CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin haftalık grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Kılıçdaroğlu, sözlerine "Amasya Tamimi'nin 102. yılındayız. Önemi, kullandığı şu cümlede yatıyor. 'Milletin istikbalini yine milletin azim ve kararlığı kurtaracaktır' Tek bir kişinin değil, milletin azim ve kararlılığı Türkiye'nin geleceğini koruyacaktır diyor. Bu aynı zamanda aslında demokrasiye yapılmış çok güçlü bir vurgudur. Bir kişinin iradesini Osmanlı Devleti'ni nereye getirdiğini ve milletin iradesini de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin nasıl kurulduğunu bize gösteriyor. Bugün yine Türkiye'nin bir kişinin iradesine teslim edilmesinin faturasını hep birlikte ödüyoruz," diyerek başladı.
"Hafta sonu üç günümüz Gaziantep'te geçti. Gaziantep'in bizim tarihimizde çok önemli bir yeri var. Milli Kurtuluş Savaşı destanının yazıldığı yerlerden birisi. Gaziantepliler kendi kentlerinin tarihi ile ne kadar övünseler iyidir," diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"Biz tarihimize saygılıyız, biz bu topraklar için can veren herkese saygılıyız. Bütün gazilerimize saygılıyız. Gaziantep'in önemini o nedenle biliyoruz. Gaziantep aynı zamanda yabancı sermaye almadan, kendi iç dinamikleri ile büyüyen bir kent. Dolayısıyla Gaziantep'i aynı zamanda bir kurtuluş kenti, kültür kenti, tarım kenti olarak görüyoruz. Ziyaret ettiğim Gaziantep'in önemli insanları önümüzü göremiyoruz dediler. Endişe taşıyoruz Türkiye'nin geleceği açısında, bunları giderin diye bize söylüyorlar.
Belediye başkanlarımız bütün ilçeleri gezdiler. İl merkezini de gezdiler, ben de gezdim. En çok duyduğumuz, "Gelin ve bizi kurtarın" oldu. Şunu söyledim, "Sizin iradeniz ile geleceğiz, Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağız" dedim.
HDP'YE KAPATMA DAVASI
Siyasi partileri kapatmak, onları farklı şekillerde topluma tanıtmak ya da terör örgütleriyle onları bağlantılaştırmak asla doğru değil. Varsa böyle bir şey devletin savcısı, hakimi devreye girer ama bu iş bir siyasi talimatla yapılırsa o doğru değil. Haksızlık kime yapılırsa yapılsın, kimin için olursa olsun haksızlığa karşı çıkmak insan olarak bizim görevimizdir. Demokrasilerde en büyük hakem halktır, millettir. Oy veriyorsa mesele yok vermiyorsa zaten tarihin çöp sepetine atılırsınız. Bu konuda hepimizin duyarlı olması lazım, demokrasi konusunda. Sadece kendimiz için değil bizim gibi düşünmeyenler için de demokrasi istemeliyiz.
Belediye başkanlarımıza söyledim, provokasyonlara hazır olun. İzmir benzeri provokasyonlar her yerde olabilir, sizden en büyük isteğim halkı sukunete davet etmenizdir.
İzmir'de cinayeti işleyen kişi silahlı saldırı yapıyor. Bir kişinin silah ruhsatı alabilmesi için tam sağlam raporu alması lazım. Bu kişi 2016 yılından beri psikiyatride tedavi görüyor. Peki buna sağlam raporunu kim verdi?
Emniyet Sen Genel Başkanı sayın Faruk Sezer bir açıklama yapıyor polis intiharları konusunda. 2021 yılında 40 civarı polis intihar etmiş. Sadece son 25 günde 15 polisin intihar ettiği söyleniyor. Neden? Bir devlet memuru normalde 160 saat çalışıyor. Polis memuru en az 240 saat çalışıyor, yeri geldiğinde 400 saat çalışanları var. Kim bunun farkında?
Söz vermişti birileri 3600 ek gösterge diye onu da unuttular. Haksızlık nereden gelirse gelsin karşı çıkacağız. Bu ülkede herkesin huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Yargının bağımsız ve tarafsız olması lazım. Siyasi otorite talimatla iş yaptırmamalı.
EKONOMİK KRİZ
Biz ne dersek diyelim, sıradan vatandaşın derdi mutfak, ekonomi. Fiyatların nasıl yükseldiğini bire bir görüyor. Tencere kaynamıyor. Binlerce çocuğun yatağa aç girdiği bir Türkiye'den bahsediyorum. 10 milyonun üzerinde işsizin olduğu bir Türkiye'den söz ediyorum. 19 yıldır Türkiye'yi bu noktaya getirdiler.
