Kılıçdaroğlu, Ekol TV’de Armağan Çağlayan’ın sunduğu “Sorgusuz sualsiz” programına konuk oldu.
Gazeteci Can Ataklı’nın geçen hafta yazdığı iddia hakkında şu ifadeleri kullandı:
Erdoğan'dan böyle doğrudan gelen bir şey yok. Bir arkadaşım böyle bir olay olduğunu bana söyledi, ben de bunun doğru olmadığını ve kabul etmeyeceğimi ifade ettim. Dolaylı bir şey, evet; doğrudan gelen bir şey yok. Yani bana gelsin görüşelim veya ben davet edeyim gibi bir şey olmadı. Ama bu yönde bir teklif birisi aracılığıyla geldi. Ben de bunu doğru bulmadım ve görüşmeyeceğimi ifade ettim. Yani teklif gelmedi değil, ama bir aracıyla geldi.
CAN ATAKLI NE YAZMIŞTI?
Ataklı, söz konusu iddiayı dile getirdiği yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
Erdoğan’ın seçim yenilgisinden sonra CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na görüşmek için bir aracı gönderdiğini öğrendim.
Aracı Ankara’da genellikle AKP’lilerin çok rağbet ettiği bir özel hastanenin sahibiydi.
Sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na telefon edip sordum.
Yalanlamadı.
Sadece “Beni doğrudan aramadı, bu nedenle aracı olan kişiye ne kadar güvenebileceğimi bilemem, ama böyle bir görüşmeye yanaşmayacağımı ilettim, sonra da zaten ses çıkmadı” dedi.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile üstelik artık genel başkan değilken neden görüşmek istesin?
Kılıçdaroğlu bu konuda bir yorum yapmadı.
Benim tahminim şu; Erdoğan seçimde ağır yenilgi alınca büyük moral çöküntüsüne girdi. Yaklaşan sonu da fark etti. Bu nedenle muhalefetle yakınlaşma gereği hissetti. Çünkü gelecek için bazı güvenceler alması gerek. Esas görüşmek istediği Özgür Özel. Ama doğrudan ona böyle bir çağrı yapmayı karizması açısından sakıncalı gördü. Eğer görüşme olabilse muhtemelen Kılıçdaroğlu’ndan “Özel’le görüşelim, ama çağrı ondan gelsin” diyecekti.
Kılıçdaroğlu görüşmeyince bu konuyu halletmesi için Özgür Özel’in de kıramayacağı en eski gazetecilerden Yavuz Donat devreye sokuldu.
Yavuz Donat, Özel’i özel röportaj ikna etti, sorularla sıkıştırdığı Özel’den “Tabii ki Erdoğan’la görüşürüm” cümlesini almayı başardı.
Sabah gazetesi bu röportajı manşete çıkardı ve bir anlamda Özel’i bağladı.
Ardından iki görüşme gerçekleşti.
Kılıçdaroğlu’nun, Ekol TV’deki programda yaptığı bazı diğer açıklamalar ise şöyle:
Özel bir suçlama getirmek istemiyorum. Ama 6 lider beraber yola çıktıysa ve oy birliği ile karar alacağız diye konuştuysak, liderlerin sözlerini tutması gerekiyordu. Ama bu olmadı. Anketler kazanacağımızı söylüyordu. Ama süreç benim de düşünmediğim şekilde ciddi bir sürece uğradı.
Çok büyük saldırılara muhatap oldum. Ama saldırılara karşı "Ne derseniz deyin biz buradayız" mesajı vermek istedim. Benim kişisel kararımdı. Reklamcıların değil.
Biz muhalefetiz. Ne demek normalleşme? Gerekirse masaya elinizi vuracaksınız. Biz gidip Erdoğan'a yalvardık mı? Emekliye ikramiyeyi mücadele ederek aldık. Biz gidip de Erdoğan'a "Beyefendi 3600 ek gösterge verir misiniz?" diye ricada mı bulunduk? EYT'liler için ricada mı bulunduk? STK ayrı ana muhalefet partisi ayrıdır. Yasalar bizi muhalefet partisi olarak tanımlıyor. Neyin yumuşaması? ülke ateş çemberinde değil mi? Buyrun bakın. Emekliye sorun "Geçinebiliyor mu?" diye. İnsanın hakkını arama mücadelesi bir hak mücadelesidir. Bu mücadeleyi verirseniz siz siyasal olarak görevinizi yapmış olursunuz. Yaptıracaksın, siyaset budur. Rica ederek değil.
Darbe hukukundan arınmayan bir devlet gerçek anlamda bir demokrasiyi yaşatamaz. 15 Temmuz'da da sivil darbe oldu. Her 15 Temmuz'da 10'ar dakika konuşma yapardık. Ama Erdoğan benim konuşmamı istemedi. Çünkü gerçekleri anlatıyordum. 15 Temmuz'un gerçekleri henüz aydınlatılmadı.
Ben parlamentoya girdiğimde genel başkan olma düşüncem yoktu. Delegeler istediği için oldum. Delegeler derse ki "Gelmen lazım arkadaş", görev verirlerse o zaman düşünürüm. Genel başkanlığın sorumluluğu fazladır, kolay değildir. Genel başkan tartışmalarının dışında kalmak istiyorum. Partinin delegeleri vardır. Parti kendi geleceğini belirleyecektir.
Ben devleti soyan adamla gidip yumuşama yapacağım. Ben bu ülkeyi beşli çeteye teslim edenlerle neyi anlaşacağım.