ENSAR NUR, TR724 HABER
Ankara Barosu ve Brüksel Barosu üyesi Avukat Ali Yıldız ve Britanyalı Avukat Ben Keith Interpol mekanizmalarının Türkiye tarafından kötüye kullanılmasını açıklayan ve Interpol’e yazdıkları açık mektuptaki talepleri sıralayan bir makale kaleme aldı.
Interpol’ün Türkiye’nin “kırmızı bülten” sistemini kötüye kullanmasını önlemek için bazı adımlar atmış olduğuna dikkat çeken uzman hukukçular, öte yandan Türk yetkililerin Interpol’ün daha az iç inceleme ve kontrole tabi olan Çalıntı ve Kayıp Seyahat Belgesi (SLTD) sistemini kötüye kullanarak yurtdışındaki muhalifleri tutuklamak için farklı bir Interpol mekanizmasını kullanmaya devam ettiğine dikkat çekti.
Çalıntı ve Kayıp Seyahat Belgesi (SLTD): Rejimin diğer silahı
Türk makamları SLTD sistemini, muhaliflerin pasaportlarını kayıp, çalıntı, iptal edilmiş veya geçersiz olarak kaydederek, bu kişilerin seyahat ettiklerinde Türkiye’ye sınır dışı edilmelerini sağlamak amacıyla kötüye kullanıyor. Konuyu ilk kez Nordic Monitor gündeme getirmişti.
2016’daki sözde darbe girişiminden bu yana Türk hükümeti, Anayasa Mahkemesi’nin pasaport iptallerinin ve seyahat yasaklarının polis ya da hükümet yetkilileri tarafından değil ancak mahkeme kararıyla uygulanabileceğine dair kararına rağmen on binlerce pasaportu hukuksuz bir şekilde iptal etti.
Bu anlamda Türkiye SLTD sistemini kötüye kullanarak kendi iç hukukunu ihlal ediyor. Hukukçulara göre Interpol’ün kendi denge ve denetleme mekanizmaları da çalışmıyor. Bireyler Interpol tarafından tutulan ve kendileriyle ilgili olan verilere erişim talep edebiliyor ve bunların silinmesini isteyebiliyor. Ancak Interpol tarafından bir karar verildikten sonra, herhangi bir itiraz süreci bulunmuyor ve çoğu durumda Interpol’den bir yanıt gelmesi çok uzun zaman alıyor.
Çoğu zaman ise, bir kişi pasaportunun haksız yere iptal edildiğini ancak seyahat ederken sınır kontrol memurları tarafından sorgulandıktan ve muhtemelen gözaltına alındıktan sonra fark ediyor.
STLD Kırmızı Bülten’den daha etkili bir baskı aracı
STLD sisteminin kötüye kullanılmasının kırmızı bülten sisteminin kötüye kullanılmasından daha da etkili bir ulus ötesi baskı aracı olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye, iade sistemlerinde yerleşik insan hakları korumalarından kaçmak için Interpol’ü kullanıyor ve muhaliflere yönelik zulmünü idari pasaport iptali olarak gizleyerek Interpol’ün kurallarını defalarca ihlal ediyor.
Hedef alınan kişi, çalıntı pasaport kullandığı tespit edildiği için bir ülkenin sınır kontrolü tarafından durduruluyor. Polis kontrolleri, mülakatlar ve aramalar yapılırken muhtemelen gözaltına alınıyor ve nihayetinde hakkında sınır dışı edilme süreci başlatılabiliyor. Enes Kanter Freedom’un Avrupa’da başına gelenin de tam olarak bu durum olduğu vurgulanıyor.
Interpol Genel Sekreteri’ne mektup
Hukukçular kendilerinin ve 23 diğer insan hakları avukatı ve savunucusunun Interpol Genel Sekreteri Jürgen Stock’a hitaben yazdığı açık mektuptaki talepleri de gündeme getiriyor.