Antep'te Suriyelilerden bir sürü şikayet var, bir kısmı memnun. Bedava işçi çalıştırıyorlar... Bir kısmı da şikayetçi. Asgari ücretle çalışıyorum ev kiraları Suriyeliler yüzünden çok yükseldi diyor. Biz nasıl geçineceğiz diyor. Bazı rakamlara göre 500 bin, bazı rakamlara göre 700 bin Suriyeli var Gaziantep'te. Allahın izni, milletin izni ile iktidar olduğumuz zaman ilk yapacağımız iş Suriyelileri, Suriye'ye kardeşçe göndermek olacaktır. Irkçılık yapmıyorum, onların evlerini, köprülerini, yollarını, hastanelerini hepsini yapacağız. Avrupa Birliği finanse edecek. Davulla zurnayla ülkelerine gönderip, bütün Orta Doğu'da barışı sağlayacağız. Herkes bir yere not yazsın, görecekler bunu.
Fiyatlar neden bu kadar artıyor? Esnaf, çiftçi, imalatçı mı suçlu? Suçlu devleti yönetenler, sarayda oturanlar ve onların beslemeleri.
Bunların olma nedeni, devletin hazinesine çökmeleridir. Devletin paralarını yağmaladılar, hak etmeyen insanlara milyar liraları aktardılar. 128 milyar dolar nerede diye sorarken, aslında kimler çöktü diye soruyoruz. Milletten yana değil mafyadan yana tavır takınıyorlar. Mafyanın hakkını, hukukunu arıyorlar.
Vatandaşa yüklenen maliyeti sizlere sunacağım. Döviz üzerinden borçlanmanın vatandaşa getirdiği yük 2019'da artan borç stoğu 261 milyar lira bunun 197 milyar lirası yeniden borçlanma. Kur artışından 67 milyar lira yük geldi milletin sırtına. 2020 yılında bu rakam 205 milyar liraya çıkıyor. 2021'in ilk üç ayında 24 milyar lira, yeni borçlanma yapıyorlar. Bu ülkede türk lirası yok mu? Kendi vatandaşından yine döviz üzerinden borçlanıyorsun?
"ERDOĞAN TAYFASI CUMHURİYET'TEN İNTİKAM ALMAK İSTİYOR"
Her şeyi satarak bugüne kadar idare ettiler. Şimdi satacak çok az şey kaldı. MKE 'yi satmaya kalkacaklar. Tank-Palet'i hatırlıyorsunuz değil mi? Bir kamu kuruluşuydu, bir düzenleme ile burayı birilerine peşkeş çektiler. Katar Ordusu'na peşkeş çektiler. Şimdi MKE'yi de anonim şirkete dönüştürelim, yeri zamanı gelince bunu da birilerine pazarlama arayışı içerisindeler. Anadolu'nun ortasında kurulan ilk entegre silah sanayidir burası. Çok sayıda fabrika var. Bana bir tane haklı gerekçe söylesinler. Kırıkkale'de bu fabrika kurulurken 12 hanelik bir köydü. Sonra burası kasaba, ilçe sonra da il oldu. Bu Erdoğan tayfası Cumhuriyet'ten intikam almak istiyor. Silah fabrikalarını pazarlamak istiyorlar.
MKE'nin Ankara'daki Genel Müdürlüğü'nü de Kırıkkale'ye taşıyacağız. Kırıkkaleliler bunu bir yere not etsinler. Kılıçdaroğlu söz verdi desinler.
DEMİRÖREN TEPKİSİ
Ocak-Nisan döneminde 195 bin 904 kişi bankalara olan tüketici kredisini ödeyemedi. Bankalar bunları icra dairelerine verdiler. 1 Ocak-11 Haziran arasında icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı 3 milyon 264 bin. Kredi kartı borcunu ödemedi diye şahin kesilip icraya veriyorlar, çiftçi borcunu ödeyemedi diye traktörüne haciz koyuyorlar, esnafa borcunu niye ödemedin diye çöküyorlar. Peki kardeşim, devletin bankasından 700 milyon kredi çekeceksin yeri gelince ödemeyeceksin, saraylarda ağırlanacaksın bir tek icra memuru bile etrafında gezemeyecek. Böyle bir adaletsizlik dünyanın neresinde görülür? Aldı televizyonlar, gazeteleri hepsi başına bela oldu. Hepsi zarar ediyor. Milli Piyango'yu da ona verdiler.
Esnaf kardeşime soruyorum sen borcunu ödemedin diye icra memuru kapına, evine geliyor. Kredi alıp üniversiteyi bitiren gencecik çocuğun ailesine haciz gidiyor. 750 milyon dolar tokatlayan adama hiçbir şey olmuyor.
Gariban esnafın ensesinde, bankaya bir taksidini ödemedi diye icra gelecek, 750 milyon dolar tokatlayan adam el üstünde tutulacak...
