Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile devlet memurluğundan ihraç edilen eski MAZLUM-DER Başkanı, aktivist Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, İşyeri Hekimliği ve İş Güvenliği Uzmanlığı Sınavı’nda (İSG) başarılı olmasına rağmen KHK ile yetki gasbı yapıldığını söyledi...
İşte Gergerlioğlu'nun T24.com'da kaleme aldığı yazının detayları yazdığı
OHAL’de her gün yeni bir skandala uyanıyoruz. 16 Aralık 2017 tarihindeki 2. Dönem İş Sağlığı ve Güvenliği Sınavı’na katılan ve 11Ocak 2018 tarihinde kazandığı açıklanan iş güvenliği uzmanlığı, iş yeri hekimliği ve diğer sağlık personelleri iş katip sistemi üzerindeki sınav sorgulama ekranına baktıklarında ne dediği tam anlaşılamayan bir ibareyle karşılaştılar.
KHK ile ihraç edilmiş kişilerin sonuçlarında sınavda başarılı olduğu halde "gerekli inceleme yapıldıktan sonra banka işlemine onay verilebileceği" yazılıyordu. KHK’lı olmayanlar için yapılan açıklamadaysa banka işleminin yapılması onaylanıyordu.
Bu haber sınava giren tüm KHK’lılar için şok edici bir karar anlamındaydı. Ancak ucu açık, belirsiz ifadenin tam olarak anlaşılmasından sonra netlik oluşabilecekti. Haftanın ilk günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın telefonları sürekli çaldı, yalnız ya cevap verilmedi ya da baştan savma cevaplar verildi. Nihayetinde bir bakanlık yetkisi açıklama yaptı. “673 KHK, madde 9’a bakın” dedi.
673. KHK yetki iptali hakkındaydı
“673 Sayılı KHK ;Bazı yetkilerin iptali
MADDE 9- (1) 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 12’nci maddesinin birinci fıkrasının (l) ve (m) bentleri kapsamında yetkilendirilen kişi, kurum veya kuruluşlardan terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olanların yetkileri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının onayı ile iptal edilir.”
Sınav sonuçlarındaki belirsizlik için yapılan bu açıklama durumu daha da karıştırdı. Zira 1 Eylül 2016’da çıkan KHK’dan sonra 3 sınav geçmişti ve böyle bir KHK mevzubahis edilmemişti. Farklı meslek kollarından kişiler bu sınavlar için başvurular yapmış, kurslara yönlendirilmiş, kurslar İş sağlığı ve güvenliği genel müdürlüğünden başvuruları kabul edilen onay almış, kursiyerler 2000 lira civarında ücret yatırmış, kurslar için iş zamanı harcanmış, ÖSYM’de bu kursiyerlere sınav izni vermiş, ücret yatırılmış ve geçme notu 70 olan bir sınavı kazanan adaylar yetki belgesini almış ve çalışmaya başlamıştı. 2017 Aralık sınavı 1 Eylül 2016 KHK'sından sonra yapılan 3. sınavdı ve bu sınava giriş için de herhangi bir engel çıkarılmamıştı. Ayrıca her sınav döneminden en az 2 ay önce İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü sınav uygulama duyurusu yayınlamış ve bu duyuruya göre işlem tesis etmiştir. Yine bahse konu kursları bitiren başvurucuların sınava girebilecek yeterlilikte olduğunu onaylamış ve ÖSYM listeyi bildirmiş ve ÖSYM bildirilen listeye göre adayların başvurularını kabul etmiştir.
Bakanlıktan 15 Ocak pazartesi gelen telefonlara yapılan sözel açıklamada Ocak sonunda kurulun sınav sonuçları ve yetki belgeleri hakkında karar vereceği şeklindedir. Bu çok garip bir durumdur, zira madem 2016 Eylül KHK’sıyla karar alınmışsa binlerce kişi niye aldatılmış ve yetki belgesi almak için sınavlara girişlerine izin verilmiştir. Eğer izin verilmeyecekse niye 2 sınav sonunda yetki belgeleri verilmiş ve son sınava girişe izin verildikten sonra bu karar alınmıştır? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir? Bu nasıl bir keyfiliktir? Gerçi hiçbir tarafı doğru olmayan bir OHAL ve KHK düzeninden bahsettiğimizi iyi biliyoruz. KHK’lar anayasal düzene ne şeklen ne esasen uyuyor. 31 KHK'nın ancak 5’i TBMM’de görüşülmüş durumda ve diğerleri 30 gün içinde görüşülmediği için anayasal bir belirsizlik içinde. İşte bu belirsizlik halindeki KHK’larla yeni hükümler ihdas ettirilmeye çalışılıyor, insanların hayatı tekrar, tekrar karartılmaya çalışıyor.
Aslında yetki iptali konusu 3146 Sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanununda belirlendiği halde yetki iptali için tekrar KHK çıkarılmasının iyi niyetle bağdaşmayacağı apaçık ortadadır. Bakın yasa ne diyor?
"3146, Madde 12, m Bendi ;
m) (Ek: 23/7/2010-6009/50 md.) İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer teknik ve sağlık personel ile işçilere eğitim vermek için kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketler ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerini yetkilendirmek, gerektiğinde yetkilerini iptal etmek, hizmetin etkin ve verimli bir şekilde verilip verilmediğinin kontrol ve denetimini sağlamak, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının eğitimleri sonundaki sınavları yapmak veya yaptırmak, belgelerini vermek, (1)”
Ancak mesele üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek tabii ki. Yasayla yetki iptali yapılsa idare mahkemesinde kolaylıkla kazanılabilecek bir davanın önünü kapatmak için çıkarılmış bir KHK ile karşı karşıyayız. Yani KHK ile adeta yaşam hakkı gasp edilmeye çalışılan kişinin, yeni bir KHK ile özel sektörde çalışmasının da önüne geçilerek sosyal ölüm yaşatılmaya çalışılıyor. Bu acımasız ve insafsız bir tavırdır.
Yetkililerin bu yanlış eğilimden vazgeçmelerini diliyoruz. Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anyasa Mahkemesinin etkin bir başvuru yolu olduğunu kabul ettiği ve bu yönde karar aldığı OHAL komisyon kararları bile belli değilken insanlara ikinci KHK şoku yaşatmanın vebalinin yanında, altından kalkılamayacak hukuksuzluğu da vardır. Çünkü bylock, morbeyin faciasından sonra bu toplumun ikinci bir skandala tahammülü yoktur. KHK ile işine iade edilecek olanın 673. KHK gerekçesiyle iptal edilecek belgesi çok önemli karışıklıklara yol açacaktır. Özellikle devlet yetkililerinin "devlette çalıştırmaya mecbur muyum, gitsin özel sektörde çalışsınlar" dediği ancak KHK ile özel sektörde bile çalışmalarının engellendiği bu kişiler iç hukuk yolları tükendiğinde uluslararası yargı organlarına başvurduklarında bu günün yetkilileri "Yarın AİHM önünde bunun hesabını veren nasıl olsa biz olmayız” diye mi düşünüyor, bilemiyorum ama "neren eğri" diye sorulan devenin “nerem doğru ki” cevabı şimdiki hali açıklamak için hukuki açıklamalardan daha iyi bir açıklama tarzı olduğu apaçık ortadadır.