Açık mektup iki talepte bulunuyor. Birincisi, Interpol’ün Türkiye’nin erişimini kalıcı olarak askıya alması ya da kısıtlaması için “Genel Kurul nihai bir karar verene kadar Türkiye’nin Interpol veri tabanlarını kullanmasını askıya alması”. İkincisi ise, Interpol’ün “daha fazla kontrol yapılana kadar Türkiye’nin SLTD veri tabanını kullanmasını askıya alması”.
Genel Sekreter 23 Haziran’da açık mektuba verdiği yanıtta Interpol’ün inceleme mekanizmalarındaki hataları büyük ölçüde reddetmeyi ve Interpol’ün veri tabanları aracılığıyla gerçekleşen insan hakları ihlallerinden sorumlu olduğu iddiasını görmezden gelmeyi tercih etti.
Ancak Avukatlar, Genel Sekreter’e verilen yanıtta, Interpol’ün Türkiye’nin bir bireyin verilerine erişimini açıklama yapmadan engellemesine izin verdiğine dair raporlar bulunduğunu ifade ederek Stockholm Özgürlük Merkezi’nin çalışmalarına atıfta bulundu:
“INTERPOL Dosyalarının Kontrolü Komisyonu (CCF), pasaportlarıyla ilgili verilere erişim talebinde bulunan kişilere verdiği yanıtlarda, kamu veya ulusal güvenliği korumak, suçu önlemek, soruşturmaların gizliliğini korumak veya bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak için bilgilerin kısıtlanmasına izin veren tüzüğünün 35’inci maddesine atıfta bulundu. Ancak hukuk uzmanları, Türkiye’nin bireylere yönelik veri kısıtlamasını haklı göstermesinin bireylerin haklarını ihlal ettiğini savunuyor.”
Avukatlara göre, Interpol Genel Sekreteri’nin geçtiğimiz günlerde Interpol’ün kırmızı bülten sisteminin bütünlüğünü koruma konusunda ciddi olduğunu ifade etmesi önemli. Ancak Interpol’ün diğer sistemlerinin de siyasi amaçlarla kötüye kullanılmasını engellemek için daha fazlasını yapılması gerekiyor.
Interpol’ün Türkiye’nin “kırmızı bülten” sistemini kötüye kullanmasını önlemek için bazı adımlar atmış olduğuna dikkat çeken uzman hukukçular, öte yandan Türk yetkililerin Interpol’ün daha az iç inceleme ve kontrole tabi olan Çalıntı ve Kayıp Seyahat Belgesi (SLTD) sistemini kötüye kullanarak yurtdışındaki muhalifleri tutuklamak için farklı bir Interpol mekanizmasını kullanmaya devam ettiğine dikkat çekti.
Çalıntı ve Kayıp Seyahat Belgesi (SLTD): Rejimin diğer silahı
Türk makamları SLTD sistemini, muhaliflerin pasaportlarını kayıp, çalıntı, iptal edilmiş veya geçersiz olarak kaydederek, bu kişilerin seyahat ettiklerinde Türkiye’ye sınır dışı edilmelerini sağlamak amacıyla kötüye kullanıyor. Konuyu ilk kez Nordic Monitor gündeme getirmişti.
2016’daki sözde darbe girişiminden bu yana Türk hükümeti, Anayasa Mahkemesi’nin pasaport iptallerinin ve seyahat yasaklarının polis ya da hükümet yetkilileri tarafından değil ancak mahkeme kararıyla uygulanabileceğine dair kararına rağmen on binlerce pasaportu hukuksuz bir şekilde iptal etti.
Bu anlamda Türkiye SLTD sistemini kötüye kullanarak kendi iç hukukunu ihlal ediyor. Hukukçulara göre Interpol’ün kendi denge ve denetleme mekanizmaları da çalışmıyor. Bireyler Interpol tarafından tutulan ve kendileriyle ilgili olan verilere erişim talep edebiliyor ve bunların silinmesini isteyebiliyor. Ancak Interpol tarafından bir karar verildikten sonra, herhangi bir itiraz süreci bulunmuyor ve çoğu durumda Interpol’den bir yanıt gelmesi çok uzun zaman alıyor.
