ancak birkaç fen ve birkaç alanda tutarlı söz söyleyebilir.

Oysaki bu Zât, bütün varlık ve hâdiselerle alâkalı, bütün zaman ve mekânlarda geçerli öyle ince işlerden söz ediyor, söylediklerini öyle mâhirâne, hâkimane bir üslûpla ortaya koyuyor ve o denli kendinden emin ve tereddütsüz konuşuyordu ki, görüp tanıyan ve kulak verip ön yargısız O’nu dinleyen herkese “âmennâ” dedirtiyordu.” (Mevlid Kandili ve Gaybın Son Habercisi)

İşte müşrikler (inkâr edenler) Kur’an’da anlatılanlara “geçmiştekilerin masalları” diyerek hem bu dünyada hem de ahiretteki kayıplarına ferman çıkardılarsa, benzer şekilde günümüzdeki reformist olduklarını iddia eden bazı teologlar da “Kur’an’da anlatılan kıssalar eski zamanlara hitap etmektedirler, günümüze ise bir şey ifade etmezler” diyerek bu ezeli ve ebedi hazineye kendilerini kapatmakta ve onları ebedi bir talihsizlik ve kayba sevk edecek bir yola girmektedirler.
<< Önceki Haber Kıyamete kadar geçerli olma mucizesi Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER