Samsun Çevre Platformu'nun (SAMÇEP) "Şahin Dağları’nda altın aramaya hayır" çağrısıyla dün Samsun Atatürk Anıtı önündeki basın açıklaması gerçekleştirildi.
“Kentimize, kültürümüze, yaşam alanlarımıza sahip çıkıyoruz” pankartı ile Samsun Atatürk Anıtı önünde yapılan basın açıklamasında Jeofizik Mühendisi Saydam Bayram “Bugün burada mevcut siyasi yönetimin aldığı yanlış kararların sonuçlarına katlanmak zorunda bırakıldığımızı, susarak ortak olmayacağımızı, yaşadığımız düzendeki ikiyüzlülüğü, geleceğimizin, yaşam hakkımızın, doğamızın, emeğimizin iktidar tarafından yabancı sermayeye nasıl peşkeş çekildiğini, bizi hangi masallarla uyutmaya çalıştıklarını anlatmak için toplandık” dedi.
Bir yandan ekonomik krizle boğuşurken öte yandan krizden kurtulmak için "madenleri çıkarmak, enerjide dışa bağımlılığı bitirmek zorundayız" diyen Bayram, çıkarılacak madenin yüzde 98’ini Kanadalı Eldorado Gold Corporation adlı şirkete veren, kalan yüzde 2’ye razı olan bir hükümetle karşı karşıya olunduğunu belirtti.
'TEK YÜREK OLUP KAZANACAĞIZ'
“Kan emici, sömürgeci, kapitalist küresel güçlerin madenlerimizi işleyip zehrini bize bırakmasına karşıyız. Biz bu davayı Fatsa ve Kaz Dağları’ndaki gibi kaybetmek için değil Sinop Gerze ve Terme Kozluk’ta halkın verdiği mücadeleyle kazanılan davaları örnek alarak kararlılıkla tek yürek olup kazanmalıyız” diyen Bayram, Şahin Dağları’nda devlet teşvikiyle Eldorado ve Tüprag’ın siyanürlü altın arayışının halka ve doğaya vereceği zararlara dikkat çekti.
SİYANÜRLE ALTIN ARANACAK ALAN KAZ DAĞLARI'NIN ÜÇ KATU BÜYÜKLÜKTE
Ardından siyanürlü altın madeninden en çok etkilenecek köylerden biri olan Kavak’a bağlı Başalan’a gidilerek köy meydanında halka açıklama yapıldı. SAMÇEP adına konuşan eski Samsun Ziraat Odası Şube Başkanı Hayati Tosun “Burada siz hangi zehri soluyacaksanız aynı zehri biz de soluyacağız. Bu sadece sizin değil hepimizin sorunu. 2017’den bu yana ‘saman altından su yürütüyorlar’ dediğimiz bir süreç yaşamışız. Burada yaşayan insanlar ve Samsunlular olarak susarsak 3-5 yıl sonra geriye dönüşü olmayacak. Burada altın aranacak alan Kaz Dağları’nın üç katı büyüklükte… Kadını, erkeği, çoluğu çocuğuyla yaşadığımız bu alanlara sahip çıkmalıyız. SAMÇEP olarak bu konuda teknik ve bilgi anlamında pek çok destek veriyoruz. Ama bu mücadeleyi kazanacaksak sizlerle birlikte kazanacağız. Arkadaşlarımız daha önce geldi, bundan sonra da geleceğiz” diye konuştu.
