Gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne "özel teftiş" başlatmasıyla ilgili konuştu. CHP'li belediye başkanlarının "telefonlarının dinlendiğini" söyleyen Kılıçdaroğlu, "Başkanlar için özel masalar kurdular, bütün alınan elemanlara bakıyorlar" dedi.
Gazetelerin Ankara temsilcileri ile kahvaltılı sohbet toplantısında bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ilişkin yaşananları, ekonomideki gelişmeleri ve Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili soruları yanıtladı.
Kılıçdaroğlu’nun sorular üzerine yaptığı açıklamalar ana başlıklarıyla şöyle:
İBB’ye müfettiş: AK Parti’nin İstanbul üzerinde bu kadar durmasının temel nedeni, İBB’nin kaynaklarını arzu ettiği şekilde kullanabilmek. Orayı Ekrem Bey derledi, toparladı. Büyükşehir’in bilançosunu yükseltti. Şimdi orada bir para var. “Orayı alırsak İBB’nin bütçesini rahatça kullanabilir miyiz, seçimlerde para harcayabilir miyiz” anlayışında olabilirler.
Görevden alma: Hangi gerekçe ile yapacaklar? Umarım yapmazlar. Türkiye’yi kimsenin rezil etmeye hakkı yoktur. Müfettiş göndermişler, göndersinler. 50, 60, 70, 100 tane göndersinler. Müfettiş geliyor diye hiçbir zaman sızlanmadık. Böyle bir rapor verecek müfettiş olacağını sanmıyorum eğer gerçek anlamda müfettişse. Biz her şeyi açıyoruz, istediğine baksın.
Yenilgiyi sindiremiyor: Yerel yönetimlerde CHP’nin başarısını Erdoğan bir türlü sindiremedi. Nasıl kaybettik İstanbul’u, Ankara’yı, Mersin’i diyorlar… Ağır suçlamalar yapıyor. “Terör örgütleriyle iltisaklı şu kadar kişi belediyelerde var” diyor. İçişleri Bakanı söylüyor, sonra Erdoğan söylüyor. Akıl var, mantık var… Belediye Başkanı, MİT Başkanı mı bunu bilsin? Ama onların yanında terör örgütleriyle irtibatlı bir sürü adam var. Sadece orası değil ki bütün belediye başkanlarımızın telefonlarını dinliyorlar. Özel masalar kurdular, alınan elemanlara bakıyorlar. Allah akıl, fikir versin.
Erdoğan, müfettişlere neler yapacağı konusunda açıkça talimat veriyor. Belge olup olmadığına bakmaksızın, göreve alınan kişilerin adli sicil kayıtlarına bakmaksızın, “Gideceksiniz İBB Başkanı hakkında bir rapor yazıp bana göndereceksiniz” diyor. Bir şeylere zemin oluşturuyor.
Popstar seçmiyoruz: Birebir “Aday kim olsun” diye görüşmedik. Bu, bugün için erken. Adayımız seçim kararı resmen ilan edildikten sonra açıklanır. Önceliklerimiz var. Ekonomi, hukuk, anayasa, özgürlükler, devletin saydamlığı konusunda görüş birliği sağlanmalı. Cumhurbaşkanı olacak kişinin devleti tanıması ve bilmesi lazım. Kavgadan uzak, kaynakların verimli kullanıldığı ortamı oluşturması lazım. Saraylara meraklı olmaması, mütevazı, anlaşılabilir, halk adamı olması lazım. Davranışıyla yaşayışıyla örnek olması gerekir. Cumhurbaşkanı seçeceğiz, popstar seçmeyeceğiz. Hem ittifakı bir arada tutacak, hem de devletteki sağlıklı ve hızlı değişimi sağlayacak birisi olması lazım. “Çok meşhur birisini seçelim, o çok iyi olur” diyemeyiz.
İttifak karar verecek: Buna ittifak karar verecek. Benim karar vermem, ittifakı dışlamam anlamına gelir. “İster misiniz” dediler, “İttifak isterse olurum” dedim. İttifak, “Sen ol” derse “İstemiyorum” diyemezsiniz. Siz yazıyorsunuz ben de okuyorum. Bazen tebessüm ederek okuyorum.
Tarafsız cumhurbaşkanı: Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı. Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini bir partinin genel başkanı kullanamamalı. Asli kanaatim bu.
Belediye başkanlarının adaylığı: Ekrem Bey’e randevu vermediğim asparagas. Neden randevu vermeyeyim akıl var, mantık var. Ekrem Bey ve Mansur Bey ile bu konularda konuşmadık. Abdullah Gül ismini telaffuz etmedik, konuşmadık. “Devleti tanıyan…” derken böyle binlerce kişi var.
10 dakikada dağıtırım: (Erdoğan) Konuşmasının bir saatini bana ayırmış. Keşke daha fazla konuşabilse. Bana yaptığı bu iyilik nedeniyle kendisine teşekkür ederim. Bir saat konuşur ama 10 dakika cesaret edip televizyona çıkamaz. Yüreğin varsa A Haber orda duruyor. Çıkalım, çıkamaz… İlk 10 dakikada dağıtırım onu. Bütün sinirlerini bozarım ve dağıtırım.
Beşli çete: Benden randevu istemediler, zaten benimle pek görüşmek istemeyebilirler . Çete denilmesinden rahatsız olduklarını biliyorum. Ama kamu kaynaklarının açık ve şeffaf ihalelerle değil de birilerinin talebi üzerine birilerine verilmiş olması, döviz garantili verilmesi, kabul edeceğimiz bir uygulama değil. Bu siyasetle iş insanlarının devleti soymak konusunda iş birliği yapmaları demektir.
20 Aralık’ta neler yaşandı?
Kılıçdaroğlu, dövizde tarihi düşüşün yaşandığı akşama ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
- O gece satışlar bilgisayara yüklenen emirlerin otomatik devreye girmesiyle gerçekleşti. Küresel piyasalarda manipülasyon sicili kabarık olan Amerikalı J.P. Morgan 18 Aralık tarihinde müşterilerine Türk Lirası için algoritma emri almayacağı, eski emirlerin de en kısa sürede iptal edilmesi tavsiyesinde nasıl bulunabildi?
- Bu finans şirketi 20 Aralık gecesi olacaklardan sadece birkaç gün önce bu bilgiye nasıl ulaşabildi?
- 20 Aralık gecesi, Vakıfbank 4,5 milyar dolar, Halkbank 3,6 milyar dolar, Ziraat Bankası 6,5 milyar dolar, 21 Aralık 22’si akşamına kadar Merkez Bankası’nın arka kapısından 4,5 milyar dolar, toplamda 19,1 milyar dolar satıldı. Erdoğan bu rakamların doğru olmadığını iddia ediyorsa TBMM’de araştırma önergemize kabul oyu verir. Yapabilir mi? Karnı ağrımayan yapar. Ama karnı ağrıyan yapamaz.