YANDAŞ MEDYAYA SERT ELEŞTİRİLER
Havuz medyasının temel özelliği iktidar ne yaparsa yapsın sadece alkışlamak. Gazete baskıya girmeden önce saraya gider. Kontrol edildikten sonra talimat verilir ve basılır. Bu gazeteler satılmaz ama her birisi 300 bin, 200 bin satıyor diye Basın İlan Kurumu soyulur. Böyle bir satış hiç yok. Televizyonları da izlenmiyor zaten. Zarar ediyorlar, bunu da Basın İlan Kurumu'ndan sağlıyorlar.
Havuz medyası, Erdoğan'ın gezilerine de davet edilir. Bunlara önceden soru verilir. Beyefendinin arzu ettiği sorular sorulacak, verdiği cevaplar yazılacak. En son yurtdışına gitti, bekledim gelsin diye. 13 gazeteci var uçağında. 13 gazeteciden bir tek kişi, bu toplumun merak ettiği soruyu soramıyor, sormuyor.
1915 olayları ile ilgili gidince bunu soracağım diyordu, soru sorulmadı. Masasının üzerinde bir kitap var. Türkiye'nin terörle mücadelesini anlatıyor. Kardeşim sen bu soruyu sormaya kararlıysan ABD'li profesörün bu olaylarla ilgili kitabı var onu koyacaktın, Biden da görecekti. Soruyu soramadı, soramaz zaten. Sorma gücü artık yoktur. Erdoğan egemen güçlere teslim olmuştur. O nedenle Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için artık bir milli güvenlik sorunudur.
"İçişleri Bakanı'nı çağırıp 10 bin dolar alan kişiyi sordunuz" mu diye bir gazeteci bu soruyu soramıyor. Niye soramıyorsun, hazır Erdoğan da orada. Kalemini, düşüncesini satan adamdan gazeteci olmaz. Bakın yine, aynı soruyu sorabilirlerdi. 24 Nisan'ı soracağım dediniz neden sormadınız diye. Şimdi ben soruyorum. Çık adam gibi cevap ver. Adam gibi cevap vermezsen adam değilsin. Biliyorum feministler kızacaklar ama ne yapayım. Bulunduğu pozisyon itibariyle Türkiye'nin çıkarlarını gözetmesi lazım.
Türkiye'nin geldiği hale bakın. Mafya ile siyasi ilişkileri götüren bir televizyon yorumcusu bir açıklama yapıyor. Okurken acaba doğru mu dedim. 'İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya masum olduğuna inandığım binlerce kişinin dosyasını götürdüm. Bu insanlar masum çıkmazsa hesabını benden sorun dedim. Hepsi görevlerine iade edildi' diyor. Savcı mısın, hakim misin sen? FETÖ borsası dediğimiz işte budur arkadaşlar. Paranı alırsın, adamını bulursun, dosyayı götürürsün seni hapisten çıkarır.
Binlerce dosyayı aldım, Süleyman Soylu'ya götürdüm diyor. Bedava mı yaptı? Biz sizin ne kadar aç olduğunuzu bilmiyor muyuz? Yargının bu kadar kirlendiğini, bu kadar devre dışı bırakıldığını hiç görmemiştim. Birde OHAL İnceleme Komisyonu var, niye kurdunuz ki? Bu adamı getirin başına hepsini zaten serbest bırakacak. Gariban olan parası olmayan insanların hepsi hapiste. Harp Okulu öğrencilerinin ne günahı var? Paraları yok.
Erdoğan müzikten rahatsız olmuş. Çifter çifter maaş alan beslemelerinden rahatsız olmuyorsun da müzikten rahatsız oluyorsun. Devleti soyanlardan rahatsız olmuyorsun, müzikten rahatsız oluyorsun. Her ay 10 bin dolar rüşvet olan siyasetçiden rahatsız olmuyorsun, müzikten rahatsız oluyorsun.
Bahçeli'ye çoğu zaman cevap vermeyi doğru bulmam. Bugün bir şey söylemiş. 'Kılıçdaroğlu elini vicdanına koyup söylesin, kimin yanındadır? Bölücülüğü mü destekliyor yoksa Türkiye'nin yanında mı yer alıyor' diye sormuş. Önemli bir soru. Ben ve arkadaşlarım ve bütün dostlarımız Türkiye'nin birliğinden ve bütünlüğünden yanayız. Tank-Palet Fabrikasını Katar Ordusuna peşkeş çekilirken itiraz eden kişileriz, sen ise alkışlayan kişiydin. Şimdi söyle, vatanın birliği ve bütünlüğünden kim yana? Şanlı ordumuzdan kim yana? Biz, kendi vatan topraklarını ve o topraklarda yatan Süleyman Şah Türbesi'ni kaçıranlardan, toprağı düşmana teslim edenlerden yana değiliz.
Allah'ın taktiri ile iktidar olduğumuz zaman bir hafta içinde o türbeyi de bayrağı da vatan toprağına götüreceğiz. Peki sen ne yaptın? Kaçanları alkışladın, onların yanında yer aldın. Söyle bakalım kim milliyetçi, kim ülkücü? "