'SİZ İZİN VERMEYİNCE, KİMSE BİR ŞEY ÇIKARAMAZ'
Kendisinin de Kavaklı olduğunu belirten Saydam Bayram ise Terme Kozluk ve Gerze Yaykıl’daki kadınların yıllar süren ama sonu kazanımla biten mücadele örneklerinden söz edip “Devletle, mahkemelerle o kadar uğraştı ki insanlar... Coplandı, dayak yedi, tomalarla ıslandılar ama sonuçta kazandılar. Kaz Dağları’nda ağaçlar kesildi, Fatsa’ya ise şu anda siyanür yağıyor. Şahin Dağları 12 bin hektarlık alanla Türkiye’de siyanürle altın aranacak en büyük alan… Sondaj aşamasından sonra madeni çıkarmaya başlayacaklar. Bize destek verin, hep birlikte mücadele edelim. 2024’e dek ruhsat alınmış, bu iş bitmiş diyorlar. AKP’li vekillerle görüşüldü, “Artık bu iş bitti, bu maden çıkarılacak” diyorlar. Siz izin vermediğiniz sürece hiç kimse hiçbir şey çıkaramaz. Korkmadan, cesaretle birlik olursak yapamazlar. Samsun’da herkese anlatacağız. Bu kadar değiliz, büyüyeceğiz. Kimse bu toprakları elin Kanadalısına peşkeş çekemez. Madenlerimiz yabancılara peşkeş çekiliyor. Buna razı olmayın, toprağınıza sahip çıkın” diyerek köy halkına seslendi.
Daha sonra basın eşliğinde traktörlerle ve kısmen yürüyerek köy halkıyla birlikte Şahin Dağları’na çıkıldı. Orman İşletme tarafından kesilen yüzlerce ağacın istiflendiği, altın şirketinin de ağaç kesimi yapılan alanda iş makineleri için açtırdığı yol takip edilerek Orman İşletme çadırlarının yer aldığı bölgede mola verildi.
KAYMAKAMDAN MUHTARLARA TEHDİT
Mehmet Erdoğan: “Şişecam’dan emekli bir işçiyim. Gebze’den geldim. Biz topraklarımızı yabancı şirketlere vermek istemiyoruz. Köye ev yaptım ama bizim evlerimizi kaldırmaya çalışıyorlar. Gebze’deki köylülerimiz, herkes apar topar buraya gelip topraklarına sahip çıkmak istiyor. “Toprağın altından altın mı, gümüş mü, bakır mı çıkacak belli değil, biz kazıp bakacağız” demiş maden şirketi... Dört buçuk sene önce başlatmışlar aslında bu işi, köye gelip bize dediler ki ‘Karadeniz İpek Yolu yapımı için köye yol yapıyoruz” Yol için değil maden içinmiş meğer araştırmaları. Bizi böyle kandırdılar. Ak Parti’nin parmağı var diyorlar bu işte… Kaymakam muhtarlara ‘Bu işe kimse karışmayacak, yoksa görevden alırım.’ diye tehdit etmiş. Topraklarımızı bırakmayız biz. Bu ağaçları da Orman İşletme ‘kırtasiye için kesiyoruz’ demiş ama kırtasiye için değil kendilerine yol açmak için kestiler. “
'NE PAHASINA OLURSA OLSUN KÖYÜMÜZÜ VERMEYECEĞİZ'
Salim Demir: “Kocaeli’nde yaşıyorum, tatil için köyüme geliyorum. İki sene önce köye Ankara plakalı bir cip gelmişti. ‘Biz ölçüm için geldik’ dedi, maden aramak için… Muhtar ‘bunları götür’ dedi. Ben de götürdüm. Ellerinde büyük bir harita vardı. Haritaya göre beni bir yere götürdüler, ‘tamam burası işte” deyip iki çuval kum doldurup Ankara’ya döndüler. 15 gün sonra 4-5 tane cip geldi, bütün dağları tarayıp işaretlediler. Adamlar nereden geldiğini, isimlerini bile söylemediler. Ölçtüler, ip bağladılar, ağaçlara numara vurdular, iki sene gelip gidip ölçtüler. Biz köyümüzün, köylülerimizin zarar görmesini istemiyoruz. Bu yüzden yollara düşüp buraya geldik. Ne pahasına olursa olsun köyümüzü vermeyeceğiz. Bunu herkes duysun, devlet de duysun, milletvekili de duysun.”
