DW Türkçe'nin özel haberine göre Türkiye'de öğrencileri bekleyen bir önemli tehlikeyi ortaya koydu.
E.Ş. İstanbul Arel Üniversitesi fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünden geçen yıl mezun oldu. "Öğrenciliğim sırasında ders çalışırken odaklanamıyordum" diyen E.Ş, iş yerindeki bir arkadaşından aldığı Ritalin isimli ilacı herhangi bir hekim kontrolünden geçmeden kullanmaya başladığını anlatıyor. İlacın etkisiyle sabah saatlerinden gece yarısına kadar ders çalıştığını söyleyen E.Ş, "Sınav dönemlerimde birer hafta süreyle 2 kez Ritalin isimli ilacı kullandım. İlacı bıraktığımda birkaç gün ilacın yokluğunu hissettim ancak sosyal hayatım kötü etkilenmedi" diyor. E.Ş, ilacı uzun süreli kullanmadığı için fizyolojik ve psikolojik olarak olumsuz etkilenmediğini anlatıyor.
Türkiye'de ders yükü fazla olan öğrenciler, daha verimli ders çalışmak ve kısa sürede sonuç almak için doping etkisi yaratan ilaçlara yöneliyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılan ilaçların ham maddesi Metilfenidat, aynı zamanda kokainin de ham maddesi olarak biliniyor. Beyinde doping etkisi yaratan bu ilaçlara, psikiyatri uzmanları tarafından kan testi, kalp ritmini ölçen EKG testi ve psikolog görüşmeleri sonrası gerekli görüldüğü takdirde düzenlenen kırmızı reçeteyle ulaşılabiliyor.
Uyuşturucu ve merkezi sinir sisteminde etkisini gösteren, beynin işlevlerini değiştirerek algı, ruh hali, davranış ve bilinçte değişikliğe neden olan psikotrop madde tedavisine ihtiyaç duyan hastaya, hekim tarafından kontrollü kullanımını sağlamak amacıyla yazılan matbu kırmızı reçete uygulamasına başvuruluyor. Söz konusu ilaçları kullanmak için kırmızı reçete gerekli olsa da öğrenciler kendi aralarında ilaç alışverişi yaptığı için Türk Tabipleri Birliği ve Türk Eczacılar Birliği’nde ilacın kullanımına dair herhangi bir veri bulunmuyor.
"Ağlama krizleri geçiriyordum”
Ancak öğrencilerin anlatımları, doping alan öğrencilerin sayısının hiç de az olmadığını gösteriyor. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden bu yıl mezun olan T.T. de bir dizi test sonrası dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısıyla psikiyatri hekimin düzenlediği kırmızı reçeteyle Concerta isimli ilacı kullanmaya başladığını anlatıyor. T.T "Tanı üzerine ilaç kullansam da ilaca bağımlı olmamak için doktorun kullanım talimatına uymadım, 2 yıl boyunca sadece sınav dönemlerinde kullandım. İlacı kullanırken hayat doluyum ancak bıraktığım büyük bir düşüş yaşıyorum. İlacın etkisiyle başarılı olduğum için kendimi yetersiz hissetmeye başladım. Sık sık ağlama krizleri geçiriyordum" diye konuşuyor.
Hukuk fakültesi ders yükünün ağır olduğunu bu sebeple hukuk fakültesinde okuyan arkadaşlarına vermek için hekimine reçete düzenlettiğini söyleyen T.T. "Doktorların ilaç yazmadığı arkadaşlarıma ben ilaç verdim. Yaptığım doğru değil biliyorum ama okulu bitirmek bizim için çok önemli. Okul bitsin de nasıl bittiği önemli değil" diye anlatıyor.
Bu ilaçların odaklanma ve uzun süre ders çalışma amacının dışında kullanımının yaygınlaştığını ifade eden T.T, "Kokaine parası yetmeyenler bu ilaçlardan kullanıyor. Uyuşturucu satan kişilerde artık bu tür ilaçları bulmak mümkün" diye konuşuyor.
Sağlık Bakanlığı: Bu ilaçlar sıkı denetim altında
DW Türkçe’ye konuşan Sağlık Bakanlığı yetkilisi ise uyuşturucu maddelerin düzenlendiği reçetelerin sıkı denetim altında olduğunu belirtiyor. Bakanlığın düzenlemesine göre, Uyuşturucu Maddelere Mahsus Reçete Defteri’nin kullanılması, söz konusu defterlerin tabip odasından temin edilmesi, defterin dip koçanının hekim tarafından; reçete kağıtlarının ise eczane tarafından beş sene müddetle muhafaza edilmesi gerekiyor.
“Anne ve babalar ilaçların yanlış kullanımı destekliyor”
Çocuk, Ergen ve Erişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan başarıya değil de kazanmaya önem verildiği için bu tarz yanlış uygulamaların sürpriz olmadığını ifade ederek, anne ve babaların ilaçların yanlış kullanımını teşvik ettiğini ya da kolaylaştırdığını söylüyor.
Akademik yükün ağırlığı, zayıf çalışma alışkanlığı ya da bilişsel hazır oluş düzeyinin üzerinde öğrenim gören öğrencilerin söz konusu ilaçlara başvurduğunu belirten Yazgan, “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisi için kullanılan uyarıcı ilaçlar bir sihir olarak görülüyor. Uyarıcıların bu biçimdeki kullanımı dopingden beklenen etkiyi pek göstermediği gibi tehlikeli olabilecek kullanım tarzlarıyla sağlığı tehdit ediyor” diyor.
Yazgan, başlangıçta ilaçların faydası gördüğünü belirtenlerin önemli bir bölümünün fayda devam etmediğinde tehlikeli denemelere geçtiğini belirterek, “Gençler, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı almış olsa bile ilaç tedavisini, çalışma ve sınav performansı amaçlı görmeleri sahici çalışma alışkanlıklarının kazanımını, gerçekten öğrenebilmeyi ve gelişmeyi engelleyecektir” diyor.