Suriye'deki hızlı ve şaşırtıcı dönüşüm heyecanı, şimdi ülkenin 13 yıllık hasarını tamir ile yüz yüze. Ortadoğu'da yaşanan benzer tecrübeler gibi, Suriye halkı da çetin bir dönemi şimdilik geride bıraktı. Önlerinde yorucu ama en azından despot bir baskı hissetmeyecekleri uzun bir yol var. Yarım asırlık baskı ve despot idareden sonra hem normali üretip hem de onunla yaşamayı öğrenmek durumundalar.
Baba-oğul Esed rejiminin devrilmesinden sonra, ülkenin durumu ile alakalı paylaşılan rakamlar tüyler ürpertici. Bütün otokratik rejimler gibi geriye enkaz, ümitsizlik ve çaresizliğin ötesinde bir şey bırakmamışlar. Dünya basını bu trajediden sadece basına yansıyan ve kıyılarına vuran kadarıyla haberdar oldu. Asıl büyük tahribat 23 milyonluk ülkenin bütün dokusunu etkilemiş durumda. Geçen hafta ülkesine dönen bir Suriyeli “Ülkeyi her seferinde yeniden inşa etmekten yorulduk!” bıkkınlığında yerden göğe haklı.
Heyetü't-Tahriri'ş-Şam'ın (HTŞ) liderliğinde gerçekleşen değişimin sonraki aşamalarının da aynı oluşum tarafından sürdürüleceği anlaşılıyor. HTŞ Lideri Culani'nin zafer sonrasında yaptığı açıklamalar, dünya ile yeni bir sayfa açma eğilimine işaret ediyordu. Yakın-uzak bölge ile yakın ilgili ülkelerin, Esed sonrası Suriye stratejileri için belirleyici olabilecek bu açıklamalara temkinli yaklaşmaları gayet normal.
Zafer sonrası sevincin realitelerle buluştuğu noktada herşeyin farklılaştığına dair örnekler çok. Arap Baharı'nın geride bıraktığı ağır hayal kırıklığı hala telafi ve tamir edilmiş değil. Mısır, Lübnan, Libya, Irak ve Filistin'de yaşananlar mevcut sistemin devrilmesi ile her şeyin bitmediğini, aksine daha ağır sistem sancılarını netice verdiğini gösterdi. Batılı ülkelerin Emevi Camii'nde yapılan konuşmanın genel çerçevesine olumlu yaklaşmaları, HTŞ için kaçırılmaması gereken bir fırsat. Bundan sonra iş, söylenenlerin arkasında durup icraya koyabilecek insiyatif ve iradeye kalıyor.
HTŞ Lideri'nin Emevi Camii'nde yaptığı konuşmayı, Suriye ve ülke halkı sınırları içinde tutmakta fayda var. Aksi halde üç çeyrek yüzyıl içinde böylesi lokal gelişmeleri ümmetin kurtuluşu ve beklenen günlerin işaret taşı olarak anlamaya dünden hazır radikal kesimlerle aynı çizgiye düşme riski oldukça yüksek. Batı ile hesaplaşma gibi köhne bir macera, Filistin'de olduğu gibi Suriye'nin altından kalkamayacağı bir misyon.
Daha şimdiden Suriye'deki gelişmeleri kendi iç siyasetlerine malzeme yapan bazı komşu ülkeler, Şam Emevi Camii'nde Cuma Namazı kılıp liderlik şehvetlerini dillendirmeye başladılar. Ortadoğu'nun mağdur ülkelerinde dini semboller üzerinden duygu tacirliğinin sona ermesi, yeni başlangıçlar için belki de atılacak ilk adımlardan. Şam Emevi Camii öyle, Mescid-i Aksa öyle ve Ayasofya fazlasıyla öyle.
Suriye'deki gelişmenin Ortadoğu için tekrar edilebilir ya da kopyalanabilir bir özelliği yok. Her ülkenin kendine mahsus direniş ve kurtuluş talepleri, ülke halkının tercihleri ile alakalı. ABD başta olmak üzere Avrupa ülkeleri Suriye'nin kendi problemlerini çözmeyi öğrenmesi konusunda ısrarlılar. Alman Dışişleri Bakanı'nın, Türkiye ve İsrail'i işleyişe müdahale etmemeleri yönündeki uyarısını ciddiye almak durumundayız.
HTŞ Lideri Culani, hafta içinde yaptığı açıklamada, Batılı ülkelerin kendilerinden endişe edip korkmamaları gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Genç liderin zafer heyecanını anlamakla birlikte, endişelenmesi gereken Batılı ülkeler değil, bir yönüyle 13 yıllık Oğul Esed rejimi, diğer açıdan 54 yıllık despot idare altında dünyadan kopan ve ellerine geçen bu son fırsatı kaçırmama konusunda korkan ve ısrarlı olan Suriye halkı olmalı.
Bölge toprağının yerli ve ithal diktatör üretme konusunda ne kadar münbit ve verimli olduğunu bilmem hatırlatmaya gerek var mı?