'ÇOĞU AĞIR SANAYİDE YARI KANSER OLAN GEBZE'DEKİ BAŞALANLILAR BİR DE SİYANÜRE GÖZ YUMMAYACAK'
Murat Giriş: Başalan’a yaklaşık iki yıldır hiçbir devlet katkısı olmadan hayvancılık üzerine yatırım yapanlardan birisiyim. Devletimiz tarım ve hayvancılığı bitirdiği gibi yaşadığımız toprağı, doğamızı da yabancılara peşkeş çekerek zarar vermeye devam ediyor. Bizler 700 km uzaktan geliyoruz. Madenle ilgili söylentiler doğrultusunda olay yerini görmeye geldik. Bugün burada gördüklerimizi Gebze’ye döndüğümüzde Başalanlı yurttaşlarımıza anlatmak için geldik. Bugüne dek Türkiye’de altın madeninin siyanürle çıkarıldığı, medya ve Kaz Dağları örneğinden biliniyor. Böyle bir ormanı bir anda yok etmek insan doğasına nasıl uygun olabilir ki? Biz buna karşıyız, çünkü bu orman sadece bizim değil. Burada yaşayan bir karıncadan geyiğe, kurda, yaban domuzuna kadar bütün canlıların da evi ve hakkı bu orman… Onların hakkını da savunmak için biz buraya geldik. Bugün gördük ki bu ormanda belki 50-60 yıllık ağaçlar kesilip istiflenmiş. Bir sobada kül olacaklar. Bunu hangi vicdan kabul edebilir ki?
Ayrıca risk altında olanlar, siyanür havuzunun etrafındaki bir iki köyden ibaret değil sadece. Onlarca köyün yok olması söz konusu… Kavak, Havza ve Samsun, Bafra ovasına kadar siyanürden etkilenecek geniş bir bölge var. Buharlaşarak havaya karışan siyanür yağmurla başka bölgelere zarar vereceği aşikar olduğundan biz kesinlikle bu bölgede siyanürlü altın madeni istemiyoruz. Karadeniz Türkiye’nin oksijen deposu, bu dağların katledilmesine karşı çıkacağız. Ve bu mücadeleyi gerek hukuki zeminde gerekse yan yana gelerek sonuna kadar büyüteceğiz. Herkes tepkili ve tedirgin. 33 yaşında bir esnaf olarak bir yıl sonra köyüme taşınmayı düşünüyordum. Ömrümün geri kalanını temiz bir havada üreterek, hayvancılık, çiftçilik yaparak sürdürmeyi düşünüyordum. Gurbette geceli gündüzlü yıllarca çalışıp köyümüze yatırım yapmışız, ama gelince bir şokla karşılaşmışız. Siyanürle baş başa kalacağız, kurduğumuz bütün hayaller ve geleceğimiz bir hiç uğruna yok olacak. Bunu kim ister? Bu köyde birçok yaşlı insan var. Marmara bölgesine göç veren bir köy burası… Ve hepsi ağır sanayide çalışıp emekli olan insanlar… Zaten birçok insan yarı kanser olmuş. Biz siyanüre susarsak zaten hayatının yarısını zehrin içinde geçiren insanlara bir kez daha zehir enjekte edilmesine göz yummayacağız.
'DÖKÜM İŞÇİSİYDİM, SAĞLIĞIM BOZULDU DİYE KREDİ BORCUNA GİRİP KÖYE EV YAPTIRDIM'
Ramazan Duman: “Başalan’dan Gebze’ye gittim. Döküm fabrikasında işçiydim, dökümde çalıştığım için sağlığım bozuldu. Göğüs hastanesinde doktor ‘temiz havaya git’ deyince emekli olup kredi borcuna girdim, köyümde yaşamak için ev yaptırdım. 270 bin TL kredi borcuna girdim bu yüzden… Bütün yatırımım bu, başka bir şeyim yok. Doğası, temiz havası için geldim buraya. Dağlarımızın, doğamızın bozulmasını istemiyoruz. Siyanürle altın aratılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Ölmek istemiyoruz. Ne gerekirse yapacağız.”