Çoğu zaman ise, bir kişi pasaportunun haksız yere iptal edildiğini ancak seyahat ederken sınır kontrol memurları tarafından sorgulandıktan ve muhtemelen gözaltına alındıktan sonra fark ediyor.
STLD Kırmızı Bülten’den daha etkili bir baskı aracı
STLD sisteminin kötüye kullanılmasının kırmızı bülten sisteminin kötüye kullanılmasından daha da etkili bir ulus ötesi baskı aracı olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye, iade sistemlerinde yerleşik insan hakları korumalarından kaçmak için Interpol’ü kullanıyor ve muhaliflere yönelik zulmünü idari pasaport iptali olarak gizleyerek Interpol’ün kurallarını defalarca ihlal ediyor.
Hedef alınan kişi, çalıntı pasaport kullandığı tespit edildiği için bir ülkenin sınır kontrolü tarafından durduruluyor. Polis kontrolleri, mülakatlar ve aramalar yapılırken muhtemelen gözaltına alınıyor ve nihayetinde hakkında sınır dışı edilme süreci başlatılabiliyor. Enes Kanter Freedom’un Avrupa’da başına gelenin de tam olarak bu durum olduğu vurgulanıyor.
Interpol Genel Sekreteri’ne mektup
Hukukçular kendilerinin ve 23 diğer insan hakları avukatı ve savunucusunun Interpol Genel Sekreteri Jürgen Stock’a hitaben yazdığı açık mektuptaki talepleri de gündeme getiriyor.
Açık mektup iki talepte bulunuyor. Birincisi, Interpol’ün Türkiye’nin erişimini kalıcı olarak askıya alması ya da kısıtlaması için “Genel Kurul nihai bir karar verene kadar Türkiye’nin Interpol veri tabanlarını kullanmasını askıya alması”. İkincisi ise, Interpol’ün “daha fazla kontrol yapılana kadar Türkiye’nin SLTD veri tabanını kullanmasını askıya alması”.
Genel Sekreter 23 Haziran’da açık mektuba verdiği yanıtta Interpol’ün inceleme mekanizmalarındaki hataları büyük ölçüde reddetmeyi ve Interpol’ün veri tabanları aracılığıyla gerçekleşen insan hakları ihlallerinden sorumlu olduğu iddiasını görmezden gelmeyi tercih etti.
Ancak Avukatlar, Genel Sekreter’e verilen yanıtta, Interpol’ün Türkiye’nin bir bireyin verilerine erişimini açıklama yapmadan engellemesine izin verdiğine dair raporlar bulunduğunu ifade ederek Stockholm Özgürlük Merkezi’nin çalışmalarına atıfta bulundu:
“INTERPOL Dosyalarının Kontrolü Komisyonu (CCF), pasaportlarıyla ilgili verilere erişim talebinde bulunan kişilere verdiği yanıtlarda, kamu veya ulusal güvenliği korumak, suçu önlemek, soruşturmaların gizliliğini korumak veya bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak için bilgilerin kısıtlanmasına izin veren tüzüğünün 35’inci maddesine atıfta bulundu. Ancak hukuk uzmanları, Türkiye’nin bireylere yönelik veri kısıtlamasını haklı göstermesinin bireylerin haklarını ihlal ettiğini savunuyor.”
Avukatlara göre, Interpol Genel Sekreteri’nin geçtiğimiz günlerde Interpol’ün kırmızı bülten sisteminin bütünlüğünü koruma konusunda ciddi olduğunu ifade etmesi önemli. Ancak Interpol’ün diğer sistemlerinin de siyasi amaçlarla kötüye kullanılmasını engellemek için daha fazlasını yapılması gerekiyor.