ABDULLAH AYMAZ
Sahilsiz Umman İbn-i Arabî kitabının yazarı Michael Chodkiewicz’in ailesi 1832 yılında Polonyalı aristokrat olarak Fransa’ya gelir ve Paris’e yerleşir. Michael, 1929’da Paris’te dünyaya gelir. Eğitiminin büyük kısmını orada tamamlar. Henüz 13 yaşında iken Fransızca Kur’an meali ile tanışır. Ailesinden devraldığı Katolik geleneği içinde iken arayışlara girer. Üniversiteyi bitirince Müslümanların arasına Kuzey Afrika’ya seyahate çıkar. Cezayir, Mısır ve Suriye’ye uğrar. Tanıştığı Müslümanlar içinde tasavvufla tanışır. Zamanla Türkiye ve Endonezya’ya da gider. 17 yaşında İslamiyet’i tercih eder. İspanyol Araştırmacısı Asin Palacios’un tercümelerinden Muhyiddin İbn-i Arabiyi tanır. Sonra tamamen İbn-i Arabî araştırmalarına odaklanır. Yaptığı ihtidasında İbn-i Arabî tesirli olur. Paris’e döndüğünde İtalyan asıllı eşi ile dünya evine girer.
Futuhat-ı Mekkiye ve Fusûsü’l-Hikem üzerine çalışmaları dikkat çeken Michael, İbn-i Arabî üzerine yanlış ve peşin hükümlere karşı isabetli cevaplar verir. Hatta farklı Fransız hükümetlerine İslamî meselelerde danışmanlıkta bulunarak en azından kendi döneminde Müslümanlara karşı yanlış politikaları izale etmek adına Fransız devlet adamlarını yönlendirmeye çalışır. Uzun yıllar boyunca İbn-i Arabî Society’nin onur üyeliğinde bulunur. 31 Mart 2020’de 91 yaşında hayata gözlerini yumar.
Kibrit-i Ahmer’in Peşinde Muhyiddin İbn-i Arabî kitabın yazarı Claude Addas onun kızı… Addas’a Müslüman bir aileden doğmanın ötesinde şuurlu bir şekilde önce İslam’a, daha sonra tasavvuf araştırmalarına sevk eden ilk âmil bu alanda âbîdevi bir isim olan babası Michael Chodkiewicz… Bir diğer âmil ise yine babasının 1960’larda Fransa’nın güneyinde Cerennes dağlarında kestane ağaçları ile çevrili geniş bir arazide kurulu harap bir ev satın alması… Bu eski kır evi, çocuk Claude Chadkiewicz için tasavvufun ve ona dair uzun soluklu bir araştırma yolculuğunun da hazırlık safhasını teşkil eder.
Claude Addas 2019 yılında, vefatından bir sene önce babası Michael Chodkiewicz adına: ‘Dost, İslam’a Hizmet Ödülü’nü almak üzere İstanbul’a geldiğinde bu kitaba uzanan, hayatı ve şahsî-mânevî mâcerası açısından önemli rol oynayan bu dönüm noktasında şu sözlerle anlatıyor: “Babam henüz sıcak basmadan biz çocuklarını, sohbet havasında bir ders dinlemek üzere kestane ağaçlarının gölgesine çağırırdı. Bu çok basit olan ders, sırat-ı müstakim yani dosdoğru yolda ilerlemek için Hz. Peygamberin (S.A.S.) kendisi ve bizler için teşkil ettiği, basit bir deyişle ‘mükemmel model’ üsve-i hasenenin takip edilmesi üzerine idi. Bu sabah toplantıları esnasında İslâm mâneviyatı tarihinde izlerini bırakan sayısız evliya üzerine derslerinde kendisini etkileyen metinleri zikreder, temalarını izah eder, onların hayranlık verici hayatlarını ve olağanüstü tecrübelerini bizimle paylaşırdı.”
Yedi çocuklu geniş bir aile olan Chodkiewicz’lerin kestane ağaçlarının gölgesindeki küçük beyinlerin alabileceği sadelikteki bu mânevî dersleri semeresiz kalmaz. Kendini gençliğinden itibaren hem bir akademisyen hem de anlaşılan bir sâlik olarak tasavvufun derinliklerine adayan baba Chodkiewicz’in bundan 40 yıl önce çocukları ile pastoral bir muhitte yaptığı bu sohbetlerin nereye vardığını Claude Addas yine şöyle anlatıyor: ‘Babamın Muhammedî tebliğin özünü bize kavratabilmek için uğraşıp durduğu, sadelikle cereyan eden bu aile toplantılarının bizim üzerimizde büyük bir tesiri oldu. Öyle ki, kardeşlerimle hayatımızın bu bölümünü anarken, âdeta girmeyi arzuladığımız büyük cennetin lezzetini bu küçük ve mütevazi cennette önceden tadıyormuş gibi hissederdik. Ve Allah’ın inayeti ile babamın zamanında attığı o tohumlar kurak bir zemine değil, verimli bir toprağa düştüler. Hakikatte babamın bize çok erken yaşlarda verdiği bu derslerin meyveleri çok sonraları buluğa erdiğimiz ve çok önem arz edecekleri bir zamanda olgunlaştılar.” (Birol